Tarihte Bugün: 12 Kasım 1942
 
Varlık Vergisi yasası yürürlüğe girdi:
 
(Ve 1998 yılındaki DGM'lik yazım) 
 
Varlık Vergisi: Azınlık karşıtı politikaların, 1942 tarihli versiyonuydu.
 
Almanya'dan esen, ırkçı ve faşizan rüzgarların etkisindeki, Saraçoğlu Hükümeti döneminde yasallaştı.
 
11 Kasım 1942'de Mecliste 350 milletvekilinin oy birliğiyle kabul edildi. (76 vekil oylamaya katılmamıştı.) 12. Kasımda (4305 Sayılı Yasa) ile yürürlüğe girdi.
 
Genel bir vergi gibi yasallaşmış, uygulama hemen başlamıştı. Hedef kitle; Rumlar, Ermeniler, Yahudilerdi.
 
Vatandaşlar vergi hukukuna ve temel ilkelere göre değil ırk, din, mezhep farklılıklarına göre gruplandırılmış, ayrı ayrı oranlarda vergilendirilmişlerdi.
 
M, G, D, E  GRUPLARI VE VERGİ LİSTELERİ
 
Müslümanlar için “M” listeleri,
 
Ermeni, Rum ve Yahudiler yani, gayrimüslimler için, “G” listeleri,
 
Din değiştirip Müslüman olanlar yani, dönmeler için “D” listeleri,
 
Yabancı uyruklu gayrimüslimler yani, ‘ecnebiler’ için “E” listeleri hazırlanmıştı.
 
Takdir komisyonları alabildiğince keyfi ve farklı oranlarda vergi salmıştı.
 
Müslüman, M listesinin vergi oranları mal varlıklarının % 5'i oranındaydı.
 
Dönme, D listesi Müslümanların iki katı, %10 oranında vergilendirilmişti…
 
Yabancı uyruklu, gayrimüslim, E listesine vatandaşı oldukları ülkeler itiraz etmiş, sonuçta vergileri M listesindekilerle aynı, % 5 oranına indirilmişti.
 
Gayrimüslimlerin, G listesinin vergi oranları da ırklarına göre farklıydı; Rumlar % 156, Yahudiler %179 Ermeniler % 232'ydi.
 
Kilise, sinagog, okul, hastane, yetimhane, huzur evleri de vergi kapsamına alınmıştı... Vergiye itiraz yoktu, yargı yolu kapalıydı.
 
Verginin ödenme süresi 15 gündü. Ödeyemeyenlere gecikme faiziyle ödemek koşuluyla ikinci 15 günlük süre tanınmıştı. Yine, ödeyemeyenlerin tüm mal varlıkları icra ile satılıyordu...
 
Vergisinin tamamını ödeyemeyenler ise borçlarını çalışarak ödemeleri için, Aşkale'ye, çalışma kamplarına gönderiliyordu.
 
Çalışma kamplarına yalnızca "G" grubu yani, gayrimüslimler Ermeni, Rum ve Yahudiler gönderilmişlerdi...
 
Onlar ki; Acının, çalışma kamplarının, güvensizliğin, sindirilmişliğin, ölümün harmanlandığı, taşınır, taşınmaz her şeylerinin haraç, mezat satıldığı bu ülkenin vatandaşlarıydı.
 
DGM'LİK  BİR  SUÇ!
 
O yıllarda rejimin baskısı her alanda hissediliyordu.
 
Varlık Vergisi, uzun süre tabu olarak kaldı. Basının ve aydınların büyük bölümü (vergi gerçeğini) yazmakta sessiz kaldılar. Son yıllarda çok sayıda yayınlanan kitap ve makalelere kadar; yazılıp, çizilirliği de, bilinirliği pek yoktu.
 
12 Kasım 1998'de (Agos'taki) yazımda Varlık Vergisini anlatmıştım.
 
DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi TCK 312/2-3'den) suç unsuru buldu.
 
Yazımda yaşlı bir vergi mağdurunu ve vergiyi ... anlatmıştım...
 
70'li yaşlardaki, Eskenazi'ye yüklüce bir vergi salınmış. Evini, işyerini satmışlar, ama borcunu ödeyememiş.
 
Sonrası; Aşkale'de çalışma kamplarına sürgün...
 
Aşkale dönüşü Eskenazi için zor günlerdir. Ev yok, iş yok, para hiç yok.
 
Eski dükkan komşusu, sattığı dükkanın yeni sahibiymiş. Onu işe almış.
 
İşine, ailesine, dinine bağlı, hastalıklarla boğuşan bir vergi mağduruydu.
 
Kıt kanaat geçinir, "Allah büyük be kuzum" sözcükleri ağzından düşmezdi...
 
Eskenazi yine bir sabah işine gelirken, hayatı son buldu...
 
YAZIM ŞÖYLE DEVAM EDİYORDU:
 
"Varlık  Vergisi: Ermeni, Rum ve Yahudilerin başına gelen yukarıdaki örneğin binlerce benzeriydi. Ticaretin, piyasanın  Agop'lardan, Yorgo'lardan, Eskenazi'lerden;  Ahmet'lere, Mehmet'lere geçmesiydi..."
 
"Uygulamada İttihatçı zihniyet söz sahibiydi. 1915 sürecinden sonra İstanbul'daki gayrimüslimlerin de ülke ile yaşam bağlarının kopartılması istenmişti..."
 
"Kısaca, Varlık Vergisi faşist bir zihniyet tarafından uygulanan, faşizan bir vergi yasasıdır. Azınlıkların maddi, manevi her şeylerinin yok olduğu yasanın adıdır."
 
"Bizzat yasayı çıkartanlar 'ticari hayatın Türkleştirilmesi' diye tanımlıyorlardı..."
 
Yazımın devamında azınlıkların göçlerini, kültür kırılmasını, Türkiye ekonomisinin topalladığını anlatmıştım...       
 
1940'LI  YILLAR  MI?...
 
DGM'deki savunmamın kısa bir bölümü şöyleydi:
 
"... Ayıplı, ayrımcı bu yasayı ve uygulamasını yazıp, eleştirmekle iddianamede TCK 312 / 2-3 maddesine göre 'Halkı ırk ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek’le suçlanıyorum.
 
Oysa bu tanımın Varlık Vergisi uygulamalarına daha uygun olduğunu düşünüyorum..."
 
"Zamanın İstanbul Defterdarı, verginin tanığı Faik Ökte (Varlık Vergisi Faciası isimli -1951-) kitabında şöyle yazıyor:  Varlık Vergisi Cumhuriyet mali tarihimizin yüz kızartan bir sayfasıdır...Onu doğuran sebepler arasında ırkçılıkta yer alır...Alman Mektebinden su içen... Varlık Vergisinde şoven milliyetçiliğin, ırkçılığın damgası vardır (...) Devletin vakar ve haysiyetine vurulan bu darbe dolaysıyla başta Başbakan olmak üzere hepimizin toptan yüce divana sevk edilmeyişimize hala hayret ederim."
 
"Attilâ İlhan (Hangi Atatürk s.38,44) kitabında o dönemi şöyle tanımlıyor:"
 
"Türkiye'nin faşizmle ilişkisi üzerinde yeterince durulmamıştır. (...) Avrupa'da etkisini şiddetle artıran Naziliğin ve faşistliğin (...) dönemi etkilediği Saraçoğlu'ndan başlayarak da yüzeysel batıcı faşizan bir dikta uygulamasına geçildiği meydandadır..."
 
SONUÇ MU?... İSTENEN OLDU...
 
Gayrimüslimler cumhuriyet öncesinde adına 'tehcir' dedikleri zorunlu göçte; katliamla, ölümle, asimilasyonla, devşirilmeyle açlıkla, hastalıkla harman olup, her şeylerini ganimet olarak bırakıp yok oldular.
 
Sonrasında, geride kalanlar... göç etmek zorunda bırakıldılar.
 
Meslek ve seyahat kısıtlamaları, Türkçe konuş kampanyaları, 1934 Trakya Olayları, 1941 Amale Taburları, 1942 Varlık Vergisi, 6/7 Eylül 1955 Olayları, 1964 Sürgünleri... Ve 1936 yılından 2008 yılına dek vakıf mülklerine türlü/çeşitli nedenlerle el konulması...
 
Her olayın ardından bu insanların ana topraklarıyla yaşam bağları bir bir koptu. Yüzlerce yıllık, kültür, sanat, meslek, birikimleriyle, dört bir yana savruldular.
 
İstenen de zaten buydu. Bu gün bir avuç insan kaldı. Binde bir. Tümü 80 bin gibi.
 
İyi mi oldu???