Cezaevi müdürünün, 3 yaşındaki çocuğun sevincine bile tahammül edemeyip gökyüzündeki uçurtmayı vurdurmasını unutamayan Nurten Bozkurt, "Acıların hesabını sormak için davaya müdahilim." dedi.

 

32 yıl sonra yargıya hesap vermeye başlayan 12 Eylül cuntasının büyük acılar yaşattığı kesimlerin başında kadınlar geliyor. Kocası, çocuğu hapse düşenler görüş günlerinde yolları aşındırırken, hapis yatanlar türlü türlü acılarla karşılaştı. Çoğu, sebebini bilmeden girdiği cezaevinde gördüğü işkenceler yüzünden çıktıktan sonra evlenmeye, çocuk sahibi olmaya bile cesaret edemedi. Nurten Bozkurt (50), 12 Eylül'de atıldığı cezaevinde işkence gören bu kadınlardan sadece biri. Çektiği acıların hesabını sormak için Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı 12 Eylül davasına müdahillik talebinde bulunan Bozkurt, hapishane müdürünün 3 yaşındaki bir çocuğun neşe kaynağı olan uçurtmayı vurdurtmasını unutamıyor.

 

1989'da çekilen 'Uçurtmayı Vurmasınlar' filmine konu olan Barış ile Ankara Merkez Cezaevi'nde birlikte kaldığını belirten Bozkurt, "O zamanlar 3-4 yaşlarındaydı. O filminde anlatılanlar tıpatıp yaşandı. Cezaevi müdürü gerçekten de filmdeki gibi uçurtmayı vurdurtma talimatı verdi" diyor. Bozkurt, filmin senaristi Feride Çiçekoğlu'nun da bu cezaevinde kaldığını ancak kendisinden önce tahliye olduğunu ekliyor.

 

12 Eylül askerî darbesinin mimarlarından hesap sorulacak davanın ilk duruşması çarşamba günü yapıldı. Dava kapsamında Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın da hâkim karşısına çıkması beklenirken dönemin mağdurları da davayı milat kabul edip müdahil olmak için Ankara Adliyesi'nde yerini aldı. Dönemin mağdurlarından biri de Nurten Bozkurt (50).

 

19 yaşındayken cebindeki öğrenci derneği makbuzu sebebiyle gözaltına alınan Bozkurt, "Ancak sonradan öğrendim ki, Ankara Devrimci Gençlik Federasyonu Başkanı Nejdet Bozkurt diye birisi varmış ve o aranıyormuş. Benim de soyadım Bozkurt olduğu için bu benzerlikten dolayı sorgulanmışım. Hiçbir bağlantım olmadığı halde mağdur oldum." diyor.

 

Tutuklandıktan sonra Mamak Cezaevi'ne gönderilen Nurten Bozkurt, buradaki şartları Nazi kamplarına benzetiyor. İnsanların 'ceza olsun' diye hayvan gibi kafese kapatıldığını ve tuvalet ihtiyaçlarını bile bu kafeslerde gardiyanların gözü önünde gidermek zorunda kaldıklarını gözleri dolarak anlatıyor. Kendi kaldığı koğuşa zaman zaman gaz bombaları atıldığını dile getiren Nurten Bozkurt, "6 ay kaldıktan sonra ben Mamak'tan tahliye oldum. Ancak 12 Eylül sonrası tekrar hakkımda 5 yıl tutuklama, 5 yıl kamu hizmetlerinden men ve 2 yıl da Çankırı'da sürgün cezası aldım." diyor. 12 Eylül sonrası tutuklanmasının sebebi ise aynı dönem cezaevine girdiği arkadaşının jandarma tarafından öldürülmesi sonrası onun dosyası açılmış ve Nurten Bozkurt'un ismi de dosyada geçtiği için tutuklama kararı çıkartılmış.

 

Cezaevinde kaldığı sürede sağcı ve solcuların aynı koğuşta kaldığını anlatan Bozkurt, bu yüzden her gün onlarca kişinin koğuşlarda kavga ettiğini ve ciddi yaralanmaların olduğunu söylüyor. Cezaevinde doktor olmadığı için bu hastaların psikoloğa gönderildiğini aktaran Bozkurt o süreci şöyle anlatıyor: "Bu olaylar o kadar arttı ki, gelen hastaların anlattığı olaylar yüzünden tedavi için gelen psikoloğun psikolojisi bozuldu ve psikolojik tedavi görmek zorunda kaldı."

 

O dönem Ankara Merkez Cezaevi'nde Uçurtmayı Vurmasınlar filmindeki Barış ile birlikte kaldığını aktaran Bozkurt, "O zamanlar 3-4 yaşlarındaydı. Uçurtmayı Vurmasınlar filminde anlatılanlar tıpatıp aynı yaşandı. Cezaevi müdürü gerçekten de filmdeki gibi uçurtmayı vurdurttu. Ayrıca o filmin senaristi Feride Çiçekoğlu da Ankara Merkez Cezaevi'nde kalmış ancak ben gelmeden tahliye olmuş." diyerek tanık olduğu trajediyi anlattı.

 

'ÜZERİMİZİ ARARKEN TACİZ EDİYORLARDI'

Darbenin bir diğer mağduru olan Ümide Aysu Çelik (63) de Metris Cezaevi'nde kaldığı bir buçuk yılı ömrü boyunca unutamamış. İstanbul Tekel Genel Müdürlüğü'nde memur olarak çalışan ve 2 kardeşiyle Beşiktaş'ta oturan Aysu, 12 Eylül darbesini, sabah ekmek almaya giderken sokakta karşılaştığı askerden öğrenmiş. Aysu, 1983 yılının Temmuz ayında Devrimci Yol davasından gözaltına alınmış. Mahkemeye ancak bir buçuk yıl sonra çıkabilen Aysu, ilk duruşmada tahliye edilmiş. Şimdi, Aysu bu bir buçuk yılın hakkını aradığını söylüyor.

 

Cezaevinde insanın kendisinden önce yakınlarını düşündüğünü belirten mağdur Aysu, "Ne olacak en fazla canımı alırlar diye düşünüyorsunuz. Ancak en büyük korkum aileme ve yakınlarıma yapılacak olan eziyetti. Annemi karşıma getirirler ve ona bir şey yaparlarsa diye düşünüyorsunuz" diyerek yaşadığı korkuları anlatıyor. Cezaevi şartlarının o dönem oldukça kötü olduğunu hatırlıyor, öyle ki 20 kişilik koğuşta 45 kişi kalmak zorunda kalmışlar. Üzerlerini arama bahanesiyle tacizlere maruz kalan Aysu, buna izin vermediklerinde görüşmeye ve havalandırmaya çıkarılmadıklarını belirtiyor. Ümide Aysu Çelik, haber için yaptığımız fotoğraf çekimi sırasında bile, "Bana karakolda çekilen fotoğrafları anımsatıyor. Hâlâ fotoğraf çekilirken içimde bir korku ve heyecan oluyor." diyerek adeta o günlere tekrar dönüyor. (zaman)