Diana Darke / BBC Türkçe

İçine düştükleri vahim durum nedeniyle kendilerini birden spot ışıkları altında bulan Ezidiler (Yezidiler), bu uluslararası ilgiden aslında hoşlanmayacaklardır. Alışılmadık inançları nedeniyle haksız bir şekilde "şeytana tapanlar" olarak yaftalanan Ezidiler, geleneksel olarak küçük küçük gruplar halinde, Irak'la Suriye'nin kuzeybatısında ve Türkiye'nin güneydoğusunda yaşıyorlar.

Tam saylarını tahmin etmek güç. Nüfuslarının 70 bin ila 500 bin arasında bir yerde olduğu düşünülüyor. Korkutulmuş, eziyet görmüş, üzerlerine çamur atılmış bir toplum olarak şüphe yok ki, nüfusları geçtiğimiz yüzyıl boyunca giderek azaldı. Dürziler ve Aleviler gibi bölgedeki diğer dini azınlıklarda olduğu gibi, Ezidiliğe geçmek mümkün değil. Ezidi olarak ancak doğabilirsiniz.

Musul'un batısındaki Şengal dağları bölgesinde devam eden zulüm ise isimlerinden doğan yanlış anlamadan kaynaklanıyor. IŞİD gibi Sünni radikaller, Ezidi isminin Emevi hanedanının ikinci halifesi olan ve hiç sevilmeyen Yezid İbn Muaviye'den geldiğini düşünüyor. Ancak araştırmalar gösteriyor ki ismin Yezid ile bir ilgisi yok. Ezidi isminin İran şehri Yezid ile de bir ilgisi yok. İsmin kökeni modern Farsça'da melek ya da ilah, tanrı anlamına gelen "ized" kelimesinden geliyor. Ezidi kelimesi basitçe "tanrıya inananlar" anlamında, Ezidiler de kendilerini bu şekilde tanımlıyor.

Ezidilerin inançlarının çoğu Hristiyanlıktan gelmektedir. Hem İncil'i hem Kuran'ı kutsarlar, fakat geleneklerinin çoğu yazılı değil sözlüdür. Bir ölçüde ketumlukları nedeniyle oldukça karmaşık olan Ezidilerin inançlarının karanlık/aydınlık ikilemi hatta güneşe tapma temaları üzerinden Zerdüştlükle bağı olduğuna dair yanlış anlamalar vardır. Son araştırmalara göre her ne kadar Ezidilerin mabetleri güneş figürleri ile donatılmış olsa da ve mezarlarının yönü doğuyu, güneşin doğduğu yeri gösterse de, İslam ve Hristiyanlıkla birçok ortak noktaları vardır.

Çocuklar kutsanmış su ile pir tarafından vaftiz edilirler. Evlilik törenlerinde pir bir somun ekmeği kırar ve yarısını geline yarısını ise damada verir. Kırmızı bir elbise giyen gelin, Hristiyan kiliselerini ziyaret eder. Aralık ayında Ezidiler, pir ile şarap içmeden önce, üç gün boyunca oruç tutarlar. 15-20 Eylül tarihleri arasında, Musul'un kuzeyindeki Laleş'te bulunan Şey Adi'nin türbesine hac ziyaretinde bulunurlar, bu esnada ise nehirde abdest alırlar. Hayvan kurban ederler ve sünnet uygulaması onlarda da vardır.

Üstün varlıkları Yezdan adı ile bilinir. Öyle yüksek bir mevkidedir ki ona doğrudan tapılamaz. Pasif bir güç olarak adlandırılır, dünyanın yaratıcısıdır koruyucusu değildir. En yüceleri Melek Tavus olarak bilinen Tavuskuşu meleğinin de aralarında bulunduğu yedi büyük ruh Yezdan'dan çıkmıştır. Melek Tavus kutsal iradenin aktif uygulayıcısı olarak bilinir ve Tanrıdan ayrı düşünülemez. Bu nedenle Ezidilik tektanrılıdır. Erken dönem Hristiyanlıkta tavuskuşu ölümsüzlüğün simgesi idi, çünkü eti çürümezdi.

Ezidiler günde beş kez Melek Tavus'a dua ederler. Melek Tavus'un diğer adı "şeytan"dır, bu nedenle Ezidilerin yanlış bir şekilde şeytana tapanlar olarak damgalanmasına yol açmıştır. Ezidiler ruhun başka bedenlerde can bulabildiğine, devam eden yeniden doğumlarla kademeli bir şekilde günahlardan arınılabileceğine bu nedenle cehennemin gereksiz olduğuna inanırlar. Bir Ezidi için en kötü kader kendi toplumundan dışlanmasıdır. Bu, ruhunun hiçbir zaman gelişemeyeceği anlamına gelir. Başka bir dine geçiş bu nedenle tartışma dışıdır.

Türkiye'nin güneydoğusunun uzak bölgelerinde, Suriye ve Irak sınırına yakın yerlerde bir zamanlar terk edilmiş olan kasabaları tekrar hayata dönmeye başlıyor. Ezidiler köylerinde yeniden evler inşa ediyor. Birçok Ezidi Türkiye devleti artık onları rahatsız etmediği için geri dönmeye başladı. Yüzyıllar boyu süren zulümlere maruz kalmalarına rağmen, Ezidiler inançlarını, dikkate değer kimlik duygularına olan bağlılıklarını ve güçlü karakterlerini hiç terk etmedi. Eğer IŞİD tarafından Irak ve Suriye'de yerlerinden edilirlerse, daha fazlasının Türkiye'nin güneydoğusuna, inançlarını yaşamalarına izin verilen yere yerleşmesi mümkün. 



WİKİPEDİA'YA GÖRE EZİDİLER KİMDİR?

Ezidiler, (Arapça: يَزِيدِيَّةٌ ‎, Farsça: یَزِیدِیَانْ ‎, Kürtçe: یَزِیدِیَانْ ‎ veya Êzidîtî), çoğunlukla Kürtçe konuşan etnik dinî topluluğa verilen ad ve bu topluluğun Zerdüştlük ve eski Mezopotamya dinlerinden uzanan dinî inançlarına verilen isim. Ezidiler, temel olarak tarihte Asurluların bir parçası olan Irak'ın Ninova bölgesinde yaşamaktadırlar. Ermenistan, Gürcistan, Suriye ve Türkiye gibi ülkelerde yaşayan Ezidi toplulukları gittikçe azalma ve Avrupa'ya, daha çok da Almanya'ya göç etme eğilimindedirler.

YAYILIMI

Ermenistan, Gürcistan, İran, Suriye ve Türkiye'de de cemaatleri bulunan Ezidilerin bugünkü toplam sayısının 800.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Bâzı bilimsel araştırmalar ise Ezidilerin nüfusunun çok daha fazla olduğu yönündedir. Ayrıca başta Almanya ve İsveç olmak üzere Avrupa ülkelerinde de birçok göçmen Ezidi yaşamaktadır.

Eskiden Şanlıurfa, Ezidilerin kalesiydi. 1970'li yıllara kadar özellikle Urfa-Viranşehir'de yoğun olarak yaşayan ve sayıları 80.000'i bulan Türkiye Ezidileri, 1980'lerle beraber yurtdışına göç etmeye başlamışlardır. 1985 yılında 23.000'e inen sayıları, 2007 yılında 377'ye kadar (Urfa'da 243, Batman'da 72, Mardin'de 51, Diyarbakır'da 11 kişi) gerilemiştir. Türkiye Ezidilerinin büyük bir kısmı bugün Almanya'da yaşamaktadır, Avrupa Parlamentosu üyesi Feleknas Uca ve Sol Parti üyesi Ali Atalan da Ezididir.

EZİDİLİK DÎNİ

"Ezidi" kelimesi bu dinin tanrısı olan Azda kelimesinden türetildiği iddia edilmektedir. Kürt dilinde "Tanrı" ismini karşılayan iki kelime mevcuttur: Bunlar "Ezda" ve "Xweda"'dır. Ezda beni yaratan, veren ve var eden anlamlarına gelmektedir. Xweda ise kendiliğinden var olan anlamına gelmektedir.

Ezidiliğin önceki ilahî dinlerde anlatılan Düşmüş Melek'in yaratıcının buyruğuna rağmen insan karşısında eğilmeyip saygı göstermemesi, onun aslında ne kadar asil olduğunun tüm Evren'e ispatıdır ve yaratıcı tarafından sınanmıştır. İşte bu sınavı başarı ile verip tüm insanlığın ve dünya işlerinin başına geçme hakkını kazanmış diye düşünülür.

Ancak burada Düşmüş Melek'in sahip olduğu özellikler, diğer dinlerden farklıdır. Ezidilikte tanrı, Dünya'nın sadece yaratıcısıdır, sürdürücüsü değildir. Tanrısal iradenin vücut bulması için Düşmüş Melek, bir nevi aracılık rolü üstlenmiştir. Düşmüş Melek, Melek Tavus olarak adlandırılır ve bir tavus kuşu ile simgelenir. Gururlu bir melek olduğundan tanrıya isyan etmiş, ceza olarak 40.000 sene orada yanmış, sonunda döktüğü göz yaşları bu ateşi söndürmüştür. Artık tanrıyla barışıktır. Düşmüş Melek, yemek pişiren ve yangın çıkaran ateş gibi, Dünya gibi hem iyi, hem de kötüdür. Ezidiler için Melek Tavus, en güçlü melek ve aynı zamanda affedilmiş Şeytan'dır. Bu ismi ağzına almak, mukaddes olduğundan yasaktır. Tanrı, özünde iyilikle dolu olduğundan ibadet edip onun gönlünü kazanmak gerekmez. Aksine ibadetin ona değil, içi kötülüklerle dolu olana, Tavus'a yapılması ile kötülüğün en büyük kaynağından korunulur. Bu anlamda iyilik ve kötülüğün kaynağı aslında Melek Tavus'tur. Âhiret inancı gibi sonradan hesap verilecek bir yerin varlığı söz konusu değildir. İnsanın inanışına ve yaşayışına göre Dünya Cennet'e de, Cehennem'e de dönüşebilir. Melek Tavus, bütün bu işlerin denetleyicisi ve tanrının bu Dünya'daki gölgesidir.

Ayrıca Ezidilikteki Melek Tavus inancı, eski Zerdüştlük ve Mitraizm'den etkilenmiştir. Günümüzde Ezidiler oldukça kapalı ve geleneklerine bağlı olarak kültürlerini devam ettirmektedirler. Kuşlara ve yılanlara olan hürmetin 6000 sene öncesine dayanan kuşa tapan inançlardan gelmiş olması muhtemeldir.

EZİDİLERE GÖRE YARADILIŞ

Başlangıçta Tanrı Azda, kendi ateşinden Melek Tavus'u yaratır ve ona Evren'i ve insanı yaratma görevini verir. Bununla birlikte yaradılış işinde Tavus'a yardımcı olacak altı melek daha yaratır. Bunun üzerine Melek Tavus, Azda'nın verdiği buyruk doğrultusunda ve yine Azda'dan aldığı bir toz ile Erkek ile Kadın'ı ve Evren'i, ayriyeten ayak işlerini görmesi için dört cin yaratır.

Daha sonra Melek Tavus, yarattığı bu iki insanı takdim etmek üzere Azda'nın yanına gider ve Azda, Melek Tavus'a "Bundan sonra bu iki insana tâbî olacaksın" der. Bunun üzerine Melek Tavus, "Bu iki insanı yaratan, yoktan var eden benim. Niçin onlara tâbî olayım? Ben sadece beni yaratan sana tâbî olur, sana ibadet ederim" der.

Bu ilk iki insandan toplam 80 çocuk Dünya'ya gelir. Daha sonra bu ilk iki insan, ideal insan konusunda anlaşmazlığa düşerek kavgaya tutuşurlar ve sınavdan geçirilmelerine karar verilir. Her ikisi de ruhlarını, düşüncelerini bir küpe doldururlar ve ağzını kapatırlar. 40 gün sonra Erkek olanın küpünden Şahid bin Car adında güzel bir genç çıkar. Kadınınkinden ise akrepler, çıyanlar, sürüngenler.

Adam, Şahid bin Car'ı o kadar sever ki diğer 80 çocuğuyla artık ilgilenmez olur. Bu da kadın ve 80 çocuğu arasında kıskançlık ve nefrete neden olur. Karar verirler, Şahid bin Car öldürülecektir. Kadın, bir parola belirler ve suikastın yapılacağını bu parolayla bildireceğini söyler. Ancak her şeyi bilen ve duyan Melek Tavus'u hesaba katmamıştır. Melek Tavus, yarattığı dört cine emir verir ve cinler gece olunca bu 80 çocuğun ağızlarına üflerler. Uyandıklarında 80'i de farklı dil konuşmaktadırlar. Bu sebeple annelerinin söylediği parolayı da anlayamazlar. Şahid bin Car, böylelikle Melek Tavus'un sayesinde kurtulur.

Daha sonra Şahid bin Car'a dişi bir melek gönderilir ve bundan olan çocuklar, Ezidilerin atalarını oluşturur. Diğer 80 çocuktan Dünya'ya gelenlerse diğer insanları oluştururlar.

EZİDİLİKTEKİ İNANÇLAR

Ezidiler kendilerine "Azday Halkı" adını verirler. İnançları arasında şu esaslar vardır:

Dünya sonsuzdur, Dünya'yı yaratan tanrı onu asla yıkmaz.

Tabiatın korunması ve tabiata saygı esastır.

Günde üç defa Güneş'e dönerek ibadet edilir.

Çarşamba gününü, Melek Tavus ve ilk iki insanın yaratıldığı gün olup Şahid bin Car'ın meydana geldiği gün olduğundan dinlenme günüdür.

Ancak Şahid bin Car'ın soyundan gelenler Ezidilerdir. Sonradan Ezidi olmak mümkün değildir.

Şeytan'ın adını telaffuz etmek, onun adını hatırlatan Kitan, mel'un, na'l, Şar, Şat gibi kelimeleri anmak, bu isim mukaddes olduğundan haramdır.

Mukaddes ağaçlara tapılır.

Kadınların saçlarını kesmesine müsaade yoktur.

Nisan ayında evlenilmez.

Bal kabağı, ceylan eti ve marul yenmez.

Çok mukaddes bir renk olduğundan lacivert renkli elbiseler giyilmez.

Şeyhler, pîrler ve müritlerden oluşan üç kastlı hiyerarşileri olup ancak kast dahilinde evlenilebilir.

Şeyhlere para verilir.

Üst kasta mensup olanlar, çok eşli evlenebilir.

Başka din mensubuyla evlenen "afaroz" edilir.

Heft Sirr adı verilen "Yedi Sır" Şeyh Şems ed-Dîn, Şeyh Fahr ed-Dîn, Şeyh Sacâdîn, Şeyh Nâsir ed-Dîn, Şeyh Hesen, Şeyh Adî ve Melek Taus'tan ibarettir.

Reenkarnasyon vardır.

Mitraizm'de olduğu gibi boğa kurban edilir.

Vaftiz yapılır.

EZİDİLERİN KUTSAL KİTAPLARI

Ezidilerin iki kutsal kitabı olduğu söylenir:

1. MESHAF REŞ:

15. yüzyılda yazıldığı ortaya atılmış olan ve Ezidilerin mitolojisini anlatan bir eser. Ayrıca kitabın sonunda Ezidilerin yapmalarının yasak olduğu şeyler bildirilir.

2. KİTAB EL CELVE

Daha geniş bir zaman diliminde yazılmış Ezidileri bilgilendiren bir kitaptır. Bu kitabın içinde bu kitabın sadece Ezidiler tarafından okunması gerektiği ve yabancıların eline geçmemesi söylenir. Beş bölümden oluşur.

Birinci Bölüm: Melek Tavus'un ezelî oluşu ve sıfatları. Diğer dinlerin artık hükümsüz oluşu ve kitaplarının geçerliliğini kaybetmiş olduğu.

İkinci Bölüm: Ödül ve ceza, reenkarnasyon.

Üçüncü Bölüm: Her şeyin Melek Tavus'un denetiminde olduğunu anlatan bölüm.

Dördüncü Bölüm: Mevsimler, yasalar ile ilgili bilgiler ve yabancı inançlara kapılmamak gerektiğine dair uyarılar.

Beşinci Bölüm: Kendisini simgeleyen kavramlara saygılı olmayı buyuran bölüm.

Bugün çağdaş dil bilimcileri, bu eserlerin aslında Ezidilerin kutsal kitabı olmadığını kabul ederler; yukarıda geçen iki eserin de eski çağlara dayanmadığı kanıtlanmıştır. Bunun en büyük sebebi Ezidiliğin büyük ölçüde sözlü bir edebî geleneğe dayanmasıdır. Bu sebeple büyük İbrahimî dinlerdeki gibi bir yazılı kutsal metin mevcut değildir. Bununla birlikte son zamanlarda Ezidiler, ritüellerde kullandıkları şarkılar gibi çeşitli dinî sözlü edebiyatı yazılı forma geçirmeye ve basmaya başlamışlardır.