Bugün dünyada 20 milyonu aşkın nüfusa sahip Süryaniler, tarihi hakkında en az bilgiye sahip olunan 'gizemli' halklardan biri. Öyle ki, vaktiyle Süryanilerin merkezi olan, Türkiye'nin Güneydoğu'sundaki Turabdin'e giden Avrupalı gezginler kayıp bir kavmi keşfettiklerini sanırmış... Turabdin'e gidip izlenimlerini yazan bu kez Fransız yazar Sebastien de Courtois...

AKŞAM / EYÜP TATLIPINAR

Türkiye'nin güneydoğusunda Turabdin denilen bir bölge vardır. Midyat, İdil, Hasankeyf, Nusaybin gibi günümüz yerleşimlerini kapsayan bu bölge, Hıristiyanlığın ilk yıllarına kadar uzanan eski bir tarihten beri, sayıları artık fazlasıyla azalmış 'gizemli' bir topluluk için dini ve kültürel bir merkezdir. Bölgenin adının Türkçe, 'Tanrının Hizmetkarları Dağı' anlamına geliyor olması, tarih boyunca 80 civarında manastıra ev sahipliği yapmasını da açıklıyor. 1800'lü yılların ikinci yarısında bu 'kayıp' bölgeye ayak basan Avrupalı maceraperestler, bazen yok olmuş bir kavmin son temsilcilerini, bazen de İsrail'in kayıp bir kabilesini keşfettiklerini zannediyorlardı.

Aradan geçen yüzyıldan fazla bir zamanın ardından artık biliniyor ki, baskılardan ve yok sayılmaktan dolayı kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalan, maceraperestlerin keşfettiği o 'gizemli kabile', tarihi ve kültürü hayli zengin Süryaniler.

ÇOCUKLARIMIN BU ÜLKEDE GELECEĞİ VAR

Fransız yazar ve gezgin Sebastien de Courtois önceki yıl, 19. yüzyıl Avrupalı gezginlerinin izinden, söz konusu bölgeye gittiğinde kendisini koyu renk kıyafeti, siyah şapkası, uzun beyaz sakalıyla papaz Yusuf karşılamış. Papazın eşi çoktan çayı demlemiş, yanına koyun peyniri hazırlayıp kuru pastayla servis ederken, Batı'dan buraya 19. yüzyılda gönderilen misyonerlerden miras kalan İngilizcesini ve Fransızcasını birbirine karıştırarak konuşmaya başlamış; 'Biz buradaki son Hıristiyanlarız. Burada kalıp hayatımızı sürdürmek istiyoruz. Kardeşlerimin ve kuzenlerimin çoğu buradan gitmek zorunda kaldı ama ben sürgüne gitmeyi hep reddettim. Çocuklarımın bu ülkede geleceği var.'

Çağlar boyunca eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış, pek çok inanışın ve üç semavi dinin kök saldığı, kültürel çeşitliliği fazlasıyla zengin Anadolu'nun, haklarında en az bilgi bulunan parçalarından biridir Süryaniler. Günümüze fazla bilgi ulaşmamasının önemli bir nedeni, önceki satırlarda değindiğimiz gibi, tarih boyunca gördükleri baskılar, yok sayılmaları ve bu nedenle kapalı bir cemaat biçiminde yaşamaları.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında da, 1980'li yıllarda başlayan çatışmalı dönemde de şiddetten ve zorunlu göçten nasiplerine düşeni fazlasıyla almışlar. 1970'li yıllarda Turabdin'de yaklaşık 25 bin Ortodoks Süryani yaşıyorken günümüzde bu sayı ancak birkaç yüzle ifade ediliyor. Hemen hepsi daha iyi bir yaşam umuduyla, dinlerini ve kültürlerini serbestçe yaşayacaklarını düşündükleri başta Almanya olmak üzere, Belçika, Hollanda, İsveç, İngiltere, Fransa, ABD gibi ülkelere göç etmiş. Anayurtları Türkiye, Suriye ve Irak'ın kesiştiği bölge olan Süryanilerin tüm dünyadaki nüfusuysa günümüzde 20 milyon civarında...

Böyle bir manzara içinde,  Fransız yazar Sebastien de Courtois'un, fotoğrafçı arkadaşı Douchan Novakoviç ile birlikte gidip gezdiği, röportajlar yapıp izlenimlerini kaleme aldığı kitap çalışması; kültürel çeşitliliğin bir rahatsızlık değil de zenginlik kaynağı olduğunu göstermesi bakımında önemli. Yapı Kredi Yayınları'nın bugünlerde çıkardığı 'Süryaniler' isimli kitap-albümün ilk bölümünde söz konusu halkın tarihi, ikinci bölümündeyse Courtois'un röportajları ve izlenimleri yer alıyor.

HZ. İSA'NIN KONUŞTUĞU DİL SADECE BURADA

Süryanilerin, bu halk hakkında bir şeyler okurken en fazla dikkat çekici bulunan yanlarından biri dilleri. Süryanicenin kökeni antik dillerden Aramiceye dayanıyor. Yani Turabdin'deki Süryaniler bugün hala, vaktiyle Hz. İsa'nın konuştuğu dili konuşuyorlar. Mardin Artuklu Üniversitesi, geçen haftalarda yaptığı bir açıklamayla önümüzdeki öğretim sezonunda Süryanice bölümünün de açılacağını duyurmuştu. Uzunca bir süre bu dilin kaybolduğu, uzmanlardan başka kişilerin bilmediği düşünülüyordu. Göç eden büyük kitle ve Suriye ile Irak'taki Süryaniler açısından bu düşüncede doğruluk payı bulunsa da, dini ve kültürel merkez konumundaki Turabdin için geçerli değil.

Papaz Yusuf, ders verdiği okulda Courtois'e şöyle anlatıyor; 'Üç bin yıllık mirasımızı ve dilimizi yeni nesillere aktarabildiğimiz tek mekan burası. Çocuklarımızın Milli Eğitim'in okullarındaki dersleri bitince, onlara bu mütevazı dersliklerde ders veriyoruz. Uzun süre bu işi gizli gizli sürdürdük, zira yetkililer Süryanicenin yaşamasını istemiyordu. Bu zor öğrenme sürecinde küçükleri yüreklendirmek için onlara, 'Bakın, günün birinde İsa Mesih çat kapı çıksa gelse aramıza, onunla bir tek bizler konuşabileceğiz' derdim.'

Süryani taş işçiliğinin son temsilcisi

Eskiden Süryani taş sanatının başkenti olan Midyat'ta bugün tek bir atölye kalmış. Zanaatkarının elinde kolayca şekillenen, hem belirgin rölyefler, hem sağlam heykeller yapılmasına imkan veren yumuşak sarı kalker, civarda bolca bulunuyor. İşinin başındaki Mustafa, Süryani de Hıristiyan da değil. Müslüman ve Kürtçe konuşuyor. Süryani ustasının kendisine miras bıraktığı geleneğin son temsilcisi. O da yaklaşık on kadar çırak yetiştirmiş. Kendisine iş veren manastırlar eksik olmuyor; kimi sütunlarını güçlendirmesi, kimi oyma bir kapıyı yeniden yapması için... Geleneksel tarza uygun biçimde yenileme çalışmaları şehirde de artmış. Tarihi mirasın turistik değerini fark eden belediye kendisine pek çok iş veriyor.

Manastırlar turistik merkeze dönüştü

Turabdin'de sayıları epey azalsa da günümüze ulaşan manastırlar da var. Dünyanın çeşitli yerlerindeki Süryaniler, özellikle 2000'lerin başında hayata geçirilen Avrupa Birliği Uyum Yasaları'nın ardından daha sıklıkla bu manastırları ziyaret ediyor. Çoğu kişi turistik niyetler taşısa da, doğan çocuğunu vaftiz ettirmek, hatta manastırda yaşamak için gelenler de var. Manastırlarda Ortaçağ'daki sistem sürüyor; kadınlar ekmek yapıyor, erkekler tarlaya gidiyor, çocuklar bakım işleriyle uğraşıyor. Meryamana Manastırı'na İstanbul'dan gelmiş papaz adayı Murat, 'İstanbul bana göre değildi, bu bölgeyi keşfedince büyük bir istek duydum, Süryanice öğrenmek için geldim' diyor.