İlk kez Hasankeyf'e gelen Su bedevileri, Birleşmiş Milletler'e mektup göndererek "Geleceğimiz, kültürel mirasımız, içinde yaşadığımız ekosistem, Ilısu Barajı ile tehlike altında" dedi.

 

Dicle Nehri'nin Basra Körfezi ile buluştuğu bölgedeki sazlıklarda yaşayan su bedevileri, ilk kez  Hasankeyf'e gelerek Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı Direktörü Achim Steiner'e mektup gönderdi.

 

Hatırlanacağı gibi, 2011'in başında projeyi yapacak İsviçre, Avusturya ve Almanya, çevre ve insan katline ortak olmayız diyerek çekilmişti. Bunun üzerine Garanti Bankası, Halk Bank ve Akbank, kamuoyundan gelen yoğun tepkiye rağmen projenin finansmanını sağladı. Barajın inşaatı başladı.

 

"BİZ DİCLE'DE BİRLEŞTİK"

Hasankeyflilerin ve su bedevilerinin ortak gönderdiği mektupta, Steiner'den, Ilısu Barajı'nın olumsuz etkileri değerlendirilerek Türkiye ve Irak hükümetlerini, Birleşmiş Milletler Su Yolu Sözleşmesi'ne uymaya teşvik edilmesi talep edildi.

 

"Hasankeyf'in ve Irak'ta sazlıkların insanlarıyız. Hasankeyf'in içinden geçen ve dünyanın en etkileyici sazlıklarında yeni bir su yatağı oluşturan Dicle'de birleştik.

 

"Ilısu Barajı bu bağlantıyı yerle bir edecek; Hasankeyf sular altında kalacak. 65.000'e yakın insan evlerini kaybedecek ve 400 kilometrelik bir nehir ekosistemi barındırdığı yüzlerce canlı türüyle birlikte yok olacak.

 

"Barajın etkileri nehrin aşağı kısmını da etkileyecek. Irak'a ulaşabilen akıntı artık Mezopotamya Sazlıkları'nın barındırdığı eşsiz yaşam formlarını besleyemeyecek. Planlanan Cizre Barajı inşa edildiğinde ve tarım arazilerindeki atık sular Dicle'ye karıştığında durum daha da vahim bir hal alacak.

 

"Irak'ta yaklaşık 6 milyon insan Dicle Nehri'ne bağlı bir yaşam sürüyor. Bu suda balık tutup, bu suyla arazilerini suluyor. Bu yüzden Ilısu Barajı bu insanları fakirliğe itecek ve büyük bir insanlık felaketine yol açacak."

 

SU BEDEVİLERİ KİM?

İki nehrin birleştiği noktada 5 bin yıldır yaşayan Su Bedevileri(Marsh Arabs), barınma gibi pek çok ihtiyaçlarını komünal bir düzen ile karşılarlar. Tarım ve sulama sistemleri de eski Sümerler ile benzerlik gösterir. Tahta sopalarla avladıkları balıklar dışında küçük çaplı hayvancılık da yapmakta; manda, koyun ve sığırları bulunmakta.

 

1991'den itibaren Irak hükümeti drenaj kanalları ve su tünelleri ile buradaki suyu çöle taşıyarak tarım arazileri oluşturdu. Bataklıkların yüzde 90'ı yok oldu. "The United Nations Environmental Programme"a göre bu, dünyanın en büyük ekolojik katliamlarından biri.

 

1992'den itibaren pek çok baraj projesi nedeniyle su seviyesi düşüş yaşadı. 1950'lerde sayıları yarım milyonu bulan Su bedevileri, 2003'de 1600 kişi kaldı. BM'e göre, 20,000'inin Irak'ta şehirlerde 120,000'in ise İran'da mülteci kampında yaşıyor.

 

Saddam'ın devrilmesi sonrasında Su Bedevileri topraklarına geri dönmeye başladı. Sulak alanların iyileştirilmesi için projeler devreye girdi ve yüzde 50'si tekrar rehabilite edilebildi. Ancak bataklık ve sulak alanlardaki bu iyileşmenin bütün ekosisteme yansıması uzun yıllar alacak. (Bianet)