Meliha Gündüz -ANF

 

1990 yılında yaşanan savaştan dolayı yaşadıkları yerleri terk edip Ege kıyılarına gelen Kürtler burada da Selanik göçmenlerinin baskısına maruz kaldı. Öyle ki, Kürtlerin mezar yerleri bile ayrıldı. Selanik göçmeni ve Türklerin bulunduğu kahvehanelere girmeleri yasaklandı.

 

Tepecik’e yerleşen Kürtlerden Ahmet Ergün, Ağrı’dan göç etmek zorunda kaldıklarını belirterek, tarımda çalışacak işçilere talepten dolayı Tepecik’i tercih ettiklerini söyledi.

 

Ergün, yerli Türkler ile Selanik göçmenlerinin kendilerini düşman gibi gördüğünü anlattı. Ayırımcılığın sadece Kürtlere değil Arnavut ve Makedon göçmenlere karşı da uygulandığını kaydeden Ergün, ölen bir yakınları için mezar yeri için belediyeye başvurduklarında kendilerine, beldedeki mezarlıktan değil, belde sınırlarının dışında Arnavut ve Makedon mezarlarının olduğu bölgede yer verildiğini söylüyor.

 

Başbakan Erdoğan’ın, “Benim Türk, Kürt, Arap, Çerkez, göçmen vatandaşım kardeşçe yaşıyor, kimse bu birliği bozamaz” dediğini hatırlatan Ergün, “Erdoğan Ankara’dan bağıracağına gelip buradaki ayırımcılığı görsün” dedi. Ergün, yaşadıkları ırkçı ve ayırımcı uygulamanın Türkiye’nin bir ayıbı olduğunu söylüyor.

 

ANF'ye konuşan Ergün şunları anlattı: ‘’Ben Ağrı’dan buralara göç etmek zorunda kaldım. Geldiğimde cebimde sadece bir ev kiralayacak param vardı. Bunun için acil çalışacağım bir yere yerleşmek istedim. Tepecik beldesinde çiftçilik yoğun olduğu ve iş imkânları daha çok olduğu için ailemle buraya taşındım. Burada insanlar bize düşman gibi bakıyorlardı. Bizimle konuşmuyorlardı, bize yardım etmiyorlardı, hatta ev bile vermiyorlardı, özelikle Selanik göçmenleri. Sabah işe akşam evimize geliyorduk. Kahvehanelerine bile almıyorlardı. Bizi düşman olarak görüyorlardı.”

 

1994 yılında dönemin hükümeti DYP, beldenin ilk belediye başkanlığını aldı. Başkanlığı alır almaz ilk işleri Kürt, Türk, Makedon ile Arnavutlukların mahallelerini ayırmak oldu.

 

Kürtlerin yoğun olduğu kesime Mustafa Kemal Mahallesi adı, Arnavut ve Makedonların yaşadığı mahalleye Kurtuluş isimleri verildi.

 

Belediye daha sonra Türk ve Selanik göçmeni olmayanların kahvehane ve gidecekleri yerleri bile belirledi.

 

Ergün yaşanan bu ayrımcılığı şöyle dile getirdi : “Tepeciğe yerleştiğimizde başta Türk ve Selanikliler olmak üzere orada yaşayan bütün halk bizden nefret ediyorlardı. Bu nefret hala da mevcut ama o dönemlerde bizi öldürseler sanırım yine nefretleri azalmazdı. Çocuklarımızı okula yazdıramıyorduk, mahalle bakkallarından başka bakkala rahat gidemiyorduk, kahvehanelere ve onların bulunduğu parklara gidemiyorduk.

 

1994 yılında belde olan Tepecik’in ilk belediye başkanı göreve başlar başlamaz, bizim mahallelerimiz ve kahvehanelerimizin yerlerini belirledi. Kürtler, Arnavutluk ve Makedon göçmenleri, Türk ve Selanik göçmenlerinin bulunduğu mahalleye gidemiyor, onların olduğu yerden hiçbir iş yeri açamıyorlardı. Belediye ruhsat vermiyordu. Yıllarca bu ayrımcılık sürdü. Yahu mezar yerlerimiz bile ayrıydı. Ölülerimizi şehrin dışında gömdük. Şehir mezarlığından yer istediğimizde belediye bize ‘sizin yeriniz orası’ dedi. Türk ve Selaniklilerin mezarlarının olduğu yerin etrafı surlarla çevrilirken, bizim mezarlarımın ortasından yol geçti. Yıllardır bu ayrımcılığa maruz kalıyoruz. 4 bin nüfuslu beldede 3 mezar yeri tek bir şeyi gösterir, o da ayrımcılık. Bizim sadece mezar yerlerimiz ve mahallelerimiz ayrı değil, her şeyimiz ayrı, kahvelerimiz, dükkânlarımız, alışveriş yaptığımız yerler, kısacası her yer…’’