HDP bir proje partisiydi, henüz coğrafyada taşlar yerinden oynamamıştı, Öcalan'ın direktifleri doğrultusunda Türkiyelileşme (enteresan bir tanımlama) iddiasıyla kurduruldu, ki o dönemler devlet ile Öcalan arasında bir kısım görüşmeler oluyordu, çatışmasızlık zemini hazırlanıyordu...

(O günler benim için de umut vericiydi, bir barış ihtimali her zaman büyük umutlar yaratır bende...)

Ben o günlerde HDP'nin kuruluşuna ve özellikle Türkiyelileşme iddiasına karşı olmuştum, Kürtlerin derdinin Türkiyelileşmek değil Kürdistanlılaşmak olması gerektiğini, Kürdistanlı kimliği ile devletin kabule zorlanması gerektiğini düşünüyordum, düşünüyorum da hala.

Kürtlerin enerjisinin böyle muğlak bir iddia için boşa harcanacağını düşünüyordum, eleştirildim özellikle HDPliler tarafından, ancak bugün baktığımızda sonuç öyle de oldu...

Yedi Haziran 2016 seçimleri her ne kadar Kürtlerde büyük bir umut yaratmış olsa da aslında o sandığın tanınmayacağı 28 Şubat’ta Dolmabahçe Mutabakatının okunmasından hemen sonra Erdoğan tarafından ilan edilmişti.

Erdoğan sadece bir şahıs olarak değil, bir bütün devlet olarak tavrını ortaya koymuştu, ki bir Kasım seçimlerine gidilmesi kararı da bu devletin bünyesinin Kürtleri asla kabul etmeyeceğinin açık bir kanıtıydı...

Yirmi sekiz Şubat 2016'dan sonra patlayan bombalar, yaratılan kaos ortamı bir Kasım sandıklarından devletin arzuladığı sonucu çıkarttı.

PKK'nin kazdığı hendeklerin anlamsızlığını da dile getirmiştim, yoğun ve sert eleştiriler almıştım, bu hendek meselesinin akıl ve izan dışı olduğunu, devletin şiddetini ağır bedeller ödemiş olan yoksul Kürd halkının üzerine çekeceğini söylemiştim, sert eleştirildim!

Gelinen sonuç, bir facia, yok yanlış yapmışız, devletin üstümüze böyle gelebileceğini tahmin edememişiz gibi absürd iki açıklama ile konu kapatıldı.

Selo'nun (HDP’nin) PKK ile devlet arasında sıkışmış bir vaziyette siyaset üretebilmesinin mümkün olmadığını düşünüyordum, Selo'nun inisiyatif alıp özgün bir duruş geliştirebilme ihtimali vardı, sempatik ve zeki bir siyasetçi olarak inisiyatif alabilseydi ve barış şansını zorlasaydı, PKK’nin hendek siyasetine dur diyebilseydi, Kürd kentleri devletin hışmına uğramayabilirdi ve bu şansını kullanamadı Selo!

Ceylanpınar'da kafalarına kurşun sıkılarak öldürülen iki polisin devletin karanlık yüzü tarafından öldürüldüğü aşikardı ama PKK önce yok yerel birimler yaptı, sonra yok aslında biz yapmamışız deyip devlet ile arasındaki karanlık yanı yine karanlıkta bıraktı...

O süreçte ne olursa olsun, masanın şekli nasıl olursa olsun, o masanın yıkılmasına Kürtler sebep ve bahane olmamalıydı.

Ancak öyle olmadı, korkunç acılar kaldı geriye...

Şimdi evinden ocağından olmuş yüz binlerce yoksul Kürt kendi acısına binlerce sivil ölümü de ekledi...

Ben, hendek faciasının en başında Türkiye'deki Kürtlerin silahla hak arama sürecinin bitmiş olduğunu, Kürtlerin yeterince politik ve mobilize olduğunu, sivil zeminde yaratabilecekleri yığınla imkan olduğunu, devleti hizaya getirebilecek ciddi bir yetilerinin olduğunu düşünüyor ve söylüyordum, ama silahı bir sigorta olarak görmek baskın bir eğilimdi...

O süreçte HDP ve Selo inisiyatif alabilseydi belki bambaşka olurdu...

(Bugüne baktığımızda devlet bütün kirli işlerinin faturasını öyle ya da böyle, AKP, CHP ve MHP eliyle HDP'ye kesti... Belki de işin başında Erdoğan'ı başkan yapması gereken Kürtlerdi?)

Velhasıl bugün durum çok daha farklı boyutlar kazandı, o köprünün altından çok sular aktı, bugün kimsenin barış ihtimalinden dahi bahsedecek hali yok....

...

HDP'yi eleştirmediğim düşünülür, ama işin aslı öyle değil. HDP'nin bu birkaç yıllık ömründe siyaset üretebilmesi neredeyse mümkün olmadı...

Sistematik bir lince tabi tutuldu, belki de eleştirilebilecek kadar var olamadı siyasi arenada, PKK ile devlet arasında siyaset üretebilmesi mümkün olmadı, Selo da kritik bir inisiyatif alamadı, sivil bir önder olabilecek kapasitesi varken bunu becermedi, beceremedi belki de.

...

Ya Erdoğan'ı başkan yapan HDP olsaydı, sonuç HDP için nasıl olurdu, bugünden daha mı kötü olurdu?

Madem başkan yaptırmadı, bir Kasım seçim kararı alındığında meclisten çekilseydi nasıl olurdu?

Yığınla kurgusal soru üretilebilir ancak, Türkiye'deki iç politik gelişmelerin her zerresi çevresinde olan bitenle alakalıdır!

Coğrafyaya yeniden şekil veriliyor ve Kürdler artık bu işin asli bir parçası...