Duyuyorum… Şefi olmayan bir orkestra çalıyor. Duyuyorum. Büyük bir uyum yok ama hiçbir ses hiçbir sesi kesmiyor. Her ses kendini duyuruyor, var ediyor. Kemanlar, piyano, üflemeli çalgılar, vurmalı çalgılar hepsi var.

Üstelik Haziran akşamında esen rüzgar eşlik ediyor bu enstrümanlara. Denizin kıyılarına vuran dalgalar. Nehrin ritmik çığıltısı. Uzun yol otobüsünün sesi, tren düdüğü, gemiden atılan halatın sesi, kuşların cıvıltısı, martı kanadı, pişmiş yemeğin buharı, fabrikada dönen çark, tarlada karpuz toplayan adamın alnından düşen ter damlası, ağaçtaki yaprağın hışırtısı. İşten eve dönen babanın ‘kızım benim söyle ne yaptın bugün’ diyen, merhametli ve az çocukça sesi eşlik ediyor.

Türkiye muhalefet cephesinde umut var!

Duydunuz mu işkence gören liselinin sesini, “dudağımı patlattılar, başımın üç yerinden yardılar aha işte bunlar” bağırışını… Cesaretini…

Ya Yüksel’de elmacık kemiği kırılan Nazan kadının “Ameliyat sonrası oradayım.” seslenişini?

Duydunuz mu?

Demirtaş’ın Hızır sensin dizelerini?

Adamın vasiyetine bakın, ben ölürsem bu zindanda tabutumu buradan dik çıkarın diyor. Bunun üstüne ne yazılır?

Bu Kürtlerin sesi işte! Aralarından biri çıkıp da nedamet göstermez mi? Nasıl bir inanç bu? İnsan hayretler içinde kalıyor.

HDP üyeliğini yasadışı terör örgütü üyeliğine indirgeyen zihniyete resmen gülüyor bu halk.

Dün Ceyhanlı bir Çingene (Roman deyince kızıyor) arkadaşım söyledi. Bir seçim bürosu açtılar gecenin bir vakti sanki miting, sanki düğün.

“Üstelik aday hem Arap, hem de Alevi. Gittim elini sıktım. Bizim pamuk, karpuz toplayan kadınlara benziyor. Zayıf güleç… Bizim kızlar gibi. Bizden biri. Verelim oyu demi verelim” diyor.

Beklenenin üstünde bir heyecan var.

Doğrusu Muharrem İnce’den de öyle bir performans beklemiyordum.

CHP hakkında en sağlam eleştiriyi Sırrı Süreyya Önder yapmıştı bir zaman; “CHP kadar hiçbir emek sarf etmeden, yüzü sola dönük kesimlerin oyunu alan başka parti yok. Bu kadar beleş bir parti yok” diye.

Doğru diyor, zira seçim barajının mahsulüdür bu durum ve bu parti.

Öyle bir partinin kadrolarını bile sarstı Muharrem İnce’nin performansı.

Saadet Partili İstanbul milletvekili adayı Abdullah Sevim’in konuşmasını duydunuz mu? Ya Ankara milletvekili adayı Ali Aktaş’ın bitmez tükenmez enerjisi ile sürdüğü seçim çalışmasını izliyor musunuz?

İyi şeyler oluyor.

Umudun senfonisini çalıyor ayrı ayrı insanlar.

Bu nedenle iyimserim. Seçim sonucu ne olursa olsun Türkiye şunu gördü; Demokratik Türkiye inşası Solcular, Kürtler ve AKP karşıtı İslamcılar ile olabilir.

Hayat bu üç kesimi gün geçtikçe yakınlaştırıyor.