Marquez’in 160 kitabını çeciren Seçkin Selvi Marquez'i yazdı. Asıl yalnızlık şimdi başlıyor diyen Seçkin Selvi: ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ çevirmem için önüme konduğunda. Çeviri sonuna yaklaşırken bitmesin, biraz daha sürsün birlikteliğimiz diye elimi ağırdan alıyordum. Çeviri bitince gerçekten bir boşluk oldu, tıpkı şimdi olduğu gibi."

Selvi'nin yazısı şöyle:

Daha dün iki kez, biri Yeditepe Üniversitesi’ndeki ‘Çeviri Semineri’nde, ikincisi akşam Aydın Doğan Ödül Töreni’nde Hanzade Doğan Boyner ve Ertuğrul Özkök’le sözünü ettik Márquez’in…Meğer tam da o saatlerde bize veda selamını gönderiyormuş…

Sabah öğrendiğim haber tam bir şok oldu. Oysa ciddi bir sağlık sorunu yaşadığını, hatta gidişinin eli kulağında olduğunda biliyordum. Ama bilirsiniz ya, insan çocukken kendi ailesinden kimsenin ölmeyeceğini sanır, ölümün hep başkaları için olduğunu zanneder. O gerçek karşısına ilk çıktığında da şok etkisi yapar. Üzüntüden, acıdan önce şok. Benimki de öyle oldu.

Akrabam sayılırdı Gabo, dile kolay tam kırk yıllık bir geçmişimiz var. Adını ilk kez 1974’te duydum; ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ çevirmem için önüme konduğunda. Çeviri sonuna yaklaşırken bitmesin, biraz daha sürsün birlikteliğimiz diye elimi ağırdan alıyordum. Çeviri bitince gerçekten bir boşluk oldu, tıpkı şimdi olduğu gibi. Sonra bir kitabını daha çevirdim: ‘Şer Saati’. Can Yayınları’ndaki diğer bütün kitaplarının da editörlüğünü yaptım. Kırk yıl işte böyle geçti.

Aslında belki de öfkelenmem gerekirdi Márquez’e. Çünkü çevirdiğim bütün kitaplara (160 kitap) aynı özeni gösterdiğim, aynı emeği verdiğim halde çevirmenliğim neredeyse ‘Yüzyıllık Yalnızlık’la özdeşleşti. O çevirinin ötekilerden daha iyi olmasından değil, kitabın sarsıcı gücünden kaynaklandı bu.

Koca bir beyin, daha da koca bir yürek

Öyle ya küçük bir dev adam, koca bir beyin, daha da koca bir yürek. ‘Büyülü Gerçekçilik’ diye bir çığır açmış dünyada. O kitabın ses getirmesi çok doğaldı. Çevirmenliğimin bir bakıma o kitapla ‘tescil’i de doğaldı.

Yirminci yüzyıla damgasını vuran o soluk bitti

Gabriel García Márquez, dünyanın neresinde olursa olsun, hep eli kalem tutacak, her zaman olduğu gibi yeni soluklarla karşımıza çıkacak diye düşünürdüm. Yirminci yüzyıla damgasını vuran o soluk bitti. Asıl şimdi başlıyor yalnızlık. (diken)