Emin Ekinci

Eğitim-Sen İstanbul 7 Nolu Şube Başkanı

 

Türkiye’de emekçilerin örgütlenmesi önünde ciddi hukuksal engeller var. Örgütlenme özgürlüğü yasalarla kısıtlanmış durumda. Sadece sendikal haklarla ilgili düşünmek soruna yaklaşımı daraltıyor. Türkiye’nin genelde demokratikleşme sorununun varlığı üzerinden meseleye yaklaşmak daha doğru.

 

Anayasal düzeyde demokratik bir toplumsal mutabakat ortaya çıkmadan ne sendikal haklar ne de diğer haklar güvence altına alınamaz bu bilinçle emekçiler ve sendikalarla ilgili birkaç ana başlığın altını çizmek gerek:

 

SENDİKAL HAKLAR

Türkiye’de gerek özel gerekse kamu sektöründe sendikal hareket çeşitli zorluklarla karşı karşıya.

 

Kanunların uluslararası standartlara uygun hale getirilmesine yönelik hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. 4688 Sayılı Kamu Çalışanları Sendikaları Kanunu'na göre, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan sivil personel, ceza kurumlarında çalışan personel, özel güvenlik personeli, rektörler ve yüksekokul yöneticileri sendikalara üye olamazlar.

 

Bu durum yaklaşık 450 bin kamu çalışanını ilgilendiriyor.

 

Ayrıca 4688 sayılı kamu çalışanlarının sendikal haklarını düzenleyen yasa Grev ve toplu sözleşme haklarını yasaklamıştır. Son anayasa değişikliğinde ise Toplu sözleşme yetkisini uzlaştırma kuruluna bırakmıştır. Grev nerdeyse anayasal düzeyde yasaklanmıştır.

 

Ortak örgütlenme ise baştan beri yasaktır.

 

TOPLU SÖZLEŞME

2821 Sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu darbe döneminden kalan ve işçi haklarını gasp eden yasakçı düzenlemelerdir.

 

2822 sayılı yasaya göre, bir işçi sendikasının toplu sözleşme imzalayabilmesi için hem iş yerinde hem de iş kolunda belli bir üye sayısını elde etmesi gerektiğine işaret eder. Bu yasalar Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 ve 98 sayılı sözleşmelerine aykırıdır.

 

Toplu sözleşmelerden faydalanan iş gücü çok düşüktür. Bunun sebebi yasalarca belirlenen toplu pazarlık barajlarıdır. İş sözleşmesine tabi 11 milyon çalışanın sadece 1 milyonu toplu sözleşme kapsamındadır.

 

GREV HAKKI

ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesinin 2822 sayılı kanunun toplu pazarlık prensiplerine uygun bir şekilde düzenlenmesi ve grev hakkına riayet edilmesi tavsiyesine rağmen bu konuda hükümet harekete geçmedi.

 

Gerek işçi gerekse memur sendikalarının grev hakkı konusunda ciddi sınırlamalara tabidir. Kamu görevlilerinin toplu pazarlık hakkına sahip olmadığı açıktır Bu durum ILO'nun 98 sayılı sözleşmesinde yer alan toplu pazarlık tanımına uymamaktadır.

 

İŞTEN ÇIKARMALAR VE BASKILAR

Taşeron sistemi iş yasalarında kurumsallaştırılmakta ve iş güvencesi olmadığı için binlerce işçi işten atılma riskiyle karşı karşıyadır. Öncelikle sendikal haklarını arayan, sendikalaşan işçiler işten atılmaktadır.

 

İş Güvencesi Yasası'nın uygulanabilmesi için iş yerinde çalışan işçilerin sayısı en az 30 olmalıdır. Taşeronluk ve süreli iş sözleşmeleri gibi uygulamalar sonucu iş yerlerinin yüzde 95'inde çalışan sayısı 30'un altındadır. Sendikal haklara riayet etmeyen işverenlere uygulanan para cezaları çok düşüktür ve bu sebeple caydırıcı olmamaktadır.

 

Özel sektör işvereni kanunları göz ardı ederek sendikaları zayıflatmak ve yok etmek için sendikal faaliyetlerinden ötürü işçileri işten çıkartmaktadır. Sendikal faaliyetlerinden dolayı işten çıkartılan işçilerin işe geri dönme hakları bulunsa da, uygulamada mahkeme kararları işverenlere sadece tazminat ödemeyi zorunlu kılmaktadır.

 

Çalışanlar sendika üyelikleri nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulmakta ve sırf bu yüzden diğer şehirlere tayin edilmektedirler. Sendikal faaliyetler dolayısıyla 2006 yılında 15 kamu çalışanı başka iş yerlerine tayin edilmiş, 402 kamu çalışanı disiplin cezası almış, 4 kamu çalışanı hapse mahkum edilmiş, 131 kamu çalışanı mahkemece suçlu bulunmuş ve 9 kamu çalışanı da para cezasına tabi tutulmuştur.2 kamu sendikasının tüzüklerini değiştirmeleri istenmiştir. 14 değişik iş yerinde sendikaların bürolarını kullanmaları engellenmiş ve 3 sendika bürosu yasal sendikal faaliyetlerini hayata geçirirken zorla boşaltılmıştır.

 

KESK'in ''toplu pazarlık'' kavramının yer aldığı tüzüğe Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca müdahale edilmektedir. Bakanlığa göre bu kavram Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nda yer alan ''toplu görüşme'' kavramı ile bağdaşmamaktadır. Bakanlık, Kültür Sanat-Sen, ESM, Haber-Sen ve SES gibi sendikalardan da tüzüklerini değiştirmelerini istemiştir. KESK üyesi Tüm Bel-Sen tarafından belediyelerde son 12 yıldır imzalan 130'un üzerindeki toplu sözleşmelerin uygulanmaması için yerel idarelere baskı yapıldığı belirtilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sendika lehine karar vermesine rağmen bakanlık bu politikasından vazgeçmemiş ve 8 belediyede imzalanan toplu sözleşmeler ihlal edilmiştir.''