Protestan Kiliseler Derneği Hukuk ve İnanç özgülüğü İzleme Kurulu, 2012 yılı Hak ihlalleri İzleme Raporunu hazırladı. Rapor 10 yıl önce yaşanan hak ihlallerinin bu gün de yaşandığını ortaya koydu.

2012 yılında hem kilise önderlerine, hem ibadethanelerine yönelik fiziksel saldırılar hız kesmeden devam etti.

Halen ibadet yeri oluşturma ve ibadethanelerin kullanımı konusunda sorunlar devam etmekte. İbadet için ‘çözüm’ diye sunulan dernekleşme kısmen faydalı olsa da sorunların önemli bir kısmını çözemedi.

Okullardaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri ile ilgili sorunlar devam etmekte.

Din adamı yetiştirme hakkı halen geri verilmemiş durumda. Yabancı uyruklu din adamları ve kilise önderleri Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. Kimliklerde bulunan din hanesi yine yerli yerinde durmakta. Ayrımcılığın besin kaynaklarından biri olarak varlığını sürdürmekte.

Protestan Kiliseler Derneği Basın Sözcüsü Soner Tufan, 2012 yılı Hak ihlalleri İzleme Raporunu açıkladı. Tufan şunları dile getirdi:

Raporlar göstermektedir ki, nefret söylemleri ve nefret suçları ciddi anlamda devam etmiştir. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, ‘2012 yılında Tanrı’ya şükürler olsun yetkililer tarafından kapatılan bir ibadet yeri olmadı’ diye sevinebiliyoruz. Bu bile geldiğimiz noktayı ortaya koymaktadır.

Bazı kiliseleri devletin ‘mevzuata uymuyor’ diyerek kapatması gerekmiyor. Bu kiliselerin bir kısmı saldırılar ve tehditlerle din adamları yıldırılarak kapatılabilmekte. Zira İzmir Çeşme Lütuf Kilisesi önderi Engin Duran’ın yaşadıkları zorbalığın geldiği noktayı ortaya koymakta. Evinin kapısı radikal dinci gruplar tarafından sabahın üçünde zorlanmış, tehdit edilmiş ve kilise olarak kiraladığı ibadethaneyi ve evini kapatarak temelli olarak Çeşme’den ayrılmıştır. Onun ayrılmasıyla birlikte ilçede yaşayan az sayıdaki imanlı ne yapacağını şaşırmış bir şekilde ortada kalmıştır. Onlara zulmeden kişiler ne yazık ki amaçlarına ulaşmıştır.

Samsun Agape Kilisesi kurulduğundan bu yana her türlü saldırının hedefi olmuştur. 2012 yılı Agape kilisesi için saldırıların eksik kalmadığı bir yıl olmuştur.

Bahçelievler Lütuf Kilisesi önderi Semir Serkek kilisenin kapısı zorlanarak gençler tarafından darp edilmiştir. Sert bir şekilde tekmelenen ve tehdit edilen kilise önderi bu tip saldırılarla yaşamı boyunca birçok kez karşılaşmıştır

İzmir Konak’ta bulunan Dua evi diye bilinen ibadethane yine gençler tarafından saldırıya uğramıştır. Sözlü, yumurtalı saldırılar sonunda gençler silah göstererek tehditlerinin dozunu artırınca büyükler araya girmiş, gençler de özür dileyerek kilise görevlileri şikayetlerini geri çektiğinden adli süreç bitmiştir.

Yıllardır rastladığımız sivil polislerin ve sivil polis kılığına girmiş kişilerin tacizleri yeniden hortlamış durumdadır. Zira bu kişiler güya kiliseyi korumak için geldiklerini söyleyerek kiliseye gelen kişilerle iletişim kurup onları tehdit ederek kiliseye gelmemeleri konusunda uyarmakta, aileleriyle bağlantı kurararak çocuklarının Hristiyan olduğu bildirilmekte, ‘başın belaya girer’ diyerek korkutulmaktadırlar. Bu adil olmayan muameleye maruz kalan Hristiyanlar sonuç olarak bir şey çıkmayacağını düşündüğü için suç duyurusunda bile bulunmak istememişlerdir. Ancak şu var ki bu ucuz yöntemler çoğu zaman imanlı kardeşlerimizi kiliseden uzaklaştırmaktan ziyade onların Tanrı’ya daha büyük bir güçle sarılmasına, inancının derinleşmesine hizmet etmektedir.

Korsan kilise, dükkandan bozma kilise suçlamalarını yönelten insanlara kilise önderlerinin bir kiliseye sahip olmak için çalmadıkları kapı kalmadığını ve bürokrasinin dehlizlerinde kaybedildiğini, AB yasalarına göre ibadethane açılabilmesinin önünün açıldığı iddia edilen yasal değişikliğin üzerinden 8 yıl geçmesine karşın İstanbul’daki bir vakıftan başka hiçbir girişimin sonuç vermediğini ifade etmekte fayda vardır.

Zorunlu din dersine kimliğinde Hristiyan yazan kişilerin girme zorunluluğu olmasa da İzmir ve Diyarbakır’da öğrenciler Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine girmeye zorlanmıştır. Ayrıca 4+4+4 sistemi gereği yapılan değişiklikle Temel dini bilgiler, Kur’an ve Peygamberin hayatı gibi zorunlu seçmeli derslerden birini seçmeye zorlanan bir Protestan öğrenci dersi almazsa ders sayısını doldurmadığından sınıfta kalacağı bildirilerek Müslümanlık derslerini zorla almak durumunda bırakılmıştır. Hiçbir çözüm bulamayan aile taşınmak zorunda kalmıştır.

Din dersine girme zorunluluğundan kurtulan öğrenciler zorla inancını açıklamak durumuna düşürülmektedir, derse girmekten kurtulsalar bile sorun çözülememekte, arkadaşları arasında sivrilmektedirler. Müdür odasında ya da kütüphanede o zamanı geçirmek durumunda kalmaktadırlar. Bu ayrımcı söylemin zeminini yarattığından çoğu öğrenci bir mücadele sonunda kazanabileceği bu hakkı kullanmak istememektedirler.

Halen din görevlisi yetiştirme sorunu çözülememiştir. Kilisede hizmet edecek önderlerin yetişmesi konusunda hiçbir adım atılmamıştır. Bu hak diğer haklar gibi verilmeyen haklar hanesinde uzun süredir asılı durmaktadır.

Tüzel kişilik sorununun dernekleşme yoluyla olacağı önerisi bizzat Cemil Çiçek’ten gelmiştir, ancak bu kiliseye tüzel bir kişilik ve dolayısıyla haklar kazandırmaktan ziyade devletin yazışmalarını rahatlatan bir muhatap bulmasının yaratıcı yollarından biri olmanın dışında bir anlam taşımamaktadır.

Türkiye’de kimliğini değiştiren Protestanlarla değiştirmekten imtina eden Protestanların sayısı birbirinden farklıdır. Zira birçok Protestan kimliğini değiştirip her yerde ayrımcılığa uğrayacağına bu yola hiç girmemektedir.

Hristiyanlık karşıtı yayınlar ana akım medyanın basılı ve görsel mecralarından çıkıp internette etkin olmaya başlamış, sanal aleme taşınmıştır.

Adalete duyulan inancın azalması, bu belki de Protestan Toplumunun en acı haykırışıdır, zira yıllar yılı hukuki yollara başvurup hiçbir sonuç alamayan mağdurlar adalete inancını yitirdiğinden artık suç duyurularıyla ya da davalarla uğraşmak istememektedirler.

Sonuç itibariyle geçen yıl, önceki yıl ve daha önceki yıl hazırlanan hak ihlalleri raporlarıyla 2012 raporu farklı değildir. Yani Hıristiyan toplumunda yeni bir şey yok. Saldırılar, ayrımcılıklar, ibadethane meselesi, eğitim meselesi olduğu gibi aynı yerde durmaktadır.