Ne fark eder ki? Ölüme yatan bu insanların istedikleri şantaj malzemesi olacak kadar kanun dışı şeyler mi? Hayır! Anadilde eğitim, anadilde kendini savunma hakkı ve Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması. Hepsi bu. Hepsi de herhangi bir insanın en doğal hakkı. Her insanın sahip olması gereken, ülkemizde çoğunluk tarafından sahip olunan haklar değil mi şantaja konu olan sebepler?

Ne komik olurdu değil mi? Bir Türk mahkemede kendi anadilinde kendini savunmak istediği için ceza yesin, eza görsün.

Ya da gerçekten bilmediği, hakim olmadığı bir dilde, örneğin Çince olarak kendini savunması dayatılsa, nasıl olay olurdu değil mi? Nasıl kavgalar, gürültü kopar, çığlıklar ayyuka çıkardı...

Ya da Türklerin değer verdiği, hatta lider olarak gördüğü birine tecrit uygulansa avukatlarıyla görüşmesine izin verilmese ne olurdu?

Büyük kavga çıkardı.

Oysa bu talepler ölümüne çıkılacak bir yolculuğun müsebbipleri tarafından dile getirilince başlarına gelmedik kalmadı.

Ne yazıktır ki en vicdansız yorumlar, değerlendirmeler ve tepkiler bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından tarihe not düşüldü. Ölüm orucuna giren, açlık grevleri yapan kişilerin blöf yaptıklarından tutun da, her şeyi yiyip içtiklerine kadar her türlü belaltı vuruş dile geldi.

Bugün itibariyle açlık grevlerinde 65.gün doldu.

Açlık grevlerine 7 milletvekiliyle birlikte Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de katıldı. BDP’nin kimi konulardaki çatlak sesi olarak nitelendirilen, Kürt sorununu Başbakan Erdoğan’ın çözebileceğini ifade ettiği için tepki alan Leyla Zana da açlık grevlerine katıldı.

Kritik günlerdeyiz. Açlık grevlerinde ölüm haberleri gelmeye başlarsa durum daha vahim bir hal alacak.

Oysa Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde sanki, ‘sizin tecridini kaldırılmasını istediğiniz Öcalan’ı, idam infaz yasasını yeniden getirip, yine bir şekilde yargılayarak asabiliriz”, şeklinde bir çıkışı oldu.

Öcalan’ın içeriden örgütü yönettiği ve hakkında nihai karar verildiği için avukatlarla görüşmesinin kesildiği iddia ediliyor. Lakin her görüşme devletin bilgisi dahilinde gerçekleştiği gibi, devam eden 6 davasından dolayı avukatlarıyla görüşmesi de en doğal hakkı değil mi?

Ki bence açlık grevlerini yapanların blöf yaptığını iddia etmek yerine Erdoğan’ın blöf yaptığını söylemek daha kolaydı. Zira başbakanın arzusu büyük olasılıkla gündemi değiştirmekle birlikte aba altından grevcilere sopa göstermekti. Başarılı oldu, çünkü birkaç gün konuştu, artık konu kapandı, hatta Erdoğan’ın dışişleri bakanı Davutoğlu idam sözünün Breivik’le bağlantılı olduğunu söyledi.

Günler geçti ve sanki hiçbir şey olmamış, o sözler edilmemiş gibi farklı konular konuşulmaya başlandı, bu arada açlık grevi devam ediyor.

Şu soruyu tekrar sormakta fayda var: Velev ki açlık grevlerini yapanlar şantaj yapıyor, ne fark eder? İstedikleri en doğal insan hakkı değil mi? Meşru değil mi?

Siz buna cevap verin…