Ne oldu? Ne oldu şimdi Aziz’in cansız bedeni 59 gün sonra İstanbul’da Gazi Mezarlığı’nda toprağa verildi de ne oldu? Sisteminiz mi sarsıldı? Egemenliğiniz mi azaldı? Ne oldu? Biliyordunuz binlerce arkadaşı toplanıp, resimlerini taşıyarak yürüyecek, onu unutmamak için sözler verecek, acılarını içlerine gömecek işlerine çekileceklerdi. Bundan mı korktunuz, sanmıyorum. Bundan korkup o gencecik cansız bedeni 59 gün sınır boylarında bekleterek ona bütün inançların ötesinde insanlık ayıbı işkenceyi çektirmiş olamazsınız. Evet olamazsınız.

Asıl korktukları Paramaz’la, Aziz’le, büyüyen, güçlenen, derinleşerek yayınlan, yaygınlaşan devrimci enternasyonalizmden duydukları korkudur. Asıl o sınır boylarında bekletilen, enternasyonal devrimciliğin yaşayan bu günüdür.

Ama Aziz orada vurulup düştüğü Rojava topraklarında defnedilmek durumunda kalınsaydı dahi o rüzgâr o sınırı aşmıştı çoktan. Çoktan ulaşması gereken yüreklere, akıllara ulaşmıştı. Daha da ulaşacak, ulaştırılacak, buna şüphe yok.

Egemenler açısından korkunun ecele faydası da yok. Onu da Aziz gösterdi bir daha bize. Ama en önemlisi şovenizme, sosyal şovenizme ve onun inceltilmiş, inceltile inceltile farklı görünümlerle sosyalistlerin uslarına sızmış versiyonlarına karşı kuvvetli bir cevap olduğunu gördük Aziz’in.

Paramazlar’ın Azizler’in yaptığı bu yol kuşkusuz halkların eşitlik temelinde kardeşliğinin yoludur, Bilimsel Sosyalizm’in yoludur. Sosyalizm ustalarının gösterdiği ama orasından burasından zehirlenerek türlü gerekçelerle güçlenemeyen ama güçlenip esas hat olacak olan yoldur.

Aziz Güler Türkiyelileşmedir. O çokça çekiştirilen, özünden, aslından uzaklaştırılan, anlam karmaşasında boğulmak istenen Türkiyelileşme Aziz Gülerdir. Aziz’in çizgisidir. Bu çizginin doğuracağı sonuçlar bütün karaçalmalara rağmen elbette zaman içerisinde hayatın ve kavganın her alanına sirayet edecektir.

Aziz Güler Kürdistanlılaşmaktır da aynı zamanda. Bu diyalektiği iyi okumayanlar bu kavgadan silinip gideceklerdir ne yazık ki.

Aziz'i uğurlamaya giden bayrakların güçlü rüzgârlar altında çıkardığı sesleri duyduk. Rüzgârlarla uğurlandı Aziz.

İstanbul’un yoksul semtlerinin çatılarını çatırdatan bu rüzgâr devrim rüzgârı değil belki henüz, belki henüz haramilerin çatısını uçuracak maddi güçte değil ama Aziz’in mezar başında dalgalanan bayraklar bize havanın değişeceğini bağırıyor.

Bağır bağır bağırıyor Aziz’i o rüzgârlar. Lodos bahane. O yakutlu zengin çatıları uçuracak Azizler’in rüzgârları. O darağaçlarında, namlu uçlarında haykırılan Kürt ve Türk Halkları’nın tam hak eşitliği temelinde kardeşliğini o rüzgârlar getirecek.

Mao Zedung’un  “ölümler vardır kuş tüyünden hafif, ölümler vardır Tay Dağı’ndan ağır ve yüce” deyişi Aziz için de söylenmiş gibi. O şimdi Rojava’da, hep Rojava’da kalacak, Rojava rüzgârı İstanbul’da estiğinde o da gelecek.

Uğurlar olsun Aziz. Aziz Güler. Uğurlar olsun. Devrin daim olsun. Işığın, gülüşün, duruşun, bakışın, kokun, sesin, bizimle.

Uğurlar olsun Aziz. Hoşça kal.

Hoş geldin.