Sultan KILIÇ / Malatya


2 Temmuz 2011'de dünya Süryanileri Adıyaman'da buluştu. Tüm törenleri iki gün boyunca izleyen, görüntüleyen biriydim.

 

Bugünlerde Adıyaman’da (eğer gerçekse) Maraş katliamı provası yapmaya niyetlenenlerin, Adıyaman’daki inanç özgürlüğü ve değişik inançlara sahip insanların bir arada yaşama isteğini görmezden gelenlerin, bu sahneleri görmesini isterdim. Halkın kaynaşması, kargaşadan beslenen kimi karanlık güçlerin işine gelmiyor. Halksa bu “hoşgörü ve kardeşlik ortamını yaratmamız ve sürdürmemiz hiç kolay olmadı, hep ağır bedeller ödemek zorunda bırakıldık”, diyor.

 

Adıyaman yolcusuyum Malatya’dan. Takvimler 2 Temmuz 2011’i gösteriyor; Sivas katliamının yıldönümünü kim, nasıl hatırlamaz ki?

 

Malatya- Adıyaman arası 160 km. Yol, asfalt; oldukça da geniş. Bir yerden sonra dar bir yola dönüyoruz,  geniş yolu bırakıp. Yeni yapılan o geniş yol, bu dar yoldan daha uzunmuş. Sürücülerin, yarım saati aşkın zamanlarını fazladan alıyormuş yeni yapılan yol. Araçlar, şimdilik bu kısa yolu tercih ediyorlar. Kullanılmadıktan sonra geniş olsa neye yarar, diyorlar.

 

İnsanın gözleri dinleniyor; Adıyaman dağları, meşelerle kaplı. Malatya dağları gibi ağaçsız değil.

 

Malatya’dan Adıyaman’a giderken Cumhuriyet Örnekköy, Savaklı, Çığlık, sulama barajı, Doğanşehir, Sürgü tabelaları görünüyor. Bir de Çelikhan’ın ünlü tütününü diken işçilerin, tarlalar dolusu tütünleri çapalamaları…

 

Saat 21.00’e doğru Adıyaman Halk Eğitim Merkezi salonuna varıyorum. Salon hıncahınç dolu. İnsanlar, salonun girişinde bile ayakta izliyorlar etkinliği. Sahneye çıkıp perdenin arkasındaki köşeye mevzileniyorum. Hiçbir sahneyi kaçırmıyorum bundan sonra. Canlı olarak ilk kez böyle bir etkinliğe tanık oluyorum. Dinsel ağırlıklı bir içeriğe sahip. Ruhani liderler, özel giysileriyle büyülü bir hava estiriyor salonda. Herkesin yüzü gülüyor, insanlar umutlu, insanlar mutlu.

 

Yarınki açılıştan önce yapılan bir etkinlik bu. 13. Süryani Kadim Cemaati Büyük Ayini, dünyanın birçok ülkesinden ve Türkiye'nin çeşitli kentlerinden Süryanilerin katılımıyla gerçekleştirilecek. Ayinden önceki akşam da Adıyaman Halk Eğitim Merkezi’nde ilahilerin, halk müziği ve pop müziğinin, skeçlerin yer aldığı bir gece düzenlemişler. Süryani Ortodoks Cemaati Ruhani Lideri Metropolit Yusuf Çetin, Suriye Halep Metropoliti Hanna İbrahim, Adıyaman Mor Petrus Mor Pavlus Kilisesi Metropoliti Melki Ürek'in yöneteceği ayine gelen konuklara sunulan etkinliği, Adıyaman Mor Petrus Mor Pavlus Kilisesi Kültür Kolu Başkanı Christin Demirci, pek çok kişinin desteğini alarak hazırlamış. Süryani yurttaşlarımızın düzenlediği etkinliklere, ayinlere çok sayıda Ermeni yurttaşımızın da katıldıklarını öğreniyorum.

 

Rahip Aho Bileçen yönetimindeki minikler korosundan İbranice ilahiler sunuyorlar. Miniklerin ellerinde bir anda bayraklar beliriyor. Süryani bayrağı ile Türk bayrağını birlikte sallıyorlar. Salonda alkış tufanı kopuyor. Ayağa fırlayanlar, ağlayanlar…

 

Gecedeki gösterilerin sonunda Adıyaman Mor Petrus Mor Pavlus Kilisesi’nin bahçesine yıllarca uğraşarak yaptırdıkları ek binaya katkı sunanlara teşekkür plaketleri takdim ediliyor.

 

Gecenin sunucuları olan gençlerin yeni nişanlı bir çift olduklarını söyleyen Melki Ürek, çiftlerin diğer gençlere örnek olmasını, hayırlı evlatlara sahip olmalarını, mutlu olmalarını diliyor.

 

Merakımdan kulise de gidiyorum. Bu arada Adıyaman Mor Petrus Mor Pavlus Kilisesi’nin Metropoliti Melki Ürek de geliyor. Gecede görev alan herkesi kutluyor, ellerini sıkarak herkese teker teker teşekkür ediyor.

 

Bir minibüs dolusu genç kızla birlikte Kâhta’ya doğru gece yarısı yola çıkıyoruz.  Adıyaman Kâhta arası 40 kilometre. Bir apartmanın üçüncü katında bir salon büyüklüğündeki balkona yer yatakları seriliyor. Serin havada uykumun arasında horoz sesleri duyuyorum. Gözlerimi araladığımda işte, mutluluk budur, diyorum. Gökyüzünden koruklar sarkıyor. Kocaman asmadan sarkan korukların altında uyumuşuz. Güne, horoz sesleriyle hoş bulduk, demişiz. Bundan iyisi Şam’da kayısı, derler ya… Emin Bayyiğit ailesinin sevimli, cana yakın, güler yüzlü üyeleriyle asmanın altında kahvaltı ediyoruz. Kapıda bekleyen iki minibüse doluşuyoruz. Ben, cıvıl cıvıl genç kızların yanındayım yine.

 

Ne yazık ki Kâhta’nın başka güzelliklerini göremeden Adıyaman’a dönüyorum. Beyaz, kesme taşlardan örülü yüksek duvarlarla çevrili Adıyaman Mor Petrus Mor Pavlus Kilisesi’ndeyiz. Bahçedeki heybetli ceviz ağacı, her yanı gölgeliyor. Kilise, kemik rengi kesme taşlardan örülmüş. Ana kapının üstünde kitabesi duruyor. Giriş kapısının sağında, azizlerden birinin mezarı var. Öyle estetik yapmışlar ki, mezar ürküntüsünden çok çeyiz sandığı görünümü veriyor.

 

Çan kulesine izin verilmemiş. Ya çan kulesi yapabilirsiniz ya da kiliseye ek bina, denmiş. Yaptıkları çan kulesini yıkmak zorunda kalmışlar. Süryani cemaati de ek bina yapmayı tercih etmiş, ettirilmiş. Adıyaman’da çıkan Semsûr gazetesinin ifadesine göre “Haftada bir defa bile çanın sesine izin verilmeyen kilise.” olmuş.

 

Adıyaman Mor Petrus Mor Pavlus Süryani Kilisesi’nin yerinde çok eskilerde Meryem Ana Kilisesi varmış. Meryem Aka Kilisesi yıkılınca, onun yerine bu kilise 1883’te yapılmış. Kilisenin 1905’te onarım gördüğü, birbirinin aynı olan 3 duvar yazıtında yazıyormuş. Kitabelerin biri ana kapının üstünde, ikisi de iç duvarlarda bulunuyor.

 

Kilisenin dört kolon üzerindeki tavanı oldukça yüksek. İç merdivenden çıkılan balkon kısmına da sıralar dizilmiş. Balkona da sığabilecek kadar kadın doluşuyor. Ana kapının tam karşısındaki ahşap sunağı, Urfalı Süryani ustalar yapmış. Sunağın sol tarafında bir mezar daha var. Bu mezar da eski Hıns-ı Mansur Metropoliti Alphani’ye aitmiş. Sunağa çıkmaya sadece din görevlilerine izin veriyorlar. Metropolit Alphani’nin süslü, mermer mezarını görüntülemek için sunağın kenarına adım atmıştım ki hemen uyarıldım.

 

Ana kapının sağındaki pencerenin iç, ön kısmına mumlar konmuş. Gelenler, bu mumlardan yakarak dua ediyorlar.

 

Saat 9.00’da sunağın önündeki boşlukta sağda genç erkekler; solda genç kızlar korosu İbranice ve Türkçe ilahiler söylemeye başlıyor. Koroları, rahip ve rahibe yönetiyor. Koristler, özel giysiler giyiyor. Ana kapıya kadar dizilen sıralar, ayine katılanlara yetmiyor. Pek çok kişi ayakta ilahileri söylemeye katılıyor. Arada bir, herkes birbirine iki elini birden uzatarak ellerine dokunuyor. Ardından kendi parmaklarını hızla dudaklarına götürüyor, kendi parmak uçlarını öpüyor. Sonra da istavroz çıkarıyorlar.

Adıyaman’da Süryaniler arasında – 2 BURADA >>>