Erzurum H Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan kanser hastası Mehmet Aras, mide kanaması sonucu kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

 

ERZURUM- Erzurum H Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan kanser hastası Mehmet Aras, mide kanaması sonucu kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Aras, 2011 yılında cezaevinde yaşamını yitiren 31. hasta tutuklu oldu.

 

Aras'ın tedavi koşullarının düzeltilmesi için tahliyesini talep eden insan hakları örgütleri uzun süredir mücadele veriyordu. İnsan hakları savunucuları Aras'a "veda hakkı"nın tanınması için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e başvurmuştu. Tüm çağrılara rağmen tahliye edilmeyen ve durumu giderek kötüleşen Aras, sabah saatlerinde mide kanaması geçirince, Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Yoğun bakım servisinde tedavi altına alınan Aras, yaşam mücadelesini kaybetti. Aras'ın cenazesi hastane morguna kaldırıldı.

 

İKİ YILDA 192 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ

 

Adalet Bakanlığı'na bağlı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü resmi verilerine göre, 2000'den 2011 yılına kadar cezaevlerinde toplam 943 hasta hükümlü ve tutuklu yaşamını yitirdi. Sadece 2010 yılında hastalık nedeniyle hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 161'i buldu. 2011 yılında ise cezaevlerinde ölen tutuklu sayısı son olarak 30'u bulmuştu. Aras bu yıl içinde cezaevinde yaşamını yitiren 31. tutuklu oldu.

 

Aşağıda Ertuğrul Mavioğlu’nun 24 Mart 2011 günü Radikal’de Mehmet Aras’ın durumunu anlattığı yazısı:

 

ÖLÜMÜNE BİR MAHKÛMİYET

 

12 yıldır hapiste yatan Mehmet Aras yemek borusu kanseri nedeniyle sıvıyla bile beslenemiyor. Ölüme çok yakın ama halen cezaevinde.

 

Duvarın arkası karanlıktır. Bağırırsın, çağırırsın, çığlıklar atarsın ama bir türlü ‘halin nicedir’ diye soran bulunmaz. Mehmet Aras 12 yıldır mahpus. O artık çığlık da atamıyor; yemek borusu kanserinden ötürü bir deri bir kemiğe dönmüş bedeni, tevekküle düşmüş ruhu ile her saniye daha fazla yakınlaştığı ölüme hazırlanıyor. Refakatçileri ise gözleri önünde bir mum gibi eriyip giden bu insan için Güler Zere’ye geç de olsa tanınan ‘huzurlu bir ölüm hakkı’ istiyorlar. Ağabeyi Tayfur Aras’ın sözleri çivi gibi: “Artık sıvı ile beslenmesi mümkün değil. Damarları da serum kabul etmiyor. Hortumla beslemek istediler ama boğazındaki ur hortuma geçit vermedi.”

 

Mehmet Aras 51 yaşında. Beş çocuğu Iğdır’daki köyünde yaşıyor. Doğduklarından beri yoksulluk gerçek hayat biçimleri olduğu için Iğdır’dan Erzurum’a gelip babalarını ziyaret etmeleri çok zor. Onların payına da gelmesi kuvvetle muhtemel kötü haberi beklemek düşmüş.

 

Aras 12 yıldır cezaevinde. PKK davasından müebbet hapse mahkûm edilmiş ki, gün sayarak tamamlanası değil. Bu ceza, ileri derece kanser hastası Aras için idam fermanına dönüşmektedir artık.

 

‘Psikolojik’ dediler

Mehmet Aras’ın avukatı Şaziye Önder, cezaevinde kanser ileri seviyeye gelinceye kadar teşhis bile konulamadığını anlattı. Son altı ayda öğrenmiş kanser olduğunu Aras ama daha öncesinde doktora çıkıp defalarca şikâyetlerini dile getirmeye çalışmış. Her defasında da ‘Senin rahatsızlığın psikolojik’ denilerek, cezaevine geri gönderilmiş.

 

Mehmet Aras’ın tedaviye cevap vermemesi üzerine avukat Önder, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e başvuru yaptıklarını söyledi. Önder, “Cumhurbaşkanı’na başvuru yaptık. Hiç değilse ailesinin yanında olsun istedik. O sırada çok nadir hastaneye götürüp getiriyorlardı. Bu başvurumuzun ardından hiç değilse hastaneye götürdüler. Adli Tıp raporunda, Mehmet Aras’ın kesinlikle hapishanede yatamayacağı yazılı. Adli Tıp raporunun tahliyesini sağlayacağını düşündük ama bir de kardiyolog muayenesinden geçirilmesi istenmiş. Süreç çok uzayacak bu durumda. Gidip Ankara’da yeniden görüşmeler yapacağız. Artık çok zayıfladı. Bana küçük bir şişe gösterdi. Ancak o sıvıyı alabiliyor. Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde mahkûmlar için hazırlanmış özel bölümde kalıyor. Burada da demir kapılar, gardiyanlar var” dedi.

 

Hortumla besleyemediler

Mehmet Aras’ın yanında refakatçi olarak kalan abisi Tayfun Aras da, kardeşinin son nefesini çocuklarının yanında vermesini istiyor. Mehmet Aras’ın son durumunu şöyle anlattı: “Artık sıvı ile beslenmesi mümkün değil. Damarları da serum kabul etmiyor. Hortumla beslemek istediler ama boğazındaki ur hortuma geçit vermedi. Ölümle pençeleşiyor, psikolojik olarak çökmüş durumda. Doktorlar da umutsuz konuşuyorlar zaten; ‘Bitmiş artık, kısa bir ömrü var’ gibi sözler söylüyorlar.

 

Ölecekse de evinde ölsün. Mehmet, aynı Güler Zere’nin durumundadır. Ölecek, bari son nefesini, kendi köyünde, çocuklarının yanında versin.”