Olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile ihraç edilen öğretmen Özgür Polat, babasını Adana'da madende meydana gelen göçük sırasında kaybettiğini belirterek "Devlet bana aslında bir baba borçlu. O zaman da bizi sahipsiz ortada bırakmış, şimdi de öyle oldu. Beni ihraç ederek, annemin emeğini çaldılar. Ben en çok onun için üzüldüm. Biri karnında, iki çocukla yalnız kalmış ve bizleri tek başına yetiştirmiş" dedi. 

Cumhuriyet'te Hilal Köse'nin haber şöyle:

Özgür Polat, 37 yaşında. Rehber öğretmen. Erzincan’ın en iyi liselerinden birinde fark yaratan çalışmalarıyla sevilen 11 yıllık eğitimci. 6 yaşındaki Toprak’ın babası. Şubat ayında KHK ile ihraç edildi. Hiçbir gerekçe sunulmasa da Eğitim-Sen’li olarak sendikal faaliyetlere katıldığı için ihraç edildiğini düşünüyor.

OHAL komisyonuna başvurdu. ‘Bu sürecin de geçeceğine inanmak istiyor ve inanıyor.’ İhraç kararı Polat’ın, hayatının ikinci dönüm noktası. 3.5 yaşındayken, Adana’da madende göçük altında kalan babasını kaybediyor. Babasızlık kapanmayan yarası.

“Devlet bana aslında bir baba borçlu. O zaman da bizi sahipsiz ortada bırakmış, şimdi de öyle oldu... Beni ihraç ederek, annemin emeğini çaldılar. Ben en çok onun için üzüldüm. Biri karnında, iki çocukla yalnız kalmış ve bizleri tek başına yetiştirmiş...” diyor.

TEL ÖRGÜYLE ÇEVRİLDİK

Mesleğinin elinden alındığını, gece yarısına doğru, Aydın’da yaşayan kardeşinden gelen telefonla öğrenmiş. Kardeşinin sesi o kadar kötüymüş ki; bir ölüm haberi beklerken, KHK’yi duyunca rahatladığını söylüyor:

“Kardeşim, ölümü gösterip sıtmaya razı etti beni... Anneme bir şey oldu zannetmiştim. ” İlk başta çok olumsuzluğa kapılmadığını, bir şekilde bu sürecin döneceğini düşündüğünü anlatarak, şöyle devam ediyor: “İlerde oğluma açıklayabileceğim, güzel bir bedelim vardı artık. Oğlum benimle gurur duyacak duygusuna kapıldım. Bir şekilde ayakta dururum dedim. Sonuçta şunu gördük; her tarafımızı kuşatmışlar, çalışabilecek alan bırakmamışlar. Dershanelerde çalışamıyorsunuz, özel bir yer açmanız zor...

Çevremizin bir tel örgüyle örüldüğünü yavaş yavaş fark ettim. Artık bol vaktim vardı. Üniversitede aldığım eğitimi tekrar ettim. Uzun bir süre psikoloji ve yeni kuramlar üzerine okuma yaptım. Danışma süreçleriyle ilgili litaretürü taradım...”

2. DEVLET DARBESİ 

Polat’ın yaşamındaki ikinci devlet darbesi bu. Babası 22 yaşındayken 1884 yılında Adana Pozantı’da madende göçük altında kalıyor. 20 yaşındaki anne erkek kardeşine hamile. Ne tazminat ödeniyor ne de başka bir yardım.

Bir maaş bağlanıyor anneye yalnızca. Anne hiç evlenmiyor ve iki oğlunu tek başına büyütüyor. Polat 12 yaşındayken, Erzincan’daki köylerinden Aydın’a taşınıyorlar. Anne tarlalarda çalışarak okutuyor çocuklarını. İki çocuk uyurken, sabahın dördünde, beşinde tarlaya doğru yola çıkıyor. İkisini de öğretmen yapıyor. Polat şimdi, kendisinden çok emeğinin boşa gittiğini düşünen annesine üzülüyor.

“Devlet bana bir baba borçlu. Güvencesiz çalıştırdı bir madende, babamızı kaybettirdi. Göremedik, onsuz büyüdük. Ona dair bir anım yok. Tek bir fotoğrafımız var. Kardeşimin o da yok. Hukuk o zaman da yokmuş, bizi sahipsiz ortada bırakmışlar.

Düşünüyorum da devlet hem bizim babamızı öldürmüş hem de bize sahip çıkmamış. Biz buna rağmen ayaklarımız üzerinde durmuşuz, annemizin gücüyle... Annem bizi hiçbir zaman çalıştırmadı. Uyandırmazmış bizi giderken, kıyamazmış bize. Birkaç kez gitmişizdir tarlaya. İhracımdan onun adına üzülüyorum. Bu emek onun emeğiydi... Güçlü bir kadın. Bunun da üstesinden geldi. Hemen yanıma geldi kararı duyunca, bana destek oldu. Yanımda güçlü kadınlar var, eşim de güçlü” diyor.

DEYİŞLERE TUTUNDU 

Polat, şimdi, diğer yarım dediği müziğe yoğunlaştı. Alevi köylerine gidip, Alevi deyişleri, masalları derliyordu. Erdal Erzincan, o derlemelerden bazılarını albümüne almıştı. Eğitim Sen Erzincan Şubesi olarak, gelirinin dayanışma için sendikaya aktarılacağı bir albüm projesi var. Bu süreçte Erdal Erzincan’la daha da yakınlaşmışlar. Projesine Metin Kemal Kahraman ve Ahmet Aslan gibi isimler de destek veriyor. Polat, albümde, sanatçıların farklı inançların ezgilerini seslendireceklerini söylüyor.

DAYANIŞMA ŞART

“Sanat önemli bir güç” diyor ve ekliyor: “En üretken olduğunuz dönemde tırnaklarınızla kazıdığınız hayatı pat diye kaybetmek ciddi psikolojik sorunlara neden olabiliyor. Ben de o ruh halinden henüz kurtuldum dersem yalan olur.

Derleme çalışmalarımdan arta kalan zamanda eşime ve çocuğuma çeşit çeşit yemekler yapıyorum. Bağlama çalıyorum. İnsanları dinliyorum... Sabretmeye ve müziğimde eksik bıraktığım şeyleri tamamlamak istiyorum.

Dayanışma albümünü yapabilirsem bu sürece anlamlı bir yanıt olur diye düşünüyorum. Yarın, ‘Birileri de çaba harcamış’ desinler yeter. Sonra kendi albümü düşünüyorum. Bu arada öğrencilerimle ilişkim devam etti. Tercih sürecinde yanlarında oldum.

Okul idarecilerinden tutun öğretmen arkadaşlarımın önemli bir kısmı hepsi arayıp soruyorlar... Bu sürecin üstesinden gelmenin yöntemi bence dayanışma. Özellikle de manevi dayanışma. Ben, okulumdan ve sendikamdan ciddi bir destek aldım. Bence bu süreçte bir arada olmak, güçlü olmak kilit önem taşıyor.”