Cumartesi günü Van tarihi bir yürüyüşe tanık oldu. O gün caddeler yine erkeklerle doluydu ancak bu sefer erkekler kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete karşı yürüyorlardı. ‘Hepimizin elinde kan var’ diyerek bir özeleştiri içeren ‘kadınlardan ve kadın örgütlerinden özür dileyen’ ve şiddet gösteren, cinsel olarak istismar eden, tecavüz eden, öldüren erkeklerin yaptıklarının erkeklik ise kendilerinin erkek olmadığını söyleyen bir grup Van’lı erkeği izlerken alkışladım.

Her kelimesini çok anlamlı bulduğum basın metnini tamamen aşağıya kopyalıyorum çünkü basında tamamı yer almadı. Özellikle kadın bedeni ve namusu üzerine söylenenleri çok olumlu bulmakla birlikte, metindeki kelimeler de oldukça dikkatli seçilmiş. Basın metni şöyle;

"Erkek egemen toplumsal yapı üzerinden geliştirilen ve her gün onlarca kadının ölümü, yaralanması, hırpalanması ile sonuçlanan her türlü şiddet, taciz ve işkence uygulamasına artık dur diyoruz. Bizler, kadına karşı uygulanan şiddette karşı erkek dayanışması olarak sesimizi yükseltiyoruz.

Biz, erkekler olarak bu kıyıma karşı tepkilerimizi göstermek ve şiddet içeren hallerimize terk etmek üzere bir araya geldik. Türkiye'de ve bölgemizde her gün kadına yönelik şiddetin çeşitli boyutlarını medyada izlemekteyiz. Bizler utanıyoruz. Yerlerde sürüklenen, kanlar içinde yatan, ruhu, bedeni parçalanan kadınlardan sorumluyuz. Kadına şiddet uygulayan, kadınları öldüren, kadınlara yönelik saldırıları 'erk'eklik adına yapanlardan ve 'erk'ekliğe sığınanlardan utanıyoruz. Kadınlar en yakınlarındaki sevdikleri erkekler tarafından şiddete uğramakta, öldürülmektedir. Kadına yönelik şiddetin "erkektir, babasıdır, kocasıdır, abisidir" gibi değerlendirmelerle meşrulaştırılmasından, tacize ve tecavüze uğrayan kadınların sorgulanmasından utanıyoruz.

Bu erkek egemen toplumsal yapıda kadınların erkeğin mülkiyeti, olarak görülmesini reddediyoruz. Kadınların kimsenin namusu olmadığını, bedeninin kendisine ait olduğu gerçeğini kabul etmeye çağırıyoruz. Bilinmelidir ki kadınların yaşam hakkı ellerinden alınamaz. Kadın hakkı, insan hakkıdır. Biz, erkekler olarak kadınların bedenleri üzerinden kurulan dili kabul edemiyoruz. Kadının bedeni ile ilgili söz söyleme, karar alma hakkının sadece ve sadece kendisine ait olduğu bilinciyle erkeklik zihniyetimizle hesaplaşıyoruz. Bütün bu şiddet vakaları ve ölümler aleni bir şekilde yaşanıyorken hükümetin derhal acil önlemler almasını ve daha fazla koruma sağlamasını talep ediyoruz. Geçtiğimiz ay içerisinde Van ilimizde yaşanan kadın ölümleri bu durumun ne kadar vahim ve irdelenmesi gereken bir konu olduğunun göstergesidir.

Erkekleri bu utanç tablosuna karşı durmaya çağırıyoruz.

Bizler kadına yönelik her türlü şiddeti kınıyor, kadına şiddet uygulayan tüm erkekleri artık hesap vermeye, kadını aşağılayan her tülü yaklaşıma son vermeye çağırıyoruz"

Ara sıra polis engeli

Amacı gayet ulvi olan yürüyüşün yapıldığı cadde araç trafiğine kapalı olmasına rağmen sivil polisler ikide bir 'kaldırımdan yürüyün' 'caddeye geçmeyin' diye uyarıda bulunuyordu. Yani tamamen işgüzarlık. Polisin, dayakçı kocaları kadının şikayeti ardından sadece ifadesini alarak eve gönderdiği veya kadınları kocaları ile karakolda barıştırma seremonisi yaptığı için kadınların öldüğü bu zamanda ne diye bir de bu önemli yürüyüşe karışırlar anlamam.

Son Söz

Yürüyüşte dikkatimi çeken, önceden hazırlanmış birçok döviz vardı ancak eline döviz alan erkek sayısı oldukça azdı. Dövizler Kürtçe ve Türkçe idi. ‘Kadın annedir’ ‘Kadın kutsaldır’ ‘Kadın ahlaktır’ yazan dövizleri görünce bir parça şok oldum. Kadınlara dayatılan ahlaki normlar, annelik görevi ve kutsallık mertebeleri zaten kadını bir cendere içine sokuyor. Ahlaklılık, annelik ve kutsallık kavramlarının kadınlarda yarattığı esareti ‘biz erkek değiliz’ diyen erkeklerin sorgulaması gerekmektedir. Ayrıca bu yürüyüşün ardından tüm erkeklerin iktidarlarını sorgulamaları, feminist politikayı öncelemelerini ve bu duruşlarını yaşamlarının her evresine öncelikle de evlerine taşımalarını diliyorum.