Gümrük Birliği Anlaşması, 22 yıldan buyana bazı kesimler tarafından çok eleştirilen, bazı kesimler tarafındansa övülen bir anlaşma oldu. Bu anlaşmanın güncellenmesi süreci de yine yoğun tartışmalara yol açacağa benzemekte.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan buyana, yönünü Batı’ya çevirmiş, ancak hiçbir zaman tam anlamıyla Batılı olamamış bir ülke.

Son yıllarda iyice gerilerek kopma noktasına getirilen Türkiye-AB ilişkileri, yüz yıla yakın atılan uygarlık tasarımı adımlarının yerle bir edilmesine neden olacak boyutlara taşındı.

TÜRKONFED (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu), 21.08.2019 tarihinde, Türkiye ile AB arasında sürmekte olan Gümrük Birliği Antlaşması’nın güncellenmesi sürecinde KOBİ’lerin etkin biçimde yer alabilmelerini masaya yatıran bir konferans düzenledi.

Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin iyice gerginleştiği bir zaman diliminde, Gümrük Birliği konusunun gündeme taşınarak tartışmaya açılmasını sağlamak oldukça önemli.

TÜRKONFED

Çatısı altında, 26 bölgesel, 3 sektörel olmak üzere 29 federasyon, 247 dernek üzerinden, 25 bin iş insanı ve 40 bine yakın şirket bulundurmaktadır.

TÜRKONFED; federasyonlarına bağlı her bir derneğin, kendi bölgesinde yarattığı katma değerin toplamı olarak, kurumlar vergisinin yüzde 86’sını karşılayarak, Türkiye dış ticaretinin yüzde 83’ünü gerçekleştirerek, tarım ve kamu dışı kayıtlı istihdamın yüzde 55’ini sağlayarak, 7 milyon kişiye istihdam alanı sağlayarak Türkiye ekonomisine artı değer yaratmaktadır.(1)

Gümrük Birliğinin genişletilmesi

Gümrük Birliği Antlaşması’nın kapsamının genişletilerek, tarım ve hizmetler sektörlerinin de içine alınması düşüncesi, Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma bakılınca gerçekleşmesi olanaksız gibi görünmekte.

Türkiye ve AET, 1963 yılında Ankara Anlaşması adıyla bilinen bir Ortaklık Anlaşması imzaladı. Anlaşma, Türkiye'nin kurulacak bir Gümrük Birliği aracılığıyla AB Ortak Pazarına kademeli olarak girişi için üç aşamadan geçmesini öngörmekteydi: Hazırlık (1964 – 1970) Geçiş (1973 – 1995)

22 yıllık Geçiş Dönemi, 01 Ocak 1996 tarihi itibarıyla son buldu. Türkiye'nin AB'ye katılımı yolunda "Son Dönem"e girildi.(2)

Türkiye’nin AB ilişkileri sürecinde temel sıkıntılarından biri, ekonomik yaşamın ortaklaştırılması yanında, yaşamın öteki alanlarında Avrupalı bir yaşama adım atamaması oldu. Sanayi ve tarım ürünlerinin gümrüksüz olarak özgürce alınıp satılması çok önemli ancak her şeyi düzeltecek sihirli değnek olamadı.

Ülkeler arasında ekonomik yaşamı ortaklaştırmak, kültürel, yasal, dünyayı algılama, kavrama yeteneği gibi alanlarda ortaklıklar geliştirmeden tek başına yeterli bir etken olamamakta. AB ülkeleriyle gümrüksüz olarak sanayi ve tarım ürünleri alıp satmaya koyulduğunuzda, yönetim sisteminizin demokratik olması, hukukun üstünlüğünün yaşama geçmesi, bilimsel bir eğitim sistemi kurulması gibi bir dizi gelişmelerin sağlanmasını zorunlu kılmakta. Türki’nin şu anda uygulanan eğitim sistemi, baskıcı bir yönetim sistemi, hukukun toplumsal düzeni sağlamada üstün olmasını bir yana bırakın, ayaklar altında sürünmesi, 60 yıla yakın süren AB yolculuğunun tıkanmasına neden oldu. Bu tıkanıklığı aşacak çabaların olmadığı görülmekte.

Türkiye ekonomisinin %69 gibi çok önemli bir bölümünü oluşturan Hizmetler Sektörünün, AB ülkeleriyle yarışa sokulması, gelecek açısından yaşamsal önem taşımakta. Bu yarışta geride kalmamak, yenilmemek için eğitim sistemimizi, hukuk düzenimizi, yönetim sistemimizi bilimsel, demokratik ilkeler üzerinde yeniden biçimlendirmemiz gerektiğinin altı çizmek gerekmekte.

AB ile Gümrük Birliği Anlaşması’nın kapsamını geliştirerek hizmetler ve tarım sektörünün de özgürce yarışmaya açılması, özlenen, ancak gerçekleşmesi olanaksız bir iş olarak gözükmekte. Türkiye’nin bugünkü yapısıyla, AB’de üretilen hizmetlerle yarışabilecek düzeyde olmadığı açık.

TÜRKONFED’in konuyu kamuoyunun gündemine taşıyarak tartışmaya açması, bu konuda bilinç oluşturulması son derece önemli. AB sürecinin yeniden gündeme taşınması, ülkemizin hukukun üstünlüğü, demokratik ilkeler gibi insanlık değerleriyle kucaklaştırılması çabaları övgüye değer.

İçinde bulunduğumuz, her gün yeni sorunların gündeme geldiği sorunlar arasında, bu konunun yeterince tartışılamayacağı anlaşılmakta.

İnsanlığın gerilerinde kalmamak için, küresel düzeyde gerçekleşen oluşumların bir parçası olunması gerekmekte. Dünyanın dışında değil, küresel düzeyde gerçekleşen oluşumların içinde yer almanın bir zorunluluk olduğu ortada.

Bu çabada tuzu olan kişilere, kurumlara gereken değerin verilmesi zorunlu.

------------------------------------------------------

(1) www.turkonfed.org

(2) https://twitter.com/cuforsmes