HDP Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Mahmut Toğrul, yargı organlarına yönelik müdahale ve kadrolaşma ile birlikte yargı erkinin bağımsız niteliğini yitirmiş olması iddiasıyla ortaya çıkan sorunları tespit etmek amacıyla Meclis Araştırması açılmasına ilişkin bir önerge verdi.

Anayasanın 98’inci İçtüzüğün 104 üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunduğu önergede Toğrul, iktidar mensuplarının çeşitli ifadelerinden ve AB 2015 yılı Türkiye Raporu’ndan örnekler göstererek, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını ihlal eden uygulamaların araştırılıp, hukukun üstünlüğü ilkesine zarar veren yaptırımların incelenmesini istedi.

“Hukuk devleti ilkesi, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur”

Toğrul, Meclise sunduğu önergeye dair şu gerekçeleri sıraladı:

“Hukuk devleti ilkesi, özgürlükçü, çoğulcu, çağdaş demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğünün yaşama geçirildiği, yönetimde keyfiliğin önlendiği, devletin hukuka bağlı olduğu, yargının bağımsız niteliğiyle siyasal baskı ve karışmalardan etkilenmeden çalıştığı, hukuk kurallarının herkese eşit uygulandığı, hak ve özgürlüklerin güvenceye alındığı, bireylere hukuk güvenliğinin sağlandığı bir sistemi ifade eder.

“AKP hükümeti yürütmenin yargı üzerindeki en önemli vesayet kurumu olan Adalet Bakanlığı'nın yetkilerini yargı üzerinde kaldırma yerine arttırmaya devam etti. Nitekim referandum sonrası HSYK'da yapılan değişiklikte Adalet Bakanı ve Müsteşarının yeri güçlendirildi. AKP iktidarının büyük imtiyazlar sağladığı ve “ne istediniz de vermedik” itirafında da açıkça belirtilen; Fethullah Gülen Örgütü'nün kadrolarının şekillendirdiği, iktidara yakınlıkla ve denetimsizlikle malul yargı, bir iktidar hesaplaşması neticesinde AKP'nin de 'düşmanı' haline geldi. Buna cevap iktidar tarafından yine HSYK'nin dengelerinin değiştirilmesiyle verildi. (2014: 6524 Sayılı Kanun (HSYK’nın Yapısına İlişkin Değişiklik Öngören Kanun/Kabul Tarihi: 15 Şubat 2014; 2014: 6572 Sayılı Kanun (Hâkimler Ve Savcılar Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun / Kabul Tarihi: 2 Aralık 2014 ***Bu düzenleme ile hâkimlere disiplin affı ve maaşlarına seyyanen zam yapılarak aslında bir nevi rüşvet ile kurul seçimini gerçekleştirmiş ve kurul hükümet yörüngesine girmişti.) Yargının üst kurumu olan Hakim ve Savcıların tayin, terfi ve özlük işlerini düzenlemekle görevli HSYK’nın devlet başkanı tarafından ağırlıklı olarak seçiliyor olması kalan kısmında yine devlet başkanının siyasi partisine mensup Milletvekillerince seçilecek olması dikkate alındığında Yargının bağımsızlığının ortadan kalktığı görülecektir.

“Öte yandan, Anayasa Mahkemesi önünde iptal davası açılabilecek işlemlerde kanunun yanında cumhurbaşkanı kararnamesini de saymaktadır. Bu da her ne kadar bir idari işlemle karşı karşıya olsak da, idare mahkemelerinin görevsizlik nedeniyle reddetme riskini doğurmaktadır. Eğer bu görüş kemikleşirse, idarenin hemen her alanında, denge/denetleme mekanizması olmadan işlem yapabilen ve doğrudan kişiler üzerinde tasarruflarda bulunan Cumhurbaşkanı kararnamelerine karşı sadece TBMM'deki en kalabalık iki siyasi parti veya 120 milletvekili dava açabilecektir. Böylelikle cumhurbaşkanının sembolik görevlerinin yerini icrai görevleri alırken icrai görevlerinin de siyaseten, hukuken ve idari açılardan sınırlandırılmaması söz konusudur.

“Yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi zarar gördü”

“Yargının bağımsız ve tarafsız olması ile ilgili Türkiye’nin de taahhüt altına girdiği bütün uluslararası sözleşmelere rağmen, AB 2015 yılı Türkiye Raporu’nda, Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin zarar gördüğüne; hâkimler ve savcıların yoğun siyasi baskı altında olduğuna; davalarda ayrımcı adalet ve siyasi müdahale uygulandığı yönünde çok sayıda bildirim söz konusu olduğuna; yürütme erkinin temsilcilerinin, bir bütün olarak yargının güvenilirliğini alenen sekteye uğratmaya devam ettiklerine; yürütme erkinin temsilcilerinin HSYK'daki güçlü rolünün, Kurulun bağımsızlığına ilişkin endişelere neden olduğuna; Adalet Bakanlığı’nın hâkim ve savcı adaylarının seçiminde belirleyici bir rol oynaması ve mülakat kurulu üzerindeki etkisine yönelik çok ciddi eleştirilerin yer almıştır.

“Öte yandan; Temmuz 2017 günü Almanya'nın Hamburg kentinde G20 zirvesi sonrası basın toplantısı düzenleyen AKP Genel Başkanı Erdoğan, 4 Kasım 2016 tarihinden itibaren Edirne’de tutuklu bulunan ve hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmayan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a ilişkin bir soruya cevaben, “Bu söylediğiniz kişi bir teröristtir” ifadesini kullanmış, “yıl sonuna kadar ciddi manada mahkûmiyet kararlarının geleceğine” dair beyanda bulunmuştur.

“Yine, ATO Congresium’da düzenlenen “15 Temmuz ve İnsan Hakları” panelinde yaptığı konuşmada, AKP Başkanı Erdoğan, “Adalet Bakanımız da burada, çok hasta olduğu için Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı hastalığı sebebiyle serbest bırakıldı. Bu nasıl hasta serbest bırakılıyor ve ondan sonra yürüyüşte yürüyor. Sayın Bakan, bunlar tam teşekkülü hastaneden rapor aldılar mı? Bu raporu size gösterdiler mi? Nasıl bunlara ben çıkma şeyi verildi? Bunlar kontrollü göz hapsinde olması gerekirdi. Milletinin yanında saf tutmuş olsaydı bu partinin yaptıklarına başka bir şekilde bakabilirdik...” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.

“Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını ihlal eden uygulamaların araştırılıp, hukukun üstünlüğü ilkesine zarar veren yaptırımların incelenmesi; kuvvetler ayrılığı ilkesini işlevsizleştiren yargıya yönelik müdahalelerin araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereği, Meclis araştırması gereklidir. (Haber: Mehmet Boran)