Pandemi karşısında sorumlu ve tutarlı olmak durumundayız. Salgının çoğalmasına neden olan tüm olumsuzlukları bütüncül olarak değerlendirmek, bilimden ve yurttaşlık hakkından vazgeçmeden doğa ve canlılığın sürdürülebilirliğine inanarak mücadeleyi sürdürmede kararlı olmalıyız.

Aşı ile ilgili “olumlu” bilgileri de akılcı değerlendirirsek, geriye sadece zamanı insanlığın lehine çevirecek kararların alınması gerekiyor.

Şu anda bütün kapitalist ülkelerde salgın ikinci dalga sürecini hızlı bir şekilde yaşıyor. Vaka sayısı ve bulaşı hızı artıyor, ölümler çoğalıyor.

Gezegenimizde kapitalizmi savunan bütün siyasi iktidarlar, siyasi kümeler, partiler, grup ya da oluşumların hepsi sağcıdır. Sağcı iktidarların nihai olarak ortak hedefi ise, insan haklarını erozyona uğratmak, muhalefeti susturmaktır. Hak arayanlara polis gücüyle şiddet uygulamak, muhalifleri tutuklamak, kendi yurttaşlarından ağır vergiler almak, çalışma yaşamını sermayenin lehine düzenlemek, emeklilik hakkını erişilmez kılmak, kıdem tazminatlarını ortadan kaldırmak, doğayı yağmalamak, inançları istismar etmek, seviyesiz liderliklerle burjuva parlamentolarını dahi anlamsız hale getirmektir. Halkından gerçek bilgileri saklamaktır.

Bugün yaşamakta olduğumuz salgın, neo-liberal politikaların ve sağlık sisteminin çöktüğünü, kamucu sağlık politikalarının temel insan hakkı olduğunu defalarca göstermiştir.

Başta AB ülkeleri olmak üzere emperyalist kapitalist ülkelerde göreceli olarak yapılan bazı “olumlu” uygulamalar, otoriter rejimlere göre farklılık gösterse de gelinen noktada tek ve mutlak bir sistem gibi sunulan kapitalizm ve siyasi iktidarları doğaya, insanlığa ve sonuçta gezegenimize ihanet eden azmettirici durumdan kendini kurtaramazlar.

Salgında ölüm olaylarının yaşlı ve kronik hastalığı olan bireylerde, göçmen işçilerde, kent yoksullarında, işe gitmek zorunda kalan emekçilerde, daha çok görülmesinin yarattığı bir gerçeklik vardır. Güçlü olan yaşasın düşüncesi ve yaklaşımı kapitalist sistemin hiçbir zaman değişmeyecek prensibidir. Sebebi olduğu kriz ortamını fırsata çevirmek, stokçuluk, karaborsacılık, işten çıkarma, evde çalışma ile iş yükünü artırma, ücretleri düşürme, etnik ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, Pandeminin ortaya çıkardığı zorunlu ihtiyaçlar üzerinden kar ve para hesabı yapmak kapitalist sistemin genlerinde hep vardır.

Halk sağlığı tek tek bireylerin sağlığının toplamını aşan bir anlam yüküne sahiptir. Bu nedenle, kolektif iyiyi oluşturmak için toplumsal düşünmeye, dayanışmaya ve ortak mücadeleye gereksinim duyulduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle özellikle Eğitim Sen pandemide “Tedbir ve Önlem” açısından asla ve asla yüz yüze eğitimi savunmamalıdır. Tartışmasız duracağımız ve değişmeyen ilkemiz özel okullar ve özel hastaneler kamuya devredilmelidir. Pandeminin en güçlü zinciri milyonlarca öğrenciyi, öğretmeni veliyi velhasıl ahalinin neredeyse tamamını hareketli kılacak olan yüz yüze eğitimin bir süre dondurulması dünyanın sonu olmaz.

Pandemi döneminde gelinen noktada siyasi iktidarların yapması gereken, bilinen basit ve kolay bir kararın alınmasıdır. Bulaşı zincirini kopartarak, ölümleri ve hastalığın yayılmasını durdurmak. Tam izolasyon için her türlü tedbirin alınarak hayata geçirilmesi gerekiyor. Halktan toplanan vergilerin şirketlere değil ihtiyacı olan halka iade edilmesi gerekiyor. En az üç hafta devlet halkın bütün ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Bunu yaparsa üç hafta sonunda yaklaşık beş bine yakın yurttaşımızın ölümü engellenecek demektir. Bir de düşünelim..! Bütün dünya yaparsa ne olur yüz binden fazla insanın ölümü engellenebilir.

Bu bir siyasi tercihtir. Sağcı iktidarlar böyle bir tercihte bulunmazlar, onlar için esas olan şirketlerinin ölmemesidir sistemin devam etmesidir.

Durumun böyle olduğunu biliyoruz. Kapitalist sistem içerisinde kalarak pandeminin karşısında halktan yana çözüm üretmek mümkün gözükmüyor. Doğayı yoksullaştıran, emekçiyi yoksullaştıran, göçmen işçileri yerinden yurdundan eden suçlular kapitalist sistemin aktörleridir.

Bütün dünyanın ilericileri; halkların düşmanı kapitalizme karşı güçlerini birleştirmelidir. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu artık bilince çıkarmalıyız.

Mücadele zihnimizin oklarını artık sisteme yöneltmenin zamanıdır. Dünyanın her tarafında binlerce direniş, mücadele platformu, demokratik tepkiler şu anda vardır.

Bu tepkilerin, mücadelelerin, hak arayışlarının birliğini sağlamak devrimdir. Mücadeleyi onların çizdikleri sınırların ötesine taşımak kapitalizmin sonunu getirir.

Yeter ki umudumuzu çizilmiş sınırlara hapsetmeyelim, insanlık mutlaka başaracaktır…