Türkiye Barolar Birliği’nin yeni başkanı Erinç Sağkan, ÇHD başkanı Selçuk Kozağaçlı ve iş insanı Osman Kavala’nın davasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sağkan, “Siz hiç son dönemde Türkiye Barolar Birliği'nden “Osman Kavala'nın tutukluluğunun hak ihlali olduğu yönünde” bir açıklama duydunuz mu, davanın takip edilerek kamuoyunun bilgilendirilmesi yönünde bir çabasını gördünüz mü? TBB'nin şapkadan tavşan çıkarmasını beklemiyorum ama yapabileceklerini yapması gerekiyor en azından. Bu aşamadan sonra TBB bu davanın ciddi bir gözlemcisi olacak" dedi.

Sağkan, Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtladı.

-Osman Kavala ve Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın tutuklulukları hâlâ sürdürülüyor. Sizin başkanlığınızdaki TBB bu konuda bir farklılık yaratabilir mi?

AİHM'nin kararlarına uyulmaması ve AYM kararlarını da ilk derece mahkemelerinin uygulamaması hak ihlallerinin en üst seviyeye ulaşmış halidir. AYM'nin kararına bir ilk derece mahkememiz uymamakta direndi. Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından “AİHM kararlarının tanınmadığı” ifade edildi. Tabii bu tür söylemler; altında imzamızın olduğu, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen uluslararası bir sözleşmenin uygulanma mercii olan mahkeme kararlarının tanınmıyor olması aslında “Ben Anayasa'yı tanımıyorum” demektir, bu çok net.

Siz hiç son dönemde Türkiye Barolar Birliği'nden “Osman Kavala'nın tutukluluğunun hak ihlali olduğu yönünde” bir açıklama duydunuz mu, davanın takip edilerek kamuoyunun bilgilendirilmesi yönünde bir çabasını gördünüz mü? TBB'nin şapkadan tavşan çıkarmasını beklemiyorum ama yapabileceklerini yapması gerekiyor en azından. Bu aşamadan sonra TBB bu davanın ciddi bir gözlemcisi olacak.

-Sayın Sağkan, öncelikle kutluyorum, İnşallah sizin için de ülkemiz için de göreviniz hayırlı olur. Siz seçildikten sonra medyada “Sadece Metin Feyzioğlu kaybetmedi, iktidar kaybetti” gibi yorumlar yapıldı. Buna ne diyorsunuz?

O konudaki algının ortaya çıkmasına önceki dönem başkanımız yaptıkları ve yapmadıkları ile sebebiyet verdi. Özellikle son 5 yıldır artan baskıya rağmen, temel hak ve özgürlüklerimiz bizzat yargı eli kullanılarak kısıtlanırken, gözaltılar gözdağına, tutuklamalar cezalandırma yöntemine dönüşmüşken, basın özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılmış, gazeteciler Türkiye'de tutuklanıp diğer gazetecilere de bu işlemler üzerinden gözdağı verilirken, adil yargılanma ilkesi çöpe atılmışken Barolar Birliği'nin önceki dönem yönetim anlayışının tek kelime ses çıkarmaması bahsettiğiniz algıya en fazla sebebiyet veren unsurdur.

TBB'nin öncelikle mesleğine ve meslektaşına sahip çıkması gerekirdi, bundan sonraki süreç için net olarak ortaya koyduğumuz şey “Güçlü bir savunma makamı için öncelikle TBB yeni yönetim anlayışıyla Türkiye'de hiçbir avukatı ve hiçbir baroyu hak ihlallerinde yalnız bırakmayacak.” Güçlü bir avukat olmadığı sürece güçlü bir savunma makamından söz edemezsiniz. Biz yargı bağımlılığını her gün mahkemelerde yaşıyoruz ve o yargı bağımlılığını hissettiren kararlara karşı hukuki bilgi birikimi ve donanımı ile karşı çıkacak bir avukat olmadığı müddetçe yargı bağımsızlığına ilişkin somut adımlar bu ülkede mümkün değildir."