“Bir hayalim var” demişti Martin Luther King, ABD’nin kalbi Washington DC’de 200 bin kişinin doldurduğu meydanda kalabalığa.

 

Amerikan rüyasının kabusa döndüğü, uzun yıllar çocukları farklı – daha kalitesiz –okullara gönderilen, toplu taşıma araçlarında arkaya oturtulan, savaşlarda bile ayrı saflarda ölen bir kesime hala umudunun olduğunu söylemişti.

 

King, “Bir gün, dört çocuğumun da derilerinin rengi ile değil de kişilikleri ile yargılanacağı bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var” diye devam etmişti. Ve sonunda hayali gerçek oldu. ABD’de artık insanların ten renkleri nedeniyle resmi ayrımcılığa maruz kaldığı dönemleri geride bıraktı.

 

1900’lerde zirveye ulaşan AfroAmerikan ayaklanmalarının bugüne mirası, 4 Kasım 2008’den bu yana Beyaz Saray’da oturan, bir kökü Kenya’ya dayanan Barack Hüseyin Obama’nın ta kendisi. Peki ya Türkiye?

 

Halbuki benzer bir dönemde başlamıştı Kürt isyanları. Bazılarının amacı yeni haklar elde etmekti bazılarınınkiyse bir adım daha ileri gidip imparatorluk mirasından kendi payına düşeni alıp yeni bir ülke kurmaktı.

 

Türkiye ise silaha hep silahla karşılık verdi. Hatta silahla yaklaşmayanları da dağa yöneltti. Faili meçhul cinayetlerle yakınlarını öldürerek, köylerini yakarak, anadillerini yasaklayarak, bölgede terör havası estirerek, mağduriyetlere yenilerini ekleyerek…

 

Haksızlık etmemek gerek, Kürtler, ABD’deki Afrika kökenliler gibi açıkça dışlanmadılar cumhuriyet Türkiye’sinde. Devlet yönetimde de yer aldılar. Ama bir farkla: Köklerini ön plana çıkartmayarak…

 

Seçim kampanyası boyunca kölelik sürecine sık sık atıfta bulunan Obama’nın aksine susarak önemli mevkilere geldiler. Ya tamamen asimile olmayı tercih ettiler ya da bir süreliğine rafa kaldırdılar. Kimliklerini tanıtıp sorunu çözmek istediklerindeyse Azrail girdi devreye. Belki ecel kendiliğinden geldi, belki başkaları çağırdı. Kim bilir?

 

Bugünse zigzaglı bir yolda ilerliyor haklar için mücadele. Bazı gün sorunun çözümüne çok yaklaştığımızı hissediyor, bir gün sonra ise neredeyse 90’ların en karanlık günlerine dönüyoruz. Kısacası tam bir Gordion düğümüne dönüştü geleceğimiz.

 

Bu sorunun belki de tek bir çözümü var. Bir Kürt “Martin Luther King”in çıkması… Ve kalabalık bir meydanda kimseyi incitmeden, kırmadan dökmeden haykırması… “Bir hayalim var” demesi… Kendini ikinci sınıf hisseden – hissettirilen – bir kesime yeniden umut aşılaması, eşit vatandaş olduğunu hissettirmesi… Devlet ile masaya oturması ve sorunun çözümüne katkıda bulunması… Sonu ölüm bile olsa…

 

Türkiye’den böyle biri çıkar mı derseniz? En iyisi bu da şimdilik bizim hayalimiz olsun…