Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES), 29 Ekim’de düzenlediği 'Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Kutuplaşmayı Nasıl Aşacağız’' başlıklı konferansta, Altılı Masa’daki Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi ile Halkların Demokratik Partisi temsilcileri ile akademisyen ve uzmanları bir araya getirdi.

Konferansın açılışında konuşan TÜSES Başkanı Celal Korkut Yıldırım, “Kutuplaşmanın demokrasiye negatif etkilerini azaltmak için öncelikle ‘dili, kimliği, inancı, düşünüşü’ farklı olanların; ‘bir araya gelemezler’ denenlerin, birbirlerine yaklaşması, tanışmaya, konuşmaya başlaması gerekli” dedi.

Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin de açılış konuşmasında, kutuplaşmanın önlenmesinin yolunun “ortak aklı öne çıkaran bir katılımcılık anlayışının egemen kılınması olduğunu” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’de devletin sopasını yemeyen ve bir iki istisna dışında devlet sopasını ele geçirip bu sopa ile düşman bellediği rakibini dövmeyen kalmadı. Koca bir yüzyılın sonunda herkes hem dayak attı hem de dayak yedi” diyen Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Ekmen, sözlerine şöyle devam etti: "Şimdi yapmamız gereken şey, devleti ele geçirilebilen bir sopa olmaktan çıkartmak, devlete hükmedenin de devlet gücünü sopa gibi kullanmasını engelleyecek bir mutabakat üretmektir. Tam anlamıyla özgürlükçü bir anayasayı belki şimdi yapamayız ama, devlet gücünü sınırlayan bir anayasayı bu seçimden sonra yapabiliriz.”

'TÜRKİYE SEÇİMDE DÜNYAYA İLHAM VERECEK'

Konferans oturumlarında ana başlıklarıyla şu görüşler dile getirildi:

Bekir Ağırdır, 'Türkiye’nin Büyük Seçimine Doğru: Seçmenler ve Beklentileri' başlıklı sunumunda, iktidarın 10 Kürt seçmenden ikisinin, 20 milyon genç seçmenden ise 3 milyonunun oyunu alabileceğini açıklarken, Türkiye’deki seçimin dünyaya ilham verebilecek bir seçim olacağını söyledi: “Türkiye’de hanelerin yüzde 40’ının geliri giderinden eksik, yüzde 50’nin ise sadece gelirine göre kurabildiği hayatı var. Geliri gideri fazla olanların oranı ise yüzde 10’a düştü. Seçmen kendisini yoksullaştıranın iktidar olduğunun farkında. Türkiye’de kimlikler arası kutuplaşma azalırken, sınıflar arası kutuplaşma güçleniyor. Daha önce birbirine günaydın demeyen kişiler aynı dertten mustarip olduklarını görerek, empati kurmaya başlıyor. Dindarlar arasındaki çözülme diğer kesimlere göre daha fazla. 62 milyon seçmenin 20 milyonu genç. Çoğunun ülkenin sorunlarının çözüleceğine dair inancı yok. Siyasete güvenmiyorlar. Önce bu kesimi inandırmak gerekiyor. Seçimi birinci belirleyecek şey gençlerin sandığa gitmesi. İktidarın gençlerden alabileceği en fazla oy üç, çok zorlasa dört milyon. Geri kalan muhalefete oy verebilecek durumda ama bunun olup olmayacağını muhalefet belirleyecek. İktidar Kürtlere helikopterden altın atsa ancak 10 seçmenden ikisinden oy alacak. Sekizinden oy alma şansı yok. Bu çok önemli çünkü 2010’da her 10 Kürt’ten beşi Ak Parti’ye oy veriyordu. İktidarın yüzde 20’de olsa kazanma şansı var.  Eğer muhalefet bu seçimi kimlikler, partilerin ayrışması üzerinden değil de ülkenin geleceği üzerinden anlatabilirse bütün bu manipülasyonlar boşa çıkar.”

“AK PARTİ2YE OY VERMEM DİYENLER, CHP'YE OY VERMEM DİYENLERİ GEÇTİ'

Moderatörlüğünü Uğur Büke’nin yaptığı konferansın 'Kutuplaşmaya Panzehir: Demokrasi ve Uzlaşı Kültürü' başlıklı ilk oturumunda Prof. Dr. Emre Erdoğan, Prof. Dr. Evren Balta ve Prof. Dr. H. Emre Bağce konuştu.

Prof. Dr. Evren Balta, yaptıkları negatif parti kimliklenmesi araştırmasındaki sonuçlardan bir özet sundu: “2018’de en fazla oy vermem denilen partilerden biri CHP iken 2021’de bu AK Parti haline geldi. Yani seçmen oy tercihini değiştirmese bile diğer tarafa kulağını açmış dinliyor asla size oy vermem değil verebilirim diyor. 2018’de AK Parti’ye asla oy vermem diyenlerin oranı yüzde 25 iken bu 2021’de yüzde 40’a çıktı. Bu kesim ne derse desin AK Parti’ye kulaklarını kapatmış durumda.”

Prof. Dr. Emre Erdoğan ise kutuplaşmaya dair yaptıkları bir araştırmada halkın yüzde 75’inin karşıtı olan partiye yakın bir komşu istemediğinin ortaya çıktığını aktardı ve şöyle dedi: “Kendi odalarımızda yaşıyor diğerleriyle temas etmiyoruz. Teması sağlamamız, insanlara ortak sorunları olduğunu göstermemiz lazım.”

'TÜRK SAĞI DÖNÜŞMEDEN KİMSE DÖNÜŞMEZ'

Moderatörlüğünü Vural Çakır’ın yaptığı 'Yüzleşmenin Farklı Yüzleri' başlıklı ikinci oturuma Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, Tarık Çelenk, Dr. Vahap Coşkun konuşmacı olarak katıldı.

Tarık Çelenk konuşmasında yüzleşmenin gerçekleşmesi için önce bunun samimi olarak istenmesi gerektiğini belirtti ve “Türk sağı dönüşmeden kimse dönüşemez. CHP bile oy almak için sağcılaşabilir” dedi.

Dr. Vahap Coşkun ise “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı önemli. Bu konuda iki handikap var: Biri helalleşmenin bir slogandan ibaret olması ve ikincisi ise nasıl helalleşileceğine dair bir proje bulunmaması” değerlendirmesini yaptı. Coşkun, Kılıçdaroğlu’nun helalleşme söyleminin CHP’nin geçmişteki tüm olumsuz olayların sorumlusu durumuna dönüştürmeyeceğini de belirterek “Bütün toplumsal kesimlerin yüzleşmesi lazım” önerisini sundu.

Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik de toplumsal yüzleşmeyi engelleyen en önemli iki nedenin korku siyaseti ve eşitsizlik olduğunu belirterek, yaptıkları bir araştırmada, belediyelere kayyum atanmasına hayır dendiğini ama Diyarbakır ve Van’a atanması konusu gündeme gelince bu oranın yüzde 18’e düştüğünü söyledi. Çelik, yüzleşme halinde kutuplaştırmadan olumsuz etkilenen kesimlerin ne düşündüğünün de sorulması gerektiğini, yüzleşmenin parlamentoda yapılmasının ve samimi bir özür olmasının önemli olduğunu vurguladı.

'BİZİ BULUŞTURAN ERDOĞAN KARŞITLIĞI AMA ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI DEĞİL'

Moderatörlüğünü Prof. Dr. Burhan Şenatalar’ın yaptığı 'Siyasetçiler Kutuplaşmacı Siyasetten Çıkış Yolunu Anlatıyor' başlıklı son oturumda CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Taşkın, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Faik Tunay, Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, Gelecek Partisi Genel Başkan Baş Danışmanı Dr. Hakan Tartan, HDP Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya konuştu.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, 2023’te bir başarısızlıkla karşı karşıya kalınması halinde tıpkı Latin Amerika ve Afrika’daki kimi ülkelerde olduğu gibi muhalefetin sadece iktidarın meşruiyetini sağlamak için seçime girdiği bir rejimin yapı taşlarının döşeneceği uyarısında bulundu ve “Birlikte çalışma deneyimi edinmemiz bu kutuplaştırma ortamından çıkmamızda faydalı olacak” dedi.

DP Genel Başkan Yardımcısı Faik Tünay ise “Bizi bir araya getiren Erdoğan karşıtlığı ama Erdoğan düşmanlığı değil” dedi ve sadece Erdoğan karşıtlığı üzerinden değil, işbirliklerini çözüm önerileri üzerinden kurmaları gerektiğini söyledi.

Gelecek Partisi Genel Başkan Baş Danışmanı Dr. Hakan Tartan, “Altılı masanın daha fazla kitleye ulaşması Türkiye’de demokrasi kültürünün yerleşmesinde faydalı olacaktır” dedi.

Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Ekmen de “Türkiye’de devletin sopasını yemeyen ve bir iki istisna dışında devlet sopasını ele geçirip bu sopa ile düşman bellediği rakibini dövmeyen kalmadı. Koca bir yüzyılın sonunda herkes hem dayak attı hem de dayak yedi” dedi ve şu öneriyi sundu: “Şimdi yapmamız gereken şey, devleti ele geçirilebilen bir sopa olmaktan çıkartmak, devlete hükmedenin de devlet gücünü sopa gibi kullanmasını engelleyecek bir mutabakat üretmektir. Tam anlamıyla özgürlükçü bir anayasayı belki şimdi yapamayız ama, devlet gücünü sınırlayan bir anayasayı bu seçimden sonra yapabiliriz.”

HDP Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç da konuşmasında seçime kadar zorlu bir yedi ayın olduğunu belirtti.

HDP’ye yönelik kapatma davasının son noktaya gelindiğini hatırlatan Oluç, “Anayasa Mahkemesi kapatırsa, bizler içinde bulunduğumuz durumu atlatmak için hem milletvekili hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmanın bir yolunu bulacağız” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Taşkın ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin kullandığı 'Türkiye’nin Yüzyılı Başlıyor' sloganının CHP’nin İkinci Yüzyıl hedefinden esinlendiğini, Erdoğan’ın gerçeklikten koparak halka halen hayal sattığını söyledi. Taşkın, kutuplaştırmanın bitirilmesi için 'Gri Bölge' olarak nitelendirdiği alanda duran ve ikna edilmesi gereken geniş bir kesimin olduğunu belirterek bu kesimlerle yoğun temas içinde olduklarını söyledi.