Haber Türk sunucusu Didem Arslan, TBMM Darbe Komisyonu Başkanı Reşat Petek’i konuk etmiş, 15 Temmuz darbesiyle ilgili sohbet etmişlerdi. Reşat Patek’in sorulan sorulara verdiği yanıtlar içerisinde dikkati çekebilecek, önemli sayılacak tek cümle vardı.

“Eğer (FETÖ’cüler) o gece darbe yapmasaydılar 2-3 sene sonra darbeye gerek kalmadan devleti ele geçireceklerdi.”

15 Temmuz darbesi hakkında cevap bekleyen birçok karanlık nokta bulunuyor. Darbe olduğu andan itibaren zihnimde oluşan soruların bir kısmı açık seçik olmasa da cevaplandığı halde, yapılanın “darbe” olma olasılığına inancım hala yok.

Darbe ciddi bir faaliyettir.

Darbe İktidar değişikliğidir

Darbe İktidara karşı yapılır.

Üç askeri darbe geçirmiş ülkenin Silahlı kuvvetlerinin, 15 Temmuz’da yaşanan, kimi anları komedi olarak adlandırılacak “darbe” girişimini yapabilme olasılığını zihnim almıyor!

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, uzun zamandır bu darbe için “kontrollü darbe” ifadesini kullanıyor ve yakında bu ifadeyi neden kullandığını da açıklayacağını söylüyor.

Darbeyle ilgili iddianameler nedeniyle verilen ifadeler ortaya döküldükçe bu konudaki kuşkularımın haklılığı da netleşiyor.

Bu ifadelerden en önemlisi, binbaşı rütbesinde bulunan bir subayın 15 Temmuz saat 14.20 de MİT’e giderek “Bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum, büyük bir faaliyet olabileceğini hatta darbe faaliyeti olabileceği” konusunda bilgi vermiş olması! (1)

Bu ifadeden yola çıkarsak, Darbe olasılığının haberini saat 14.20 – 15.00 arası MİT tarafından alınıyor.

Darbe gününü kısaca hatırlamaya çalışalım.

Saat 22.00 sularında İstanbul Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri askerler tarafından tutuluyor!

İstanbul ve Ankara’da savaş uçakları alçaktan uçuşlar yapıyor.

Genel Kurmay Başkanlığından Silah Sesleri geliyor.

İstanbul Atatürk ve Sabiha Gökçen Hava limanlarına askerler baskın düzenliyor.

Saat 23.00 sularında Gölbaşı Özel Harekât tesisleri savaş uçaklarınca bombalanıyor.

Aynı saatlerde Başbakan “bir kalkışma harekâtı” olduğunu açıklıyor.

Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Şanver’in kızının Moda Deniz Kulübü’nde düğün töreni basılarak üst düzey komutanlar rehin alınıyor

Saat 23.45’de bir gurup asker tarafından TRT basılarak darbe bildirisi okutuluyor!

Saat 00.25 civarında Cep telefonuyla görüntülü olarak televizyona bağlanan Cumhurbaşkanı, halkı sokaklara çıkmaya davet ediyor.

Saat 01:10 sularında 1. Ordu Komutanı Org. Ümit Güler, CNNTürk televizyonuna telefonla bağlanarak: “Küçük bir grubu temsil ediyorlar. Diğer birliklerle birlikte gerekli tedbirleri alıyoruz” açıklamasını yapıyor.

Saat 01.20 sularında TSK “sokağa çıkma yasağı” ilan ediyor.

Bu saatlerde ülkenin tüm camilerinden sela okunuyor! İnsanlar sokaklara davet ediliyor!

TBMM saat 01.40 civarında toplanıyor. Saat 02.40 civarında 2 kez savaş uçaklarınca bombalanıyor ve hiç kimseye bir şey olmuyor!

Cumhurbaşkanlığı sarayı bombalanıyor ve yine ne binalar ne de insanlar zarar görmüyor!

Kısaca 15 Temmuz darbe girişimi teferruatlar hariç bu kadar! (2)

Bu ülke üç askeri darbe yaşadı. Her darbe girişimi gelenekmiş gibi saat sabah 03.00 sularında, herkes uykudayken başladı. İlk yapılan iktidardakilerin toparlanması, gözaltına alınması oldu, yani iktidara el koyuldu.

15 Temmuz’da iktidardaki tek bir bakana bile dokunulmadı! İktidardan kimse gözaltına alınmadı. İnanılmaz biçimde İstanbul köprüleri tutuldu. Gölbaşı Özel Harekat merkezi bombalandı. TBMM ve Cumhurbaşkanlığı sarayı, garip şekilde hiç kimseye zarar vermeyecek biçimde bombalandı!

Ve bu yapılanların adı darbe oldu!

Başından beri şüpheyle yaklaştığım bu ucube darbe girişimi şovu konusunda, Darbe Komisyonu Başkanı Reşat Petek’in konuşmalarında kullandığı, “Eğer (FETÖ’cüler) o gece darbe yapmasaydılar 2-3 sene sonra darbeye gerek kalmadan devleti ele geçireceklerdi.” Cümlesi sonrasında, kafamda bir soru daha oluştu.

Petek’in ifade ettiği gibi, “2 – 3 sene sonra devleti ele geçirecek olan bu güç” neden komedi filmi gibi bir darbe yapmaya kalktı?

3 sene sonra devletin sahibi olabilecek bir güç, bunun için 40 yıl çalışan, sabreden, mücadele eden bir güç neden 3 yıl daha sabredemedi?

3 yıl sonra ele geçirebilecekleri devleti, başarısının asla olamayacağı bir darbeyle kaybetmeyi neden göze aldılar?

Sorulması/cevaplanması gereken yeterince soru varken bir yenisini de Darbe Komisyonu Başkanı kurduğu cümleyle yarattı!

40 yıl boyunca, tüm kurum ve kuruluşlarına sızabilen, 2002 seçimlerinde destek olduğu parti ile adeta iktidar olan, her istediğini yaptıran, “ne istediler de vermedik” dedirten, Ergenekon adlı operasyonlarla silahlı kuvvetler içerisinde hakimiyetini pekiştiren, iktidardaki tüm yetkililerden destek gören, saygı gören, hizmet gören bu güç, nasıl olur da, sahibi olduğu devleti, altın tepsiyle birlikte, destekleyip iktidar olduğu güçlere teslim eder?

Bu benim asla kabul edemeyeceğim, inanamayacağım, ikna olamayacağım bir konu!

15 Temmuz, CHP liderinin söylediği ancak bir türlü açıklamadığı anlamda “kontrollü darbe” olabilir. “Kontrolü iktidarın elinde olan” anlamına gelen bu terimin arkasını doldurmadığı sürece, Kılıçdaroğlu’da bu kontrolün içindedir.

Hiç kimse, bir süre sonra kendiliğinden sahip olacağı bir gücü, kendi elleriyle bir başkasına devretmez!

15 Temmuz’un arkasındaki gerçekler açıklanmadıkça, açığa kavuşmadıkça bu ülkede demokrasi olmayacaktır.

Bu gerçekler kendiliğinden ortaya çıkmayacağına göre, demokrasi ve özgürlük isteyenlerin, Nuriye Gülmen’lerin, Semih Özakça’ların, Kemal Gün’lerin çoğalması gerekir.

Üç kuruşa beş köfte kalmadı…