Bugün 8 Nisan Dünya Romanlar Günü... Pandemi öncesinde de oldukça zor koşullarda yaşamak zorunda kalan Romanlar, bugünlerde açlığa mahkum edilmiş durumda.

Romanlar sağlıktan eğitime, barınmadan istihdama kadar insan yaşamını etkileyen hemen her konuda Türkiye’nin en kırılgan kesimlerinin başında yer alıyor. Ebeveynlerin gereken desteği verememesi, erken yaşta evlilikler, çocuğun çalışarak aile bütçesine katkıda bulunma mecburiyeti, ailenin eğitim giderlerini karşılayamaması, çocuğun evde ders çalışma koşullarına sahip olmaması; kimliklerinin geç çıkarılması nedeniyle okula geç başlama ve adapte olamama, okuldaki ayrımcı ve ötekileştirici muamele çocukları okulu bırakmaya itiyor.

Çoğunlukla geçimlerini çiçekçilik, hurdacılık, kağıt toplayıcılığı, seyyar satıcılık ve müzisyenlikle sağlamaya çalışan Romanlar pandemiyle birlikte kuru ekmek bile bulamaz hale geldiklerini söylüyor.

Eylem Nazlıer'in Evrensel'de yer alan haberine göre, Çekmeköy’de iki çocuklu Roman bir ailenin evine konuk oluyoruz. İki göz odalı bir ev, aylık bedeli 600 TL. Küçük bir salonda, 1-2 koltuk, küçük 1 televizyon ve evi ısıtmaya çalışan 1 soba… Mutfak perişan halde. Evin bütün duvarları nemden dökülmüş. Soba olan odaya yer yatağı yapılmış, orada uyuyorlar. Ağır bir yoksulluk evin dört bir yanını sarmış. Tek gelirleri aldıkları 600 TL’lik engelli maaşı.

"NEREYE BAŞVURSAK İŞ YOK"

6 aydır kiralarını verememişler öyle anlatıyor Suna K. eşinin engelli maaşı aldığını aktaran Suna, “Engelli maaşı da 600 TL. Eşim müzisyen, bir senedir pandemiden dolayı işleri durdu. Herkes müzisyen parası aldı, benim eşime vermediler. Eşim pandemiden dolayı çalışamıyor, engelli olmasına rağmen iş arıyor ama nereye başvursa ‘İş yok’ deniliyor. Kağıt topluyor, onda da bir şey kazanamıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum abla” diyor.

"ÇÖPTEN ALDIĞIM DOMATESLERLE YEMEK YAPTIM"

Buzdolabını gösteriyor Suna. Sadece peynir, zeytin ve süt var. “Ne yapalım yok, alamıyoruz” diyen Suna, “Çocukları yıkayacak şampuan bile bulamıyorum. Askıdan ekmek istiyorum, bazen çöplere bakıyorum. Çöpe domates falan atmışlardı dün onları getirdim yemek yaptım. Ağlayarak o yemeği yedim. En zoru da ne biliyor musun; çocuklarım bir şey istiyor, ‘Anne bunu al’ diyorlar ya alamıyorsun. İşte bu çok zor. Pazara gidemiyorum, çocuğum ‘Çilek istiyor muz istiyor’. Bir anne olarak alamıyorum, bir anne için ne kadar üzücü siz biliyor musunuz? Bazen aç yattığımız günler bile oluyor. Hali vakti yerinde olanlar birkaç çeşit yemek yiyor, ben bazen 1 çeşit bile bulamıyorum ki, sofraya indireyim” diye yaşadıklarını anlatıyor.

"YARDIM BAŞVURUM, 3 AYDIR İMZADA"

Kışın kömür sobası ile ısındıklarını söyleyen Suna. “O soğuklarda kömür de bitti. Birini bulsak diğerini bulamıyoruz. Kızım EBA’ya giremiyor tableti olmadığı için. Eşimin aldığı engelli maaşıyla, okul ihtiyaçlarını mı karşılasak, elektrik, suyumuzu mu verelim, dolabın içine yiyecek mi alalım. Yatacak bir divanımız bile yok. Bazen komşular yardımcı oluyor. Yine de halime şükretmeye çalışıyorum. Eşim ne yapsın bir dalı tutsak diğeri kırılıyor. Belediyeye başvuruyorum, kaymakamlığa başvuruyorum yardım için 3 ay oldu imzadaymış. Gidiyorum ama burnumdan getiriyorlar. ‘Niye geldin, eşin çalışsın’ diyorlar. Ama eşim engelli yine de çalışır iş olsa. Ama iş yok nereye başvursak olumsuz haber alıyoruz. Üstümüz başımız dökülüyor. Çocuklarıma iyi bir yaşam sağlamak istiyorum, kendimden vazgeçtim, çocuklarımın bir geleceği olsun istiyorum. Bizi dışlamayın bize yardımcı olun” dedi

Suna, “Bizim aslımız Roman, Roman’ız. Bizi dışlıyorlar biz insan değil miyiz? Farklı bir gözle bakıyorlar bize. Onlar da 9 aylık bizde 9 aylığız. Biz de insanız. Biz nereye gidelim, bu İstanbul’da ekmek yemeyelim mi?” diye soruyor.

"MERDİVEN BİLE VERMEDİLER SİLEYİM"

15 yaşındaki kız çocuğu ile sohbet ediyoruz. O da yaşadığı yoksulluğu şu sözlerle anlatıyor: “Ben okula gitmek istiyorum ama ailemin durumu olmadığı için okula gönderemiyor. İyi bir hayat istiyorum. Bugün pazara gittik annemle ama alamadık, giysilere baktım ama annemin durumu olmadığı için alamadı. Annem de üzüldü ben de üzüldüm” derken Suna’nın gözleri doluyor: “Kız çocuğu işte, gözü takıldı terlik istedi alamadım. Ben merdiven sileyim dedim, merdiven bile vermediler sileyim. Roman’ız çünkü.”

ÖZCAN PURÇU: ROMANLAR ORTA ÇAĞI YAŞIYOR

CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, Mecliste düzenlediği basın toplantısında işsizliğin ve yoksulluğun yerini derin yoksullaşmaya ve açlığa bıraktığını söyledi. Önceden Roman vatandaşların yoksulluğundan bahsettiğini belirten Purçu, “Artık tüm ülke vatandaşlarımızın yoksulluğundan, Roman vatandaşlarımızın ise açlığından bahsetmek istiyorum” dedi.

Türkiye’de 5 milyona yakın Roman vatandaşın, hayatları boyu eğitim, sağlık, barınma, ön yargı ve ayrımcılık sorunlarıyla mücadele ettiğini vurgulayan Purçu, Roman mahallelerinde Orta Çağın yaşandığını, işsizliğin yüzde 97’lere vardığını söyledi. Romanların, müzisyenlik, çiçekçilik, sepetçilik gibi güvencesiz sokak ekonomisi üzerinden yaşamlarını idame etmeye çalıştığına dikkat çeken CHP’li Purçu, pandemide bu işleri yapamayan Roman vatandaşların derin yoksulluğa ve açlığa mahkum edildiğini söyledi.

8 NİSAN TÜRKİYE’DE DE ROMAN GÜNÜ OLSUN

8 Nisan Dünya Roman Günü’nün Türkiye’de de kabul edilmesi için kanun teklifi verdiklerini söyleyen Purçu, “5 milyona yakın Roman nüfusu olan ülkemizde Romanlar günü neden kutlanmasın. Türkiye’de de artık 8 Nisan, Romanların, sosyal sorunlarının konuşulduğu, çözüm önerilerinin geliştirildiği ve Roman kültürünün yaşatıldığı bir gün olarak kabul edilmelidir” dedi.