‘Her kürtaj bir Uludere’dir.’

 

Türkiye son bir haftadır Başbakan’ın bu sözünü tartışıyor. Büyük ihtimal tiyatro tartışması gibi kısa süre sonra unutup gitmemiz için önümüze sunulan yapay gündemlerden biri. Ama o kadar açık bir karşı koyuş ki bu, insan konuşmadan edemiyor.

 

Aslında kürtaj Batı dünyasında da çok tartışılan bir konu. Özellikle de seçim dönemlerinde. Her parti seçilmeden önce meydanlarda bu konudaki görüşünü bildirir ve muhafazakarların çıkışı çoğunlukla Başbakan Erdoğan gibidir.

 

Biz biliyoruz AK Parti’nin muhafazakar bir siyasi yapı olduğunu. Ama ortada seçim havası yokken ve üstelik bunu tartışmaya gerek bile duymadan, doğrudan yasal yaptırımlara başlanacağını ifade etmek demokratik bir yaklaşım değil.

 

İster istemez akla hükümetin halkın başka tercihlerine daha ne kadar saygı duyacağı, yaşam tarzına, özel kararlarına karşı yaptırımda bulunup bulunmayacağı soruları geliyor. Bu bir başka tartışma konusu.

 

Öte yandan kürtaj kadınların verdiği en kolay kararlardan biri değil, öncelikle bunu bilmeli ahkam kesenler. Nereden mi biliyorum? Pek çok arkadaşıma ben eşlik etmiştim bu dönemlerinde de ondan.

 

Kürtaj öncesi ve sonrası bir kadının en büyük ihtiyacı, ona sorgulayan gözlerle bakmayacağından emin olduğu insanlarla bir arada olmaktır. Bu nedenle en zor zamanlarda sığınılan aileler bile bu konuda çoğunlukla tercih edilmez. Hep en iyi arkadaşlar girer devreye. Sorgulayan, dikte eden bakışlardan kaçabilmek için.

 

Dinen tartışmak gereksiz zira ülkenin çoğunluğu Müslüman olsa da sonuçta laik bir ülkeyiz ya da en azından anayasamızda hala öyle yazıyor. O nedenle 40 gün – 120 gün veya haram tartışmalarına hiç girmemek en iyisi. Ama ille de dini referanslar veriliyorsa eğer, dini açıdan bakacak olursak – işçilerine hiç de iyi davranmayarak –genelev işleten, Milli Piyango İdaresi aracılığıyla kendi eliyle “kumar oynatan” bir devletin kürtaj gibi bir konuda fetva verircesine konuşması mantık dışı.

 

Her şeyden daha önemlisi hala Uludere’de 34 kişinin kanı yerdeyken, açık seçik bir özür duyulmamışken, devletin kendi vatandaşlarını öldürmesinin ardından  İçişleri Bakanı çıkıp da “özür dilenecek bir şey yok” diyebiliyorsa ve biz bunun üzerine katliamı unutup kürtaj tartışmasına odaklandırılmaya çalışıyorsak başka söze ne gerek? Bu bir katliamın karşı saldırı ile unutturulmaya çalışılmasıdır sadece. 34 kişinin üzerine atılan bombalardan biri isabet etti gündemimize, hepsi bu…