Tarım Bakanlığı ithal ürünlerde binde 9’a kadar GDO’ya izin verdi. Ancak Türkiye’de kurulu 40 laboratuvarın hiçbiri oransal ölçüm yapamıyor. Yani limitsiz GDO kullanımının önü açıldı

Billur Özgül'ün Taraf'ta yer alan haberine göre Türkiye’nin, GDO ile mücadelesi, detaylı test yapabilecek laboratuvar eksikliği nedeniyle yönetmelik değişikliğinden öteye gidemiyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, GDO’lara (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) ilişkin yönetmeliğinde yaptığı bir değişiklikle, ürünlerde yüzde 0.9’a kadar GDO bulunmasını yasal hâle getirdi. Bu değişiklikle birlikte eskiden yapılan “GDO var/yok” testinin dışında GDO oranını belirleyen testlere de ihtiyaç doğdu. Bu testlerde GDO’nun kimlik bilgilerine bakılıyor. Yani üründe Türkiye’nin yem amaçlı izin verdiği GDO’nun mu yoksa yasaklı diğer GDO’ların mı olduğunun tespit edebilmesi gerekiyor. Ancak Türkiye’de yasaklı GDO maddelerini tanıyan, akredite olan bir laboratuvar bulunmuyor.

YASAK GDO'LAR TESPİT EDİLEMİYOR

Türkiye’de Bakanlığa ait toplam 41 laboratuvardan 10 tanesinin Türkiye Akreditasyon Kurumu’ndan (Türkak) “GDO var/yok testini yapabilir” akreditesi bulunuyor. 10 Bakanlık laboratuvarı dışında bu akreditasyona aynı zamanda 2 üniversite ve 2 Tübitak laboratuvarı ile 26 tane de özel laboratuvar sahip. Toplamda Türkiye’de “GDO var/yok” taraması yapabilen akredite 40 laboratuvar bulunuyor.

"GDO var/yok” analizi ile bir üründe hangi miktarda, hangi GDO çeşitlerinin olduğu tespit edilemiyor. Bunun için daha kapsamlı analizlere ihtiyaç duyuluyor. Yeni yönetmelik ise, bir üründe GDO tespit edilmesi durumunda bunun Türkiye’de izinli GDO’lardan olup olmadığına bakılması gerektiği belirtiliyor.

Bir laboratuvarın bu tespiti yapabilmesi için, Türkiye’de izin verilmiş olan söz konusu her bir GDO için ayrı ayrı GDO kimlik tanımlaması akreditasyonu alması gerekiyor. İzin verilmeyen GDO’ları tanımlayabilen laboratuvar Türkiye’de bulunmazken, izin verilen GDO’ları tanımlayabilen Bakanlıktan akredite laboratuvar sayısı ise yalnızca dört.

İzin verilmeyen GDO’ları tanıyabilen laboratuvarın bulunmaması ise GDO var/yok testinde bunların tespit edilememesine dolayısıyla hangi oranda bulunacağı testinin de yapılama-masına neden oluyor. Böylece GDO’lu ürünlerin satışı ve üretimi engellenemiyor. Örneğin Türkiye’de GDO’lu pamuk, kanola, şeker pancarı yasak. Ancak İzmir’deki çok sınırlı GDO kimliklerine sahip olan laboratuvar hariç Türkiye’de bu GDO’ların “parmak izleri” mevcut değil.

ÖLDÜREN GDO'LAR SERBESTÇE ÜLKEYE GİRİYOR

Greenpeace’in konuya ilişkin hazırladığı raporlarda, Türkiye’de yasaklı olan GDO türlerinin kimlik bilgileri bulunmadığı için bir üründe var olup olmadığının tespit edilemediğine dikkat çekiliyor. Greanpeace, GDO kimlik taramasının yapılmadığında yaşanacakları gözler önüne sermek için raporda şu örneğe yer verdi: “Türkiye’de yem üretimi yapan bir firma bir gemi dolusu GDO’lu mısır ithal ettiğinde, bu mısır harmanının içerisinde Türkiye’nin izin verdiği GDO’lar olduğu kadar, Türkiye’nin yasakladığı GDO’lar da olabiliyor. Ancak yasaklı GDO’ların kimlik bilgilerine sahip olmayan bakanlık laboratuvarları, gemiden alınan numunelerde sadece izinli GDO’ları tespit edebildiği için bir gemi dolusu mısıra ithalat izni veriyor. Böylece, izinli GDO’lu mısırların yanında yasak olan GDO’lu mısırlar da serbestçe ülkemize giriş yapmış oluyor.”