Hasan Soylu / Demokrat Haber Analiz

İmralı’ya gidecek ikinci heyet konusunda yaşanan ve başından beri “yapay” olduğunun altını çizdiğimiz “kriz” aşıldı ve bugünlerde İmralı’ya ikinci BDP heyeti gidecek.

Bu noktaya gelinmesinde, BDP’nin tutumunun belirleyici olduğunu belirtmek gerekir.

Dün Ankara’da bazı AKP yetkileriyle BDP’liler arasında gerçekleşen buluşma, bu durumu hazırlayan gelişme oldu. Bu görüşme gerçekleşirken BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın grup toplantısında “isim konusunda ısrarımız yok” diyerek hükümetin takdirine itiraz etmeyeceklerini deklare etmesiyle artık ortada “kriz” kalmadı ve Başbakan Erdoğan’ın “bu hafta ya da önümüzdeki hafta içinde görüşme olur” açıklaması karşılığını buldu.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ve Erdoğan’ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan ile Ahmet Türk ve Sırrı Sakık arasındaki görüşme, Demirtaş’ın açıklaması durumu netleştirdi.

Anlaşılan, ikinci heyette Ahmet Türk, Selahattin Demirtaş ve Pervin Buldan olacak. Ahmet Türk’ün ilk görüşmenin ardından yaptığı açıklamanın (“Bir yandan görüşmeler olurken bir yandan da bombardıman olmaz”) Başbakan’ın tepkisini çektiğini ve bu nedenle ikinci heyette yer almasına Erdoğan’ın “sıcak” bakmadığını hatırlıyoruz, biliyoruz. BDP’nin isimler konusunda ısrarcı tutum takınmaması, Erdoğan’ın da tutumunu gözden geçirmesine vesile oldu gibi görünüyor. Doğrusu da budur. Yani süreç, bu tip “detay” denilebilecek konularla krize sürüklenemeyecek denli önemli. Mesele, tarafların bu önemin bilincinde olarak hareket etmeleri.

Bu kriz “yapay” bir kriz idi; fakat sürecin biraz uzamasında rol oynayan asıl etken, ilk görüşmenin ardından Kandil’in tutumunun açık ve net bir şekilde kamuoyuna deklare edilmesine duyulan ihtiyaç idi. Nitekim ilk günlerde “sadece İmralı ile olmaz” şeklinde öne çıkan tutum, son günlerde “bizim görüşme talebimiz yok. Öcalan hepimizi temsil etmektedir” şeklindeki peş peşe yapılan açıklamalarla netlik kazandı. Sürecin uzamasına neden olan asıl etken, buydu. Yani devlet, Kandil’den süreci desteklediğini açık ve net bir dille deklare etmesini istiyor, bekliyordu.

Gerek Kandil, gerekse de BDP’den gelen bu yönlü açıklamalar ile şimdi “nerede kalmıştık?” noktasına gelindi ve devam da edilecek.

İkinci görüşmenin önemi, sadece sürecin devam ettiğini göstermesinden ibaret değil. Bu kez ziyaretçiler, Öcalan’la görüşmelerinin ardından kamuoyuna açıklama yapacaklar.

Bu açıklamanın içeriği aşağı yukarı belli. Öcalan büyük ihtimalle PKK’ye silahlı güçlerini sınır dışına çekme çağrısı yapacak ve sürecin işlemesi açısından “hassas” olunması yönünde uyarılarda bulunacak.

Bu “somut” adımın devlet açısından gördüğü karşılık ise, 4. Yargı Reformu paketinin meclis gündemine getirilmesi olacak.

Süreç henüz yolun başında ve yürünmesi gereken çok yol var…