Kanun Hükmünde Kararnamelerin(KHK) tamamında işten çıkarma ile ilgili bölümlerinde aynı madde var.

Suç bölümü;

“Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı (*) yahut bunlarla irtibatı olan”

Yargı bölümü;

“sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.”

Ceza bölümü;

“kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mahkumiyet kararı aranmaksızın rütbe ve/veya memuriyetleri alınır.

Bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler.

Bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler

Doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler.

Uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır.

Silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir.

Oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.

Özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar.

Pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.

Uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.

İşten çıkarmalarla ilgili bu standart bölümlerde ilk dikkati çeken “başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır” bölümüdür. Herhangi yasal işleme, soruşturma ve yargılamaya gerek duyulmaksızın çıkarılmaktalar ve haklarında “özel kanun” hükümleri uygulanmadır. Suçun tespiti, delillerin toplanması, suçun ispatlanması gibi adli süreçlere gerek duyulmuyor!

Suçun varlığı, bilemediğimiz bir biçimde tespit ediliyor!

Delil toplama ve suçun ispatlanması adalet mekanizması dışında bir kurum tarafından yapılıyor ve Bakanlar Kurulunca da uygulamaya sokuluyor!

Kısaca hukuk rafa kaldırılıyor. Suç ve ceza devletin başka kurumlarınca değerlendiriliyor!

Suç bölümüne eklenen “İltisak” kavramı ise, suç ile herhangi bir kişiyi ilişkilendirmek için mucize bir kelime!

Ceza bölümü ise daha da sorunlu. İşten atıyor ve atılan herhangi bir hak iddia edemiyor, başka bir kamu hizmetine dolaylı (ihale almak, taşeronluk vs) olarak bile katılamıyor, tüm lisansları (Ehliyet hariç) iptal ediliyor ve özellikle de pasaportları iptal ediliyor!

Pasaportu da iptal edilince, yurt içinde çalışma olanağı bırakılmayan bu kişiler kısaca ekonomik anlamda ölüme mahkûm ediliyor!

Elbette ki sadece bu kişiler değil. Eşleri, çocukları ve varsa bakmakla mükellef oldukları anne ve babaları da bu cezai şartları taşımak zorunluluğunda.

Suçlusunuz. Çalışmanız yasak. Yurt dışına da çıkamazsınız. Tükenip öleceksiniz!

Bu sadece başlangıç.

Daha sonra hukuksal yargıya da tabi olacaksınız. Göz altına alınacak, tutuklanacak ve elbette bir miktar da cezaya ödüllendirileceksiniz!

Delil bulamadıysa “iltisak” var! Ceza yasasında ne kadar yeri var veya var mı? Hukukçu olmadığımdan dolayı bilemiyorum!

Bugüne kadar yayınlanmış KHK’larla 100 binden fazla insan işinden oldu. Çok azı görevlerine dönebildi. 40 binin üzerinde insan cezaevlerinde yargılamayı bekliyor. Aylardır iddianame bekliyorlar.

İnsanlar mağdur!

Burada ilk olarak Anayasanın 38. Maddesi ihlal edilmektedir.

Madde 38; Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz;

kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.

Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

Suçu ispat hukuksal bir yoldur ve yargılanmayı gerektirir. Bu kişiler henüz kaydıyla yargılanmadıkları için cezaya çarptırılamazlar. Bu anlamda anayasa ihlal, insanlar mağdur edilmiştir. İçlerinde suçlular var ise yargılansın, ispat edilsin ve cezaları verilsin. Buna kimsenin itirazı olamaz ama yargısız infaz Anayasa ihlalidir ve kabul edilemez.

Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, yaratılan mağdurlardan sadece iki tanesi. Mağduriyetlerinin giderilmesi için de 65 gündür açlık grevindeler.

İlgili kurumların bu konuda duyarlı oldukları söylenemez. Emniyet mensuplarının müdahaleleri hariç!

Umarım, KHK’larla yapılan hukuksuzluktan geri dönülür.

Umarım, ölümler yaşanmadan hukuksal çözümlerle işler yürür.

Umarım Adalet yaşıyordur!

____________________

Not; bu konunun dışında olmasına rağmen, sadece oğlunun kemiklerini istemek amacıyla, mezarı olsun diye mücadele eden ve açlığının 80 güne dayandığı Kemal Gün'ü de selamlamadan geçemeyeceğim.

(*) İltisak: Organik bağ olmasa da sonuçlarıyla birlikte olumlu ya da olumsuz etkilenmek.

Göz kapaklarının uyku halindeyken birleşmesi doğaldır, hastalık nedeniyle zorunlu olarak kapanması doğal değildir ama bu da bir birleşmedir ki iltisaktır.

Çalıştığınız kurumda sizi rahatsız eden bir amirinizin, FETÖ’cü birileri tarafından, sizinle ilgili olmayan bir içerikle görevden alınması halinde yaşayacağınız durum bir iltisakdır ve gerektiğinde yargılama aşamasında kullanılabilir!

HDP ve Vekillerin yargılanmaları da buna dayandırılmaktadır. Doğrudan bağları olmasa da ideolojik (istekler) konusunda benzerlik, PKK’nın yöresel baskısı ve sonucunda halkın HDP lehine oy kullanması sonucu oluşan HDP lehine çıkarlar, iltisak anlamına geliyor.