Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremle beraber 10 ilde ciddi can kayıpları meydana geldi.

Sağlık Bakanlığı'nın son verilerine göre Adıyaman'da 3 bin 105 kişi hayatını kaybetti.

Adıyaman Gölbaşı ilçesindeki depremzedelerin aktardıklarına göre; enkaz çalışmaları 3’üncü gününde başladı. Depremin üzerinden 106 saat geçtiği halde hâlâ temel gıda, su, ısınma, çocuk maması, çocuk bezi, ilaç, seyyar tuvaletler, yakıt gibi yaşamsal önemdeki kalemlere çok ciddi düzeyde ihtiyaç duyuluyor ve ulaşılmıyor.

Öte yandan, Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesindeki depremzedelerin acı bekleyişi beşinci gününde devam ediyor.

aİki gün boyunca aç susuz beklediklerini, cenazelerini kefensiz toprağa gömdüklerini söyleyen bir yurttaş, “Kendileri beni ölüme bıraktılar, ben de kendilerini vicdanına bıraktım. Ama patron benim. Patron benim, görüşeceğiz. Gelin bakalım” dedi.

“HER ŞEY KABATASLAK, İNSANLAR SOĞUKTAN ÖLÜYOR”

Meydana bırakılan giyecekleri, vatandaşlar seçmece olarak alıyor. Yiyecek ve giyecek dağıtımında ‘koordinasyon eksikliği’ olduğunu söyleyen yurttaşlar, “Her şeyi kabataslak yapıyorlar. Arama da düzenli değil. Yıkıntının altından ses geliyor. Öbürü ki ‘Benimkini de duydum' diyor ve kurtarma ekibi oraya gidiyor. O arada insanlar soğuktan ölüyor” diye konuşuyor.

KEFEN YOK, OLDUĞU GİBİ ATIYORUZ”

Enkazdan çıkardığı yakınlarına kefen bulamadığını cenazelerini toprağa, “Olduğu gibi atıyoruz” diyen bir vatandaşın anlattığı şu sözler acı gerçeği özetliyor:

“Üçüncü gün ben kendim çıkardım. Bu soğukta cenazelerimiz kokmuştu. Yıkayamıyoruz. Saracak kefen bulamıyoruz. Gömecek tahta bulamıyoruz. Olduğu gibi atıyoruz. Bu bize ağır geliyor. Ben elimle gömdüm. Battaniyenin arasına gömüp koyuyoruz.”

“KENDİLERİ BENİ ÖLÜME BIRAKTILAR, BEN DE KENDİLERİNİ VİCDANINA BIRAKTIM”

İki gün boyunca aç susuz beklediklerini ifaden eden yurttaş, konuşmasının devamında şunları söyledi:

“İnternet, telefon… Yardım isteyecek hiçbir şey yoktu. O şekilde bekledik. Çocukların hepsi grip. İlaç da alamıyoruz. Doktora götüremiyoruz. Hastanelerde daha kötüleri var. Bu çadırlarda durulmuyor. Küçük çocuklarımız var. Lütfen, rica ediyorum, bize konteyner… Çadırların altından yağmur yağıyor, su geliyor. Kar yağıyor, su geliyor. Su sıkıntımız var, duş alamıyoruz. İç çamaşırı sıkıntımız büyük. ‘Faturanızı ödemezseniz keseceğiz' diyorlar. Ödeme şansım yok ya. İnternetim yok. Kendileri beni ölüme bıraktılar, ben de kendilerini vicdanına bıraktım. Ama patron benim. Patron benim, görüşeceğiz. Gelin bakalım.”

“GSM OPERATÖRLERİNE YAZIKLAR OLSUN, AYIP DEĞİL Mİ BU YA”

60 yakınını kaybettiğini söyleyen bir başka yurttaş ise şunları söyledi:

“GSM operatörlerine yazıklar olsun. Hâlâ mesaj gönderiyorlar. Diyorlar ki, ‘Şu kadar GB kalmıştır' diye. Halbuki sınırsız yapmaları lazım. Ayıp değil mi bu ya. 3 tane operatör ‘Şu kadar kalmış' diye hep mesaj gönderiyor. Halbuki burası deprem bölgesi sizin serbest bırakmanız lazım. Bizim ailelerimize yetişmemiş lazım. Benim telefon açmam, internete bağlanmam lazım. Abimi, kardeşlerimi nasıl arayacağım?”

“SOBA VERİLİYOR, ODUN VERİLMİYOR, ODUN VERİLİYOR, KÖMÜR YOK”

Bir genç ise “Soba veriliyor. Odun verilmiyor. Odun veriliyor, kömür yok. Yakacak yardımı yok” diye yakınıyor.

Kaynak: Cumhuriyet