Deniz Yücel (*)

Türk asılı Alman gazeteci, köşe yazarı ve yazar.

Almanya'nın etkin gazetelerinden Die Welt'in Türkiye temsilciliğini sürdüren Yücel, 14 Şubat 2017 tarihinde gözaltına alınmış, 14 gün gözaltında tutulduktan sonra 9. Sulh ceza mahkemesi kararıyla, “örgüt propagandası yaptığı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği iddiasıyla” tutuklanmıştı.

Yücel tutuklanmasını, “RedHack’ten gözaltına alındım, FETÖ’den nezarethanede tutuldum, PKK propagandasından cezaevine gönderildim” diyerek anlatıyordu!

Aynı mahkeme, gazeteci Hüsnü Mahalli’yi de “serbest kalması durumunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve kamu görevlileri üzerinde baskı kurabileceği” gerekçesi (1), Cumhuriyet gazetesinin 9 yöneticisini “FETÖ Silahlı Terör Örgütü ile PKK Silahlı Terör Örgütü'nün propagandası sayılabilecek ve bu örgütler lehine algı oluşturabilecek haberlere yer verildiği” suçlamasıyla tutuklamıştı.

Cumhuriyet gazetesinin 9 yöneticisini tutuklama gerekçesi ise; ”Manüpilasyon bir dayatma yöntemidir. İnsanları etkileme, yönlendirme ve zihinlerini karıştırma metodudur. Bu manipülasyon ile devletleri zayıflatmak, terör ile mücadeleyi yıpratmak, meşru siyaseti tartışılır hale getirmek amaçlanır. Buradaki araç ise medyadır. Cumhuriyet Gazetesi'nde manipülasyon ile gerçeği perdeleyip terör örgütlerinin amacına uygun hareket ederek iç kargaşa çıkartmaya ve ülkeyi yönetilemez hale getirmeye yönelik haberlere imza attığı” idi. (2)

Cumhurbaşkanı, İstanbul’da düzenlenen Tokat Gecesi’nde yaptığı konuşmada, tutuklanan gazeteci Deniz Yücel’in terörist olduğunu söyledi.

Gazeteci Can Dündar’ı kast ederek de, “Türkiye'den mahkûm olmuş, 5 yıl 10 aya mahkum olmuş birisini (Can Dündar’dan bahsediyor) alıyorsun ona madalya takıyorsun. Nerede? Cumhurbaşkanı sarayında” dedi! (3)

Can Dündar, “devletin gizli belgelerini elde edip yayınlamak” suçlamasından ceza almış, karar Yargıtay’a gönderilmiş olup temyiz sürecindedir, kesinleşmemiştir.

Deniz Yücel ise “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklanmış, yargı süreci bile başlamamış olduğundan da üzerinde kesinleşmiş bir karar bulunmamaktadır.

Her iki gazetecide de kesinleşmiş bir hüküm yoktur.

Anayasanın 38/4 maddesine göre; “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılmaz” hükmü bulunmaktadır.

İki gazeteciden Can Dündar hakkında hüküm verilmiş ama kesinleşmemiş, Deniz Yücel’in ise yargılanması başlamamış.

Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı’nın, yargılanması başlamamış birini “terörist” olarak ilan etmesi, hakkındaki hükmü kesinleştirmesi, bir taraftan yargıya müdahale, diğer taraftan ise tarafsızlığın ihlalidir.

Türkiye ile Almanya arasında yaşanan gerginliğin ortasında kalan gazeteci Deniz Yücel’in, savcılık tarafından suçlamalara temel alınan röportajında Cemil Bayık’a sorduğu sorular içerisinde propaganda olup olmadığı konusunda karar verecek olan mahkeme, bu konuşma ve belirlemelerden etkilenmeyecek mi?

Mahkeme süreci devam ederken, mahkemeyi etkileyecek düzeyde konuşmak suç değil mi?

Bu tür konuşmaları dinledikten sonra yargının bağımsızlığı konusunda şüphe duyma hakkımız yok mu?

Cumhurbaşkanlığı makamı devlet yönetiminin en üst makamı olması sebebiyle yetkili ve etkilidir ama aynı zamanda yasalara en çok saygı duyması gereken makamdır.

En üst makam yasaları hiçe sayarsa,

Anayasa’yı ihlal ederse.,

Mahkemelerden önce hüküm vermeye başlarsa, onu izleyen ve örnek alan sade vatandaş neler yapmaz ki!

Bir de, ülke kaderini temelden etkileyecek, geleceğimizi değiştirecek Anayasa değişikliği ile ilgili referandum gündemdeyken,

Referandum konusunda “hayır” diyecek kişileri “terörist”, “darbeci”, “vatan haini” gibi ifadelerle zan altında bırakarak, karar verme konusunda tereddüt oluştururken,

Yargısı başlamamış gazeteci hakkında “terörist” hükmü vermesi, gelecek konusundaki endişelerimizi daha da arttırmaktan başka bir işe yaramadı!

Yapılanlar, yapılacakların referansıdır.

Bugün, mevcut Anayasa’ya uygun davranmayan,

Anayasa maddelerini hiçe sayarak istediği gibi davranan,

Mahkemeleri etkileyecek konuşmalar yaparak yönlendiren,

Adaletten önce hüküm veren, yarın, Anayasa kabul görür ise, Anayasal yetkileriyle! Neler yapmaz ki!

Henüz Anayasal yetkileri olmadan yasalar çiğnenebiliyorsa, yetkiler olduğunda yapılabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.

Adalet, toplumu bir arada tutan en önemli, olmazsa olmaz kurallar bütünüdür.

Adalet, suçlu ya da suçsuz, her insana gereklidir.

Adalet olmazsa, işlemezse, eşit ve adil olmazsa, o toplum yıkılmaya, bölünmeye ve yok olmaya mahkûmdur.

Adaleti işlemez hale getirenlerin tek amacı, bu toplumu bölmek, parçalamak, yıkmak ve yok etmektir.

Kardeşçe, el ele, mutlu ve huzurlu bir yaşam istiyorsak, en başta adaletin sağlanması gerekiyor.

Sadece bizim için değil.

Herkes için adalet…

_________________________

(*) 2011 yılında Kurt Tucholsky Edebî Yayıncılık Ödülü'ne layık görülen Yücel, 2014 yılında aralarında Özlem Topçu ve Mely Kıyak'ın da olduğu bir grup gazeteci arkadaşıyla birlikte Hate Poetry adı altında oluşturdukları ırkçılık karşıtı gösteri için Almanya'da Yılın Gazetecisi seçilmişti.

2014 yılında yayımladığı ve Gezi Parkı protestolarını esas alarak yazdığı, “Taksim ist überall” (Her yer Taksim)" isminde bir kitabı mevcuttur.

1.http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/646634/Mahalli_icin_skandal_gerekce__Cumhurbaskani_na_baski_kurabilir.html

2.http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/11/05/hakimden-cumhuriyete-teror-dersi

3.https://bianet.org/bianet/siyaset/184216-erdogan-deniz-yucel-gazeteci-degil-terorist