13 Temmuz 1930 tarihinde Van'ın Erciş ilçesinde yer alan Zilan Deresi bölgesinde (Geliyê Zilan) 44 köy ateşe verilerek, binlerce kişi katledildi.

Resmi tarihte yer verilmeyen bu katliam, ‘öteki tarih olarak adlandırılan tarihe 'Zilan Katliamı' olarak geçti.

Kürt siyasetçi ve yazar Mahmut Alınak, Zilan Katliamı’nın yıl dönümünde, Zilan Deresi bölgesinin ‘ulusal anıt’ olması yönünde çağrı yaptı.

İsrail’deki ‘ağlama duvarı’nı örnek veren Alınak, “Kürtlerin ise bir Ağlama Duvarı veya Numantia Ulusal Anıtı misyonunu taşıyan bir mezar taşları bile yok. Gelîyé Zllan’ın yolunu bile doğru dürüst bilmiyoruz. Oysa Gelîyé Zilan ve Dımdım Kalesi katliamlarının yıldönümünde o acılar tazelenmiş olsaydı, Kürtlerde bugünkünden farklı bir ruhsal değişim ve şekillenme gerçekleşecekti. Bunun yanında bir de dünya ve Türkiye halklarının vicdanına seslenme fırsatı da elde edilmiş olacaktı. Kürtler neden böyle bir şey yapmadı ve yapmıyor? Geîlyé Zilan neden ‘ulusal anıt’ olarak ilân edilmiyor ve katliamın her yıldönümünde neden ziyaret edilmiyor?” diye sordu.

Mahmut Alınak’ın ‘Yarın Yasta Ve Açlık Grevinde Olacağız’ başlıklı yazısı şöyle:

Yarın 13 Temmuz, Zilan Deresi katliamının 90. yıldönümü. Yani on beş bin Kürd’ün kanıyla yazılan Roja Reş’in yıldönümü. Bu katliamı anmak için yarın bir arkadaş çevresiyle birlikte yas tutacağız. Evlerimizin pencerelerine matemi simgeleyen siyah şal asacağız. Ve yakamıza siyah kurdele takacağız. Televizyonlarımız kapalı olacak.

Matemin gereği olarak düğün ve şölen yapmayacağız. Ölenlerin acısını ruhumuzun derinlerinde hissedebilmek için yaslı bir sessizlik içinde olacağız. Ve açlık grevine gireceğiz.

Bir yönüyle yarın hayatı askıya almış olacağız. Bu nedenle yasta olanlar işe gitmeyecekler. Duyarlı kişi ve çevreleri bu anmaya destek olmaya çağırıyoruz.

Ben geçen yıl 13 Temmuz’da bir grup arkadaşla birlikte Gelîyé Zilan’a gitmiştim. Vadinin buruk sessizliği ve yalnızlığı bizi kahretmişti. Bu yıl kalabalık bir grupla gidecektik. Ne var ki, ev hapsinde olduğum gidemiyorum.

Geçen yıl bugünlerde ‘Kürd’ün Kanı İle Yazılan Roja Reş’ başlıklı bir makale yazmıştım.

Mademki Gelîye Zilan’a gidemiyorum, hiç değilse o makalenin kısaltılmış halini sizinle paylaşayım:

13 Temmuz 1930. Gelîyé Zilan’da yapılan kitlesel katliamın tarihi.

Yani Kürdün kanı ile yazılan Roja Reş.

Zamanın gazeteleri, “Zilan harekâtında imha edilen eşkıya miktarı, 15 binden fazladır… Zilan deresi cesetlerle dolmuştur,” diye yazıyordu.

Eşkıya dedikleri ise köylü halktı.

Öyle azgın bir öfke ve öyle çılgın bir düşmanlıktı ki, anne karnındaki bebekler bile süngülerle delik deşik edildi.

Devletin, çorbacı hain Kürtlerin rehberliğinde gerçekleştirdiği bu Kürt jenosidi Genelkurmay belgelerinde de uzun uzun anlatılır.

Gelin görün ki, Gelîyé Zilan doksan yıldır hiç katliam görmemiş gibi gözlerden uzak hazin bir hayat sürüyor.

Biz, Gelîyé Zilan katliamını zihinlerde canlı tutmak için ne yazık ki kayda değer bir çaba göstermedik.

Oysa dünya tarihinde ilham alınacak pek çok örnek var önümüzde:

AĞLAMA DUVARI

Süleyman Peygamber’in yaklaşık üç bin yıl önce Kudüs’te yaptırdığı Mescid- i Aksâ fetihçiler tarafından yakılıp yıkılınca geriye sadece bir duvar kaldı.

Bu duvar daha sonra Ağlama Duvarı adıyla İsraillilerin özgürlük hayallerini besleyen kutsal bir mekâna dönüştü.

Ağlama Duvarı İsrailliler nezdinde öyle özel bir makam ki, ABD Başkanı Trump gittiği İsrail’de Yahudilere şirin görünmek için bu duvarı ziyaret edip önünde eğilmek zorunda kaldı.

NUMANTİA HALKI

Numantia halkı iki bin iki yüz yıl önce Roma İmparatorluğu’ na teslim olmamak için topluca intihar etti. İspanyol yurtseverleri bu kahramanlık destanını unutmadılar, unutturmadılar. Numantia kasabasının yıkıntılarını “ulusal anıt” olarak ilan ettiler.

Ve katliamın her yıldönümünde gidip ziyaret ettikleri kutsal bir mekân haline getirdiler.

Kürtlerin ise bir Ağlama Duvarı veya Numantia Ulusal Anıtı misyonunu taşıyan bir mezar taşları bile yok!

Yakın tarihte gerçekleşen Sivas Madımak katliamı ve Hrant Dink suikastı her yıl haklı olarak büyük kitlelerce anılıyor.

Ama gelin görün ki, biz Gelîyé Zllan’ın yolunu bile doğru dürüst bilmiyoruz.

Oysa Gelîyé Zilan ve Dımdım Kalesi katliamlarının yıldönümünde o acılar tazelenmiş olsaydı, Kürtlerde bugünkünden farklı bir ruhsal değişim ve şekillenme gerçekleşecekti.

Bunun yanında bir de dünya ve Türkiye halklarının vicdanına seslenme fırsatı da elde edilmiş olacaktı.

Kürtler neden böyle bir şey yapmadı ve yapmıyor?

Geîlyé Zilan neden ‘ulusal anıt’ olarak ilân edilmiyor ve katliamın her yıldönümünde neden ziyaret edilmiyor?