1915 yılına kadar binlerce Ermeni’nin yurdu olan Mardin’in Derik ilçesinde şimdilerde sadece 3 Ermeni yaşıyor. Demirci Naif usta, eşi Yurşalin ve İstanbul’dan doğduğu topraklara dönen Zekeriya Sabuncu.

Gazete Karınca'nın haberine göre; Derik adını Ermenice ve Kürtçe kilise anlamına gelen “dêr” kelimesinden alıyor ancak geçmişten günümüze kentte tek sağlam kalabilen kilise “Kızıl Kilise” olarak bilinen Surp Kevork Kilisesi.

Yurşalin, eşi Naif ve Zekeriya kendi dillerini öğrenemedikleri için Kürtçe konuşuyorlar.

Naif usta baba mesleği olan demircilik yapıyor. Eşi Yurşalin ise dışarıdan bakıldığında bir evi andıran kentin tek kilisesinde geçiriyor zamanının büyük çoğunluğunu.

'DERİK’TE YÜZLERCE ERMENİ AİLE VARDI'

“Ailemin hepsi buradaydı. Ben burada doğdum. Eskiden nüfusumuz çok fazlaydı” diyor Yurşalin. Çocukları büyüyünce geriye kalan ailelerin de Derik’ten göç ettiğini anlatıyor Yurşalin. Kendi kardeşleri ve akrabaları da İstanbul’dan göç etmiş.

Yurşalin’in çocuğu yok. “Eğer benim çocuklarım olsaydı, büyüdüklerinde ben de giderdim belki buradan” diyor. “Eski Derik nasıldı tarif eder misin?” sorusuna hem heyecanla hem hüzünle cevap veriyor. Şöyle anlatıyor:

“Derik, çok güzel bir yerdi. Evimiz önceden kilisenin karşısındaydı. Annemlerin eviydi, satıp gittiler buradan. Genç yaşta evlenip bu mahalleye geldim ve kaldım burada. Ablam çok daha iyi hatırlıyor her şeyi. Ben küçüktüm.”

'BİRBİRİMİZİN BAYRAMINI KUTLUYORDUK'

Yurşalin, Kürtlerle her zaman iç içe olduklarını, komşuluk ilişkilerinin ise hep çok iyi olduğunu söylüyor. “Birbirimizin bayramını kutluyorduk” diyor. Yurşalin hala bayramları kutlama geleneğini sürdürdüğünü söylüyor:

“Ben hala bayramlarımızı kutluyorum ama kimse yok. Bayramımızı bilen kimse de kalmadı. Bayramlarda mehîr, kûlinçe, paskalya çöreği, baklava yapıyorduk. Paskalya’da yumurtalarımızı boyuyorduk. Eskisi gibi yemek ve tatlılarımı hazırlıyorum ama yumurta boyamıyoruz, kimse yok. Yaşanan savaştan kaynaklı kimse gelmiyor.”

'ERMENİCE BİLMİYORUM, ÖĞRETMEDİLER'

Bir dilini bir de evleri işaret ediyor Yurşalin. Geçmişe dair hiçbir izin kalmadığını söyleyerek, “Ermenice bilmiyorum. Öğretmediler bize. Annem de bilmiyordu. Okul olsaydı eğer öğrenebilirdik. Bu mahallerde hep akrabalarım yaşıyordu. Dayımın evi buradaydı, halam karşıdaki evde oturuyordu, şu ev kiliseydi” diyor.

YENİDEN GÖÇ HİKÂYESİ

Naif usta ise gününü büyük çoğunluğunu demir atölyesinde geçiriyor. Derik’te herkes Naif ustanın atölyesini biliyor. Surp Kevok Kilisesinin anahtarını Naif ustanın demir ustası babası yapmış.

Liseyi Derik’te okuyan ve ardından İstanbul’a yerleşen Zekeriya Sabuncu ise 37 yıl aradan sonra ailesini İstanbul’da bırakıp yeniden Derik’e dönmüş. Göç etmeden önce yaşadığı evine yerleşmiş geri dönünce. Aile mesleği olan sabun üretimi yapmaya başlıyor. Sabunculuk mesleğini yaşatmak istediğini söyleyen Zekeriya, yeniden göç hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Üzüm bağlarımız kurumuştu, yeni üzüm ve zeytin fidanları ektim. 4 yıldır buradayım. Katkısız ve doğal ürünlerle zeytinyağı, Derik şarabı ve sabun üretiyorum. Ben burada yeniden sabun üretmeye başlayınca insanlar çok mutlu oldu. Bu işlerle uğraşırken eski zamanlara döndüm. Burası benim toprağım ve bir faydam olsun istiyorum. ‘Ermeniler gidince buranın hayrı ve bereketi kalmadı, geri dönün’ dediler.”

'1915’TEN ÖNCE DERİK’TE 400 EVİN 300’Ü ERMENİ VE SÜRYANİ NÜFUSUYMUŞ'

Eskiden Derik’te değirmen, manifatura, otel ve sinemalarının olduğunu söyleyen Zekeriya, şu anda belediye binasının olduğu yerin eskiden kendi bahçeleri olduğunu hatırlatıyor. O da tıpkı Yurşalin gibi, Ermeni okulları olmadığı için Ermeniceyi öğrenememiş. Zekeriya son sözünü söylerken, kendi tarihinden Derik Ermenilerinin tarihine bir yolculuğa çıkıyor:

“1914-15 öncesi Derik’te üç Ermeni Okulu vardı. Rahmetli ninem o okullarda okumuştu. Ermenice biliyordu ve İncil’i Ermenice okuyordu. Çocuklarına da öğretebilmişti. Daha sonra o okulların hepsi kapanıyor. Aynı zamanda 7 tane kilise vardı. Köyler ve çevresi ile birlikte yaklaşık 15 kilise. Şimdi ayakta olan son kiliseye de hükümet el koymuştu. Babam ve ileri gelenler görüşmeler sonucu yüklü bir miktar para karşılığı kiliseyi geri alıyorlar. Diğer kiliseler de ev olarak kullanılıyor ya da tahrip ediliyor. Büyüklerimizin anlattığına göre 1914-15’ten önce Derik’te 400 ev varmış bunlardan 300’ü Ermeni ve Süryani nüfusuymuş. 40 tanesini kurtarıp büyütüyorlar. Benim dedemi bir ağa kurtarıyor. Dedem ona sabunlar yapıyor.”