Bilirsiniz Torosların karlı günlerinde bir çiçek boy verir, hem de ne tür mücadelelerle; Kardelen Çiçeği. Verimli ve zengin Anadolu toprakları hep böyledir. Kimileri endemik karakterli, kimileri tutunabildiği her dal üzerinden yeşeren çiçekler. Yaşadıklarımızı gönendiren sembolik değer taşıyan canlı varlıklar. Bir de bütün bunları ve yaşadığımız hayatı her haliyle bize hatırlatacak olan Unutma Beni çiçeği vardır. İnternete bakılırsa, tanrıya yalvaran bu minik kır çiçeği ‘Unutma beni –buralarda yalnız bırakma-‘ diye, yakarırmış. Veya illa ki bir şövalye, ırmak kıyısında gördüğü bir köylü güzeline vurulur ve eğilip bir çiçek kopartıp, kızın kulağına takar ve ‘Unutma beni’ dermiş. Benzeri hoşlukta tonla savsata…

Ama çiçeğin adına anlam katan, onu sosyal yaşam içine çeken olgulardır bence… Biliyorsunuz, bu topraklar verimlilik açısından (zehirli tohum ve kimyasal gübre yemediği mutlu günlerinde) herkesi mutlu edecek ‘mümbit’ topraklardı. Sonra gene bu topraklarda nice kanlı savaşlar ve kıyımlar oldu. Toprak kana doydu ve yakınlarını yitirenler ve empati kurmayı bilen vicdan ve olağan bilinç sahibi insanlar; bu otsu bitkiye ‘Unutma Beni Çiçeği’ adını verdi. Çünkü yaz kış, her yerde ve her koşulda bitebiliyordu… Unutma beni diyen milyonların ardından, onu bi’miktar metalaştırıp, yakalarımıza takıp, uygun biblolara işledik ve daha nicesi…

Ama asıl anlamı, her bir kaybın arkasından onu anımsatacak zariflikte bir endama sahip olması; her kayıp ve onların hikâyesiyle birlikte, bizleri insan kılan ‘hatırlamak’ olgusunu canlı tutarak, var olmayı bildi bu çiçek…

Kadın cinayetlerinin ardından; çocuk tacizlerinin ardından; soykırım, katliam, kırım, tertele ve pogrom girişimlerinin ardından; savaş anlamsızlığında yitirdiklerimiz için; kalplerimizi kıranlara karşı bile ‘Unutma Beni Çiçeği’ sağaltıcıdır…