Ayvalık'ta yaşarken mültecilerin çileli kaçışlarına, hayatta kalma mücadelelerine yakından tanık oluyorsunuz. Çünkü çoğunluğu Suriyeli olan mültecilerin kaçış umutları olan Midilli adası hemen yanı başımızda. Ayvalık-Midilli arası sadece 50 km...

Uluslararası Af Örgütü ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) hazırladıkları raporlardaki çarpıcı rakamlar işin ciddiyetini yüzümüze vuruyor:

En çok Bodrum’dan Kos’a, Ayvalık’tan ise Midilli Adası’na geçiliyor. Günde ortalama bin mülteci adalara geçerken, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre günde sadece 300 mülteci Türkiye’den Midilli’ye geliyor. Bunların büyük bölümü sadece Mayıs ayında 7 bin 200’den fazla Suriye, Afgan ve Irak uyruklu mülteci. (Hürriyet, 19.07.2915)

Mehveş Evin'in yazdıkları çarpıcı:

"Yunan tarafındaTürkiyeli yetkililerin mülteci akınını durdurmak için hiçbir şey yapmadığı görüşü hakim.

Sadece Yeşil Liman’dan her gün kalkan dokuz bottan ancak birkaçına jandarma engel olabiliyor. Çanakkale Valiliği, sorunun büyüklüğü karşısında çaresiz. Sayıları iki milyonu aşan Suriyeli sığınmacıyı zaten ne yapacağını bilemeyen Türkiye’de “Biraz da Avrupa uğraşsın” havası var.

Ancak, mülteci sorunu, yakında hem Türkiye, hem Yunanistan, hem Avrupa açısından bir felakete dönüşebilir.

Evet, konu Türkiye ve Yunanistan’ın ötesinde bir coğrafyayı ilgilendiriyor. Ama şu bir gerçek: Dünyanın farklı yerlerindeki Müslümanlar’ın dramını siyasi malzeme haline getirmekten çekinmeyenlerin, kendi topraklarındaki bu dramla ilgili sessizliği çok çarpıcı." (Milliyet, 20.07.2015 )

Şehirde yüksek sesle konuşulmasa bile benim gördüğüm kadarıyla Sahil Güvenlik ve Jandarma bu kaçışlara ellerinden gelen kolaylığı gösteriyorlar! Teknesi kaçakçılar tarafından mülteci taşımak üzere çalınmış Ayvalıklıların şikayetleri ise başka bir hikaye... Dün tanıştığım emekli jandarma subayını dinlerken işin vahametini daha iyi anlıyor insan: Geçen yılın Kasımında kaçakçılar Sarımsaklı sahiline çektiği hasarlı teknesini kaçırıyorlar. Teknenin delik olduğunu bildiği için ayrıca telaşlanıyor ve jandarmaya derhal haber veriyor. Jandarma teknenin 35 metre derinlikte su alarak 10 kişi ile battığını ve 5 mültecinin cesetlerini sahilden topladıklarını söylüyor. Tekne ise denizin dibinde uzun süre bekledikten sonra tirolcüler tarafından bulunup çıkartılıyor...

Emekli subay jandarmadan şikayetçi. "İlgisiz kalıyorlar" diyor. Yanımızdaki diğer arkadaş ise "Jandarma ne yapsın?" diye soruyor. "İmkanları sınırlı." Kendisi balıkçı olduğu için jandarmayla diyalogları iyi anlaşılan... Anlattığına göre jandarmaya sürekli denizde ölüm riskiyle yolculuk yapan kaçak mülteci ihbarları geliyor. Ayvalık-Midilli arasında ve Körfez sularında bir o yana, bir bu yana koşturuyorlar, Ege denizinde ölümle pençeleşenlere yardım etmeye çalışıyorlar...

Bu arada Ayvalık Eski Devlet Hastanesi Suriyeli mülteciler için barınma evi olarak kullanılıyor. Geçen hafta Ayvalık Park Forumdaki arkadaşların çabaları ile mültecilere giyim ve erzak yardımı yapıldı. Ama Ayvalık'a mülteci akını durmak bilmiyor. Park Forum çatısı altında örgütlenen duyarlı insanlar sürekli halka eksik malzemeler hakkında duyurular yapıyorlar. Ayvalık'ta barış isteyen ve savaşa hayır diyenler, şu acılı günlerimizde kendi dertlerimizin yanında sefalet içinde yaşayan mültecilerin sorunlarına da sahip çıkarak herkese insanlık dersi veriyorlar...

Devlet ve başka Sivil Toplum girişimleri ne yapıyor bilmiyorum. Evet devlet kapalı bir yer göstermiş gelenlere ve bildiğim kadarıyla orada dış hayattan izole bir şekilde koruma altındalar... Ancak hangi tehlikelerden korunduklarını anlamak kolay değil! Bütün bunlara rağmen kaçışlar devam ediyor. Konuştuğum emekli jandarma subayı kaçakçılık işlerinin kimler tarafından organize edildiğini Ayvalık içinde şahit olduğu bir kaçırma olayından örnek vererek anlatıyor. İşin içinde kimlerin olabileceğini varın tahmin edin...

Midilli'ye sağsalim ayak basanları dinlediğinizde ise Türkiye'de açlıktan ve sefaletten kurtulmak için denizlerde boğularak ölmeyi göze alan bu insanların çilesi yürek burkuyor...

2 milyon Suriyeli mülteciyi ağırlıyoruz diye dünyaya hava basanlara sormak lazım: Onların can güvenliği için ne yapılıyor? Niye bu kaçışlardan nemalanan kaçakçılara göz yumuluyor?

Cevap kocaman bir hiç...

Engin Baş bugün diken.com.tr'deki yazısında şöyle diyor:

"Evet adaya akın var hala. Türkiye’den binler on binler rotaları değiştirerek gelmeye devam etmekte. Türkiye’de yetkililerin endişesi ise bir kaçakçının söylediği gibi ve -görüldüğü kadarıyla- on binlerin ülkeden transit çıkması değil, yollarda ölmeden ‘patırtısız terk etmeleri.’"

Geçenlerde CNNTürk'de konuşan Suriyeli bir göçmen şöyle diyordu: Türkiye'de açlıktan ölmektense denizde boğulmak daha kolay!

Son sözüm şu: Devlet Türkiye'ye gelirken girsinler diye açtığı sınır kapılarını şimdi de "aman başımızdan gitsinler" diye açık tutuyor...

Kaçanlar kurtuluyor, ölenlerin paraları ise kaçakçıların yanına kar kalıyor..