Türkiye'de Çeçenler 1: ‘Çeçen cinayetleri aydınlatılmıyor

Işıl CİNMEN / BİA

Zeytinburnu'nda üç Çeçen başlarından vurularak öldürüldü. Birlikte yaşadığımız ama bir türlü göremediğimiz Çeçenleri daha iyi tanımak için her şeyi sorduk, Kafkasya Forumu sözcülerinden Abrek Önlü cevapladı.

22 saniye, 13 boş kovan, alnından vurularak öldürülen üç Çeçen. 16 Eylül'de Zeytinburnu'nda yaşanan bu sahne, Türkiye'de hiçbir güvenliği olmadan yaşayan iki bin Çeçen'in kâbusu. Ama üçüncü kez gerçek oldu.

İlk cinayetin işlendiği 2008'den bugüne kadar Türkiye'de öldürülen Çeçen sayısı altıyı buldu. Tahmin etmek zor değil: Cinayetlerin hiçbiri aydınlatılmadı.

Bu "infaz"ları Çeçenya'daki Ramazan Kadirov hükümetiyle bağlantılı bulanlar var; doğrudan Rusya'nın operasyonu olduğunu söyleyenler de var. Ama Çeçenlerin en büyük sorunu, Türkiye'nin olayların üzerine gitmekten imtina ederek, gelecekteki olası cinayetlere kapıyı aralaması.

Türkiye neden böyle davranıyor? Çeçenlerin korkusunun sebebi ne? İstanbul kamplarındaki korkunç şartlara rağmen niçin gitmiyorlar? Bu soruların cevaplarını anlamak için biraz da Çeçenya'yı anlamak gerek.

Birlikte yaşadığımız ama bir türlü göremediğimiz Çeçenlerin durumunu öğrenmek için her şeyi sorduk, Kafkasya Forumu sözcülerinden Genderginoy Abrek Önlü cevapladı.

Çeçenya'dan dünyaya yayılan insanların hareketi "sürgün" mü?

Sürgün.

Nasıl başladı bu sürgün?

Her şey 16. yüzyılda başladı ama merak etmeyin o kadar geriden başlamayacağım. Rusya güçlenip yayılmacı bir politika geliştirmeye başladığı o zamanlardan beri, Kafkaslarda zaman zaman kesintilere uğrayan ama sürekli bir direniş hareketi var. Özellikle Çeçen bölgesinde.

Organize bir direniş miydi?

1800'lü yılların başlarından ortalarına kadar Rusya'ya karşı organize bir mücadele oldu ama bu direniş bir noktada kırıldı. Mücadelenin yerini katliamlar ve sürgün aldı. O dönem çok sayıda Çeçen ve Çerkes Osmanlı'ya geldi çünkü Osmanlı kabul etti.

Bugüne dönelim. İstanbul'da kamplarda yaşayan 2000'e yakın Çeçen buraya nasıl geldi?

Onlar, 1999-2000 yılları arasında dört, beş bin kişilik bir kitle olarak Türkiye'ye geldiler. Gelişleri, zamanında Kafkasyalıların gelişiyle biçim olarak benziyor. 1991'de Çeçenya bağımsızlığını ilan etti ama Rusya tanımadı. 1994 Aralık'ta da son Çeçen-Rus Savaşı başladı, bugüne kadar zayıflayarak devam etti.

Savaştan kaçtılar ve...

Savaştan kaçan Çeçenler, Gürcistan'da Pankisi Vadisi'nde mülteci kamplarında toplanmıştı.  Oradan başka ülkelere dağılan gruplardan birisi de Türkiye'ye geldi. O zaman sınırdan girişlerde bir problem olmadı.

Nerelere yerleştiler?

Dört kamp var: Fenerbahçe'de, Beykoz'da, Ümraniye'de ve Yalova'da. Başakşehir ve Zeytinburnu'nda kalanlar da var.

Kamp şartları nasıl?

Korkunç. Dünyada bilinen mülteci standartlarına hiçbir şekilde uygun değil. Statüleri yok. Varla yok arası, statüsüz bir şekilde yaşıyorlar.

Nasıl bir hayat var?

Fenerbahçe'deki kampta derme çatma kulübeler var, barınma şartları çok zor. Ümraniye'deki kamp, bir caminin alt katında. Caminin zemin katını, kartonpiyer gibi malzemelerle 10-15 metrekarelik alanlara bölmüşler. Bu kampta 100 civarında kişi yaşıyor. Beykoz, en kötüsüydü. Orada terk edilmiş bir apartmanda, daireleri perde ve çarşaflarla bölmüşlerdi; bir dairenin içerisinde 3-4 aile birden yaşıyordu. Şimdi nüfus azaldı, dairelerde kalıyorlar. Şu anda Beykoz en iyi durumda sayılır.

Kamplardaki Çeçenlerin kimlikleri var mı?

Yok.

Nasıl para kazanıyorlar?

Kaçak işçi olarak çalışıyorlar.

Türkçe biliyorlar mı?

Gençler biliyor. Yetişkinler pek konuşamıyor çünkü öyle bir eğitim almadılar.

Çocuklar okula gitmeye ne zaman başladı?

Çocuklar beş yıl boyunca okula gidemedi. Öğretmenlerin, müdürlerin lütfen'ine bakıyorlardı. Onlar istemezse okuyamıyorlardı, zaten okusalar da karne alamıyorlardı. Bir nesil bu şekilde heba oldu. Dört, beş yıldır okula gidebiliyorlar. Artık çoğu, Emniyet'ten altı aylık oturma izni alabiliyor.

Devletin Çeçenlerle ilgili tutumu ne?

Devlet, Çeçen kamplarına yönelik resmi olarak hiçbir şey yapmıyor.

Kim yardım ediyor bu insanlara?

Benim de dâhil olduğum Kafkasya Forumu, Çeçen kamplarında yaşayanların ihtiyaçlarını giderebilmek, onlara hukuki veya insani yardım sağlamak amacıyla başladı. İslami kesimden az da olsa ilgi vardı. Bunun dışında bazı hayırseverler ve kendi tanıdıklarından destek alabiliyorlar.

Kamplarda kalmaya devam edebileceklerine dair bile bir güvenceleri yok, değil mi?

Tehdit hep var. Çeçenlerin ellerinde herhangi bir güvence yok. Altı aylık bir oturma iznini almak altı aydan uzun sürüyor. Çoğunun pasaportu bile yok, ya süresi dolmuş ya geçersiz.

Çeçenya'ya dönmek gibi bir istekleri de yok mu? Orada durum nedir şu an?

Resmi bir Çeçen devleti yok. Rusya Federasyonu içerisinde, Rusya'nın güdümünde bir hükümet var. Çeçen Özerk Devleti deniyor. Yani durum şöyle: Rusya Federasyonu'nun görevlendirdiği demir yumruk bir diktatör var: Ramazan Kadirov. Çok güçlü ve fazla serbest. Çeçenleri öldürerek bugünkü gücüne ulaştı. Savaş suçları da dâhil suçları, işkenceyle anılan bir geçmişi, kimsenin denetleyemediği özel hapishaneleri, kimsenin sorgulayamadığı uygulamaları var. Bu hafta bile evler yakıldı; üç aylık çocuklar kendi evlerinde yanarak öldü. Bir yanda böyle bir ülke var ve çoğu oraya dönmek istemiyor; diğer yanda da burada yarını olmayan, yaşama dair bir bağlılık sağlayamadıkları bir hayatları var.

Avrupa'ya giden Çeçenler iyi durumda mı?

Avrupa'da 100 binden fazla mülteci olduğu tahmin ediliyor. Statüleri var. Oraya ilk gittikleri zaman çocuklar hemen bir okula başlayabiliyor; ülkenin dilini öğreniyorlar. Aileye müsaitse bir iş sağlanıyor; müsait değilse mültecilikten doğan bir maaş bağlanıyor. Oralarda, hem güvende oldukları hem de insanca bir yaşam sürebildikleri bir düzen var.

Rusya ve Çeçen hükümet, buradaki Çeçenler için hala bir tehdit mi?

Çeçenya'yla güvenlik sorunu yaşayan, zamanında savaşa katılmış, hükümet tarafından aranan, tehdit alan, takip edilen çok fazla Çeçen var.

 

Kafkasya Forumu'nun Başbakana yazdığı mektup:
http://www.kafkasyaforumu.org/index.php?option=com_content&view=article&id=645:tc-babakan-sayn-recep-tayyip-erdoana-ack-mektup&catid=4:duyuru&Itemid=170