Van’da jandarma tarafından gözaltına alındıktan sonra işkenceye maruz bırakılan ve helikopterden atıldıkları belgelenen yurttaşların haberini yapan gazeteciler; Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala hakkında ‘örgüt üyesi’ olmak suçlamasıyla tutuklama kararı verildi.

‘Devlet aleyhine toplumsal olayları haber yapmakla’ suçlanan gazetecilerin avukatlarından Ekin Yeter ve çalışma arkadaşları karara tepki gösterdi.

Soruşturmanın başından beri hukuki dayanaktan yoksun biçimde yürütüldüğünü söyleyerek, evlerine baskın yapılan gazetecilerin ters kelepçe ile gözaltına alınarak 24 saat avukat görüşüne kısıtlılık getirilmesini hatırlatan Avukat Ekin Yeter, “‘Örgüt üyeliği’ suçu dönem dönem ağzı açılıp kapatılan bir çuval mıdır?” diye sordu.

'DOSYAYI İNCELEYEMEDEN İFADE İŞLEMLERİNE GİRİYORUZ'

"Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre soruşturmalarda gizlilik kararının soruşturmayı tehlikeye düşürdüğü durumlarda alınması gerekirken günümüzde tüm siyasi davalarda kopyala-yapıştır biçimde bu karar alınıyor” diyen Yeter, dosyayı inceleyemeden, tahmin yürüterek müvekkillerinin ifade işlemlerine katıldıklarını söyledi.

Artı Gerçek’ten Nazlı Eda Piyade’nin haberine göre Yeter, “İktidar ve onlara yakın basın kuruluşları gizlilik kararı alınmış dosyalar hakkında bu kararı ihlal ediyor, linç söylemlerinde dahi bulunabiliyor” dedi. Müvekkillerinin savunma hakkı ihlal edilerek ifade işlemlerinin tamamlandığını belirten Yeter, gizlilik kararı nedeniyle dosyayı hala inceleyemediklerini aktardı.

Gazetecilere yönelik sorularla dosya hakkında fikir yürütmek zorunda kaldıklarını söyleyen Yeter, “Sorulan sorulara göre dosyada suç unsuru içerecek bir fiilin olmadığını görüyoruz. Dosya tamamen mesleki faaliyetlerden ibaret olup bu faaliyetler hukuki dayanaktan yoksun bir biçimde, kriminalize edilerek müvekkillerimiz tutuklanmıştır” dedi.

MUHABİR VE HABER KAYNAĞI ARASINDAKİ GÖRÜŞME SUÇ SAYILDI

Avukat Yeter, gazetecilerin tutuklanma gerekçelerine ilişkin şöyle konuştu:

“Muhabir ve haber kaynağı ile yapılan görüşmeler örgütsel gibi değerlendirilmiş olup bir gazetecinin arşivleme amacıyla sakladığı ve hakkında toplatılma kararı bulunmayan gazete sayıları suç sayılmıştır. Ajansta bulunan bir not defterinde Covid-19’un cezaevlerindeki etkisini konu alan röportaj notları suç sayılmıştır. Ve gazetecilere ‘Neden sadece örgütsel haberler yapıyorsunuz?’ diye sorulmuştur. ‘Örgütsel haber’ nedir? Basın kanununda ya da etik ve ilkelerinde böyle bir kavram var mı? Neye istinaden müvekkile bu soru yöneltiliyor? Bir haberin örgütsel olup olmadığı hangi kritere göre belirleniyor? Gazetecilerden birinin tapelerinde inşaatı tamamlanmış fakat 2 yıldır faaliyete geçmemiş bir sağlık ocağının haberiyle ilgili görüşmeler var. Bu yargı mekanizmalarına göre örgütsel bir haber midir?”

'ÖRGÜT ÜYELİĞİ DÖNEM DÖNEM AĞZI AÇILIP KAPATILAN BİR ÇUVAL MIDIR?'

Mezopotamya Ajansı’nın 3 yıllık haber içeriklerini mahkemeye sunduklarını belirten Yeter, “Kadından çocuğa, emekten ekolojiye binlerce haberin yer aldığı bir ajansın muhalif siyasi partilere ilişkin yaptığı haberler nasıl ‘örgütsel’ değerlendiriliyor?” diye sordu.

“‘Örgüt üyeliği’ suçu dönem dönem ağzı açılıp kapatılan bir çuval mıdır?” diyen Yeter, “‘Barış süreci’ sona erdiğinde her muhalif, örgüt üyesi olarak mı görülmektedir?” sözleriyle tepki gösterdi.

Yeter, “Mezopotamya Ajansı son zamanlarda kamuoyunda büyük yankı uyandıran haberler yapmıştır ve örgüt üyeliği sopasından nasibini almıştır” dedi.

Yeter, gazetecilerin tutuklanmasıyla halkın haber alma hakkının da engellendiğini vurgulayarak şunları söyledi:

“Her muhalif gazeteci örgüt üyesi olarak değerlendirilecekse yakında ülke genelinde gazeteci kalmayacak. Tüm gazeteciler ve bizim haber alma hakkımız da büyük risk altında. Sadece Van’da şu anda 7 gazeteci tutuklu. Bu yaklaşım derhal terk edilmelidir. Yayın hayatına devam eden, hakkında herhangi bir kapatma kararı ve yargı kararı olmayan bir ajansın çalışanı olan müvekkiller derhal serbest bırakılmalıdır.”

ÇALIŞMA ARKADAŞLARI KONUŞTU

Tutuklanan gazetecilerin iş arkadaşlarından Jinnews muhabiri Dilan Babat ise, “Her bir arkadaşın boşluğunu hissettirmemek için daha fazla emek sarf etmeye çalışıyoruz“ dedi.

Van’da işkenceye maruz kalıp helikopterden atılan iki yurttaşın ailelerinin kendilerine ulaştıklarını ve bunun üzerine haber sürecinin başladığını belirten Babat, Cemil Uğur’un yaptığı araştırmalar sonucunda iki yurttaşın Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakımında olduklarının ortaya çıktığını söyledi.

Bunun bütün boyutlarıyla kamuoyuna yansıması gereken bir haber olduğunu belirten Babat, “Arkadaşlarımız gazetecilik görevlerini yaparak ve haberin her boyutunu işleyerek kamuoyuna duyurdu” dedi.

'DAHA FAZLA EMEK SARF EDİYORUZ'

Çalışma arkadaşlarının cezaevinde de kötü muameleye maruz kaldığını söyleyen Babat, Şehriban Abi ve Nazan Sala’nın erkek koğuşunda bekletildiğini ve kendilerine yemek verilmediğini hatırlattı.

Gazetecilerle dayanışma içerisinde olduklarını belirten Babat, “Her bir arkadaşın boşluğunu hissettirmemek için daha fazla emek sarf etmeye çalışıyoruz“ dedi.

Babat, gazetecilerin, ‘sarı basın kartı’ olmadığı gerekçesiyle tutuklanmasına da tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanlığı’na bağlı İletişim Başkanlığı’nın iki yıl önce bir mahkemeye verdiği yanıtta “Sarı basın kartları, gazeteciliği ifade edemez” kararını hatırlatan Babat, “Gazeteciliğin hiçbir karta bağlı kalmaması gerekiyor. Kaldı ki Türkiye’de sarı basın kartının çok az kişiye verildiğini herkes biliyor. Eğer gazetecilik için verilen bir kart bir yerlere bağlıysa o zaman o kişinin düşüncelerinin de bir yere bağlı, birinin tekelinde olduğunu gösteriyor” dedi.

POLİS MALZEMELERE EL KOYDU, TELEFONLA HABER YAZDILAR

Tutuklu gazetecilerin mesai arkadaşlarından Mezopotamya Ajansı çalışanı Dindar Karataş da, ajanstaki birçok malzemeye polis tarafından el konulsa dahi telefonla haber yazarak görevlerine devam ettiklerini söyledi.

Osman Şiban ve Servet Turgut’un işkenceye uğradığının ortaya çıkmasının ardından tüm ekibin birlikte mesai harcadığını belirten Karataş, haber kaynaklarından edindikleri her bilginin üzerine düşünerek ortak karar aldıklarını söyledi. Tutuklanan muhabirlerden Cemil Uğur’un tüm mesaisini hastane önünde aileyle birlikte geçirdiğini ve böylece Osman Şiban’ın 20 Eylül’de haberleştirilen hastane epikriz raporuna ulaştığını kaydetti.

Uğur’la aynı evi paylaşan Karataş, Özel Harekat Polislerinin sabah saatlerinde evlerine baskın yaptığını ve yüz üstü yere yatırılarak bekletildiklerini söyledi. Karataş, "Kafamızı kaldırmamıza dahi izin vermediler" dedi.

Uğur’un gözaltına alınmasının ardından ajansa giden fakat kapıda polisle karşılaşan Karataş, çalışan olduklarını söylemelerine rağmen içeri alınmadıklarını belirtti.

Ofisteki birçok malzemeye el konulduğunu söyleyen Karataş, iki gün boyunca haberleri telefonla yazdıklarını vurgulayarak, “Teknik malzeme olmasa dahi görevimizi yerine getirmeye çalıştık” dedi.

Karataş, meslektaşlarının tutuklanmasının hukuki olmadığını bildiklerini belirtirken yeterli kamuoyunun oluşmadığına da dikkat çekti.

'AKP'NİN VERECEĞİ KARTLA GAZETECİLİK YAPACAK DEĞİLİZ'

“Gazetecilik faaliyetlerinin suç istinadı yapıldığını gördük. Özellikle basın kartlarının kabul edilmemesi yönünde verilen gerekçeli karar birçok gazetecinin tutuklanmasına gerekçe yapılacak bir karardır” diyen Karataş, tutuklanma gerekçelerinden biri olarak gösterilen sarı basın kartına sahip olunmamasına ilişkin de şöyle konuştu:

“Sarı basın kartları, basın üyelerinin hükümet basın toplantı ve konferanslarına erişimini sağlıyor. Bu çerçevede bir kişinin gazeteci olup olmadığı Cumhurbaşkanlığının verdiği sarı basın kartı ile tespit edilemez. Ancak gazeteci arkadaşlarımızın Cumhurbaşkanlığının verdiği sarı basın kartlara sahip olmamaları mahkeme heyeti tarafından tutuklanmalarına gerekçe edildi. Biz birçok basın açıklamasında polisler tarafından keyfi olarak engelleniyoruz. Polisler de bizim taşıdığımız basın kartlarında muhabir olduğumuz belirtilmesine rağmen bize, ‘Belki çaycısınız ben sizin gazeteci olduğunuzu nereden bileceğim’ diyor. Bu nedenle bölgede çalışan gazeteciler olarak biz taşıdığımız kartları değil yaptığımız işin hakkını verip vermemeyi ölçü olarak kabul ediyoruz. “

“Gazetecilerin toplumu bilgilendirmek için Cumhurbaşkanlığının vereceği sarı basın kartlarına ihtiyacı yoktur” diyen Karataş, sözlerini şu mesajla tamamladı:

“Biz AKP iktidarının vereceği kartla gazetecilik yapacak değiliz. Bu nedenle iktidar tarafından gazeteci olarak kabul edilmiyoruz. Yaptığımız haberlerle yıllardır bölgede yapılan insan hakkı ihlallerini, işkenceleri, hukuksuzlukları kamuoyu ile paylaşıyoruz.”