HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, Kandıra Cezaevi’nde yaşamını yitiren tutuklu Garibe Gezer’in ölümüne giden sürecin, Türkiye’de yaşanan hak ihlallerinin özeti olduğunu söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, partinin Genel Merkezi’nde İnsan Hakları Haftası’na ilişkin açıklama yaptı. Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde intihar ettiği iddia edilen Garibe Gezer’in ölümüne giden süreçte yaşanan hak ihlallerine değinerek söze başlayan Dede, “Üzücü bir haberi dün gece öğrenmiş olduk Kandıra Cezaevi’nde Garibe Gezer arkadaşımızın hayatını kaybettiği bilgisi bize ulaştı. Garibe Gezer’in yaşamının sona ermesine giden süreç insan hakları özetinin gibiydi. Hükümetin yarattığı çatışmalı ortamda bir abisinin yaşamını yitirmesi ve onun cenazesini almaya giden diğer abisinin yaralanması ve felç kalması diğer yandan Garibe’ye de cezaevleri yolları görüldü. Cezaevinden cezaevlerine sürülen Garibe Gezer en son Kandıra cezaevine götürüldü. Önce darp edildi sonra tecavüze maruz kaldı. En son ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde biz bu uygulamaları öğrenmiş olduk. Gardiyanlara bir işlem yapılmazken, Garibe Gezer hücre cezasına çarptırıldı ve dün de hücre de hayatını kaybettiği açıklandı. Avukatlar cezaevine alınmadı, diğer müvekkilleriyle yapmak istedikleri görüşmeler de engellendi. Garibe Gezer’in yaşadıkları Türkiye’de yaşanan hak ihlallerini özeti niteliğindedir. Kendisine rahmet ailesine başsağlığı diliyoruz” dedi.

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

İnsan Hakları Evrensel bildirgesinde yer alan “İnsanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu’’ cümleyle devam eden Dede, “Bundan tam 73 yıl önce 10 Aralık 1948’de BM Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. Türkiye’nin de imzacısı olduğu ve böylece Anayasa’nın 90’ıncı Maddesi gereğince iç hukukun bir parçası olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde ve yine Türkiye’nin imzacısı olduğu başkaca uluslararası sözleşmelerde ve ayrıca Anayasada güvence altına alınan hak ve özgürlüklerin AKP iktidarı açısından bir anlam ifade etmediğini AKP Genel Başkanı Erdoğan her fırsatta açıkça ifade etmektedir” diye belirtti.

2021 YILINDA DA HAK İHLALLERİ SÜRDÜ

Anayasayı, uluslararası sözleşmeleri ve yasaları hiçe sayan AKP iktidarının hukuksuzluklarının 2021 yılında da devam ettiğini söyleyen Dede, şöyle devam etti: “AKP iktidarının 2021 yılı içerisinde gerçekleştirdiği ve her biri mücadele gerekçemiz olan hak ihlallerini insan hakları günü vesilesiyle bir kez daha ifade etmek isteriz.  Türkiye’de yaşanan ihlalleri tek bir açıklama ile anlatmak mümkün değil özetle ihlalleri anlatmaya çalışacağız. Cumhur İttifakı iktidarının kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, cinsiyetçi dil ve başta Kürt halkının talepleri olmak üzere tüm toplumsal talepleri şiddet yoluyla bastırma konsepti önceki yıllarda olduğu gibi 2021 yılında da birçok insanın yaşamını kaybetmesine yol açtı.  Yaşam hakkı ihlalleri; Dersim Ovacık’ta 7 Mayıs'ta hayvanlarına barınak yapmak için aracıyla evden ayrıldıktan sonra SİHA ve helikopterlerle bombalanarak yaşamını yitiren Murat Yıldız isimli vatandaş ve Kadıköy de ‘dur’ ihtarına uymadığı iddiasıyla polisin ateş ederek öldürdüğü 15 yaşındaki E.Ç. gibi şiddet kullanma tekelini elinde bulunduran kolluk kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı değildir. Yapısal şiddetin bir ürünü olarak üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen fakat devletin, ‘önleme ve koruma’ yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ve hatta katillere cesaret veren dili, tutumu ve cezasızlık politikası ile adeta teşvik ettiği ihlalleri de kapsamaktadır.

12 KİŞİ TAHLİYESİ İZAH EDİLİR Mİ?

Bu bağlamda; Konya’da yaşayan bir Kürt aile olan Dedeoğlu ailesinin 11 Temmuz’da, ‘Biz ülkücüyüz sizi burada yaşatmayacağız’ diyen 60 kişilik ırkçı grubun saldırısına uğraması ve kısa süre sonra saldırganların neredeyse tamamının serbest bırakılması, 26 Temmuz’da yine Konya’da yaşayan Kürt bir aile olan Dal ailesinin 60 kişilik bir ırkçı grubun saldırısına uğraması ve Hakim Dal’ın katledilmesi, 30 Temmuz’da Dedeoğulları ailesinden 4’ü kadın 7 kişinin katledilmesi ve bu katliama ilişkin tutuklanan 13 kişiden 12’sinin daha duruşma başlamadan tahliye edilmesi sadece bir kişinin tutuklu olması hukuk çerçevesinde izah edilebilir mi? 

DENİZ’İN KATİLİNİN İLİŞKİLERİ ARAŞTIRILMADI

Elbette 2021 yılında yaşanan en acı olaylardan biri de Deniz Poyraz yoldaşımızın 21 Haziran tarihinde Onur Gencer isimli kişi tarafından katledilmesidir. Sosyal medya profillerinde silahlı fotoğraflarını yayınlayan, Kürtlere ve HDP’lilere tehditler yağdıran katilin İzmir kent merkezinde 24 saat polis gözetiminde olan il binamıza elinde silahların bulunduğu bir çantayla elini kolunu sallayarak girmesi, polisin saatlerce katili etkisiz hale getirmek ve Deniz’i yaşatmak için hiçbir girişimde bulunmaması, kadınları, anneleri yerlerde sürükleyen polisin, saatler sonra il binamızdan dışarı çıkan katili şefkatle karşılaması, ‘ismin ne senin abicim’ diye hitap etmesi, önceki dönem milletvekilimiz Behçet Yıldırım somut hiçbir delil bulunmaksızın 8 gün gözaltında tutulmuşken, Deniz’in katilinin sadece 18 saat gözaltında tutulmuş olması, etkin bir soruşturma yürütmeyen ve avukat arkadaşlarımızın taleplerini yanıtsız bırakan savcının, bu siyasi katliamı gerçekleştiren katilin bağlantılarını ortaya çıkaracak hiçbir araştırma yapmadan alelacele iddianame hazırlaması hukuk çerçevesinde izah edilebilir mi? Bu katliamların ve benzer mahiyette sayısız katliamın, Cumhur İttifakının yürüttüğü ırkçı, militarist politikalardan, cezasızlık politikasından bağımsız olduğunu kabul etmek mümkün müdür?

ÜLKE İŞKENCE MERKEZİ HALİNE GELDİ

Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2021 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olmuştur. Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut ve yoğunluk kazanmıştır. Denilebilir ki siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir. 21 Kasım’da Diyarbakır’ın Sur ilçesinde Tacettin Aslan isimli vatandaş ailesinin gözü önünde ters kelepçe yapılarak yere yatırılmış çok sayıda polis tarafından saldırıya uğramış, götürüldüğü çarşı karakolunda işkence ve kötü muamele devam etmiştir. Bu olaya ilişkin polis memurları hakkında idari ve adli soruşturma başlatılmamış, Tacettin Aslan hakkında ise polise mukavemet ettiği iddiasıyla soruşturma açılmıştır.

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ

Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne kayyım olarak atanmasının ardından öğrencilerin yaptıkları eylemlere müdahale eden polisin öğrencilere, ters kelepçe, darp, çıplak arama, cinsel taciz, su verilmemesi gibi birçok işkence ve kötü muameleyi sokaktan başlayarak gözaltı merkezlerine kadar uygulaması, Cumhur İttifakı iktidarının 2021 de hafızalara kazınan uygulamalarından biriydi.

VAN’DA 5 YILDIR KESİNTİSİZ YASAK VAR

Pandemi gerekçe gösterilerek en temel anayasal haklardan olan toplantı, gösteri ve yürüyüş yapma hakkı keyfi olarak kısıtlanmıştır. Cumhur İttifakı üyesi siyasi partiler açık ve kapalı alanlarda binlerce kişinin katılımıyla etkinlikler ve kongreler gerçekleştirirken muhaliflerin açık alanda gerekli tedbirleri alarak yapmak istedikleri eylem etkinlikler ise kısıtlanmıştır. İşçilerin, kamu çalışanlarının, öğrencilerin, kadınların, siyasi partilerin, STK'ların, bir bütünen muhalif tüm kesimlerin toplanma özgürlüğü yok sayılırken, toplantı gösteri ve yürüyüş hakkını ihlal etme konusunda Van Valiliği 5 yılı aşkın süredir kesintisiz uyguladığı yasaklama kararlarıyla 2021 yılını da birincilikle göğüslemiş oldu.  

11 AYDA 310 KADIN KATLEDİLDİ

Salgın koşullarında kadına dönük şiddetin oldukça arttığı bir dönemde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin sonucu olarak 2021 yılı kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddetin arttığı bir yıl olmuştur. 2021 yılının ilk 11 ayında en az 310 kadın katledilmiş, binlerce kadın taciz, tecavüz ve şiddete maruz kalmıştır. Siyasi iktidarın, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin yanı sıra, kadınların İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı gerçekleştirdiği eylemleri engellemesi, eylem yapan kadınların darp edilerek gözaltına alınması, kadınlara karşı suç işleyen erkeklere ‘iyi hal’ indirimi uygulanması, kadın mücadelesi yürüten aktivistlere cezalar verilmesi gibi politikaları kadınlara dönük şiddetin 2021 yılında daha da artması sonucunu doğurmuştur.

ÇOCUKLARA YÖNELİK İSTİSMAR ARTTI

Çocuklara dönük hak ihlalleri de 2021 yılında yoğunluk kazanarak devam etti. Şırnak'ta çocuğa yönelik istismarda bulunan Uzman Çavuş Aslan A.'ya yargı ‘cinsel istismar’ suçundan ödül gibi 2,5 yıl hapis cezası verdi. Urfa’nın Eyyübiye ilçesine bağlı Şıhmahsut Mahallesi’nde yaşayan Mohammad Dwla isimli erkek, 13 yaşındaki çocuğu Amara Dwla’ya şiddet uyguladı. Fail erkek daha sonra çocuğu işkence ederek katletti.  Batman'ın Bağlar Mahallesi'nde Emniyet Müdürlüğü'ne ait zırhlı araç çocukların bulunduğu sokakta çocukları kovalayarak, ezmeye çalıştı. Bitlis'in Ahlat ilçesinde aşırı hız yapan askeriyeye ait sivil plakalı otomobilin çarptığı 10 yaşındaki Eyüp Kırtay yaşamını yitirdi. Şırnak’ın İdil İlçesinde bisikletiyle gezen 7 yaşındaki Miraç Miroğlu zırhlı polis aracının çarpması sonucu hayatını kaybetti.

KÜRTÇE’YE TAHAMMÜLSÜZLÜK

Kürt diline tahammülsüzlük 2021 yılında da öne çıkan hak ihlalleri arasında yer aldı. KADES uygulaması 6 dilde hizmet vermeye başlarken Kürtçe dilini seçeneklerine eklemedi. TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan'ın yargılandığı davada Kürtçe savunma yapmasına izin verilmedi. Bitlis’teki bir camiye asılı olan ve 5 dilde ayet yazılı olan tabeladan Kürtçe çıkarıldı. Meclis’te Kürtçe konuşan Ayşe Sürücü'nün mikrofonunun sesi kapatıldı.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

2021 yılında en yoğun yaşanan ihlallerden biri de düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına yönelik oldu. Sosyal medya başta olmak üzere düşüncelerini ifade eden muhalifler vesayet altındaki yargı tarafından cezalandırılmaya devam etti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un dört maaş aldığı yönündeki paylaşımla ilgili olarak, ‘ohhhh yiyin bakalım boğazınıza dizilsin milyonlarca yoksul insanın hakkı’ yazan avukat Neslihan Ceylan'a 'kamu görevlisine hakaret' suçlamasıyla dava açıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Siirt ziyaretinde ‘Burası Kürdistan'dır ama inkar ediliyor’ diyen esnaf Cemil Taşkesen gözaltına alındı. ‘Cezai ehliyeti yoktur’ raporu olan 96 yaşındaki Aliye Yabansu hakkında ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ten dava açıldı. Fırat Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan Hifzullah Kutum’a, sosyal medya hesabından yaptığı ‘Şoreşa Îlonê hemû Kurdan pîroz be, Bijî Kurdistan’ paylaşımı gerekçesiyle dekanlık tarafından uyarı cezası verildi, sonraki süreçte görevden alındı ve tutuklandı.

GÖÇMEN VE MÜLTECİLER

Sayılarının 5 milyonu geçtiği tahmin edilen sığınmacı/mülteci/göçmenler, 2021 yılında da her türlü ayrımcılığa ve istismara, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kalmalarının yanı sıra kolluk güçlerinin ve sivil kişilerin ırkçı şiddetine maruz kalmışlardır. İran sınırını kullanarak Van üzerinden Türkiye’ye gelen Afganistanlılar, Suriye’deki iç savaştan Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Suriyeliler ve Rojavalılar bu saldırıların temel hedefleri oldular. 12 Ağustos 2021’de Ankara’nın Altındağ İlçesi’nde bir söylenti üzerine toplanan kitlenin Suriyelilere ait ev ve dükkânlar ile otomobilleri ateşe vermesi, Suriyelileri linç etmek istemeleri ve polisin bu duruma seyirci kalması siyasi iktidarın mültecilere ilişkin politikalarının önemli bir yansıması olarak hafızalara kazındı.

GAZETECİLERE YÖNELİK BASKILAR

20121 yılında basın organlarına sansür ve erişim engeli uygulamaları devam ettirilirken, basın emekçileri gözaltına alındı, darp edildi ve haklarında yürütülen yargılamalarda cezalara çarptırıldı. Ankara’da Konya’daki katliamı protesto edenlere polisin müdahalesini takip eden muhabir Delal Akyüz polisler tarafından darp edildi. Ardından gazeteciyi yere yatırarak darp eden polisler, Delal'in telefonuna el koydu. Çektiği fotoğrafları sildi. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin ana davasında karar çıktı. Mahkeme heyeti, Kemal Sancılı, İnan Kızılkaya ve Eren Keskin’e ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla 6’şar yıl 3’er ay, Zana Kaya’ya ise ‘örgüt propagandası’ iddiasıyla 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi.

KOBANÊ DAVASI

AKP iktidarı 2021 yılında Çöktürme Planının yeni aşamalarını devreye koymayı da ihmal etmedi. 2020 yılının Ekim ayında dönemin MYK üyesi arkadaşlarımızın tutuklanmasıyla yeni bir evreye dönüşen Kobanê Kumpas Soruşturması 2021’in ilk günlerinde davaya dönüştü. 3 bin 530 sayfa iddianame ve 370 klasör ekle başlayan davada, dosyadaki gizlilik kararının kalkmasıyla kumpasın belgelerine ulaşıldı. Ankara TEM Şube Müdürlüğü antetli ve kim tarafından yazıldığı belli olmayan belge soruşturmanın, iddianamenin ve bir bütünen dava dosyasının özeti niteliğindeydi. Söz konusu belgede özetle savcıya kumpası nasıl kuracağının talimatı verilmekteydi. AİHM kararını tanımadığı gibi adil yargılanma hakkından da bi haber olan mahkeme heyeti, avukatların ve yargılanan arkadaşlarımızın adil yargılanma koşulları oluşmadan katılmayacaklarını bildirdiği ve katılmadığı duruşmaları salona doldurduğu jandarma ve polislerle aç/kapa yaparak davayı devam ettiriyor.

PARTİ KAPATMA DAVASI

İktidarın vesayeti altındaki yargı eliyle kurduğu kumpasların en büyüğü olan HDP kapatma davası da 2021 yılında yargının siyasallaşmasının geldiği noktayı gösteren önemli bir gelişme oldu. Cumhur İttifakı ortaklarının baskısı altındaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından MHP Kurultayına yetiştirilmek için alelacele hazırlanan iddianamenin Anayasa Mahkemesi tarafından iade edilmesi kararına içerlenen Bahçeli’nin ‘Anayasa Mahkemesi de kapatılsın’ söylemi Cumhur İttifakının hukukun üstünlüğüne, Hukuk Devleti ilkesine nasıl yaklaştıklarını göstermesi açısından önemli bir örnek olarak tarihe geçti.

BİR GÜNDE 718 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI

HDP’nin kapatılması iddiasıyla hazırlanan iddianamenin Anayasa Mahkemesi’ne verildiği 17 Mart tarihinde milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği, daha sonra Anayasa Mahkemesi’nce ihlal ve yeniden yargılama kararı verilecek olan hukuksuz karara dayanılarak düşürüldü. Karara karşı TBMM’deki HDP Grubunda protesto eylemi yaparken sabaha karşı polislerce Meclis’ten çıkarılan Gergerlioğlu sonrasında tutuklandı.

İktidarın vesayeti altındaki yargı mensupları tarafından HDP’lilere, kadın hakları aktivistlerine, gazetecilere, kötü çalışma koşullarını protesto eden sağlık çalışanlarına, üniversite öğrencilerine muhalif duruş sergileyen vatandaşlara ilişkin gözaltılara, tutuklamalara ve davalara 2021 yılında da devam edildi. Binlerce muhalif vatandaşın hukuksuzca gözaltına alındığı 2021 yılının hukuksuz göz altılara ilişkin özeti, İçişleri Bakanı Soylu’nun 15 Şubat’ta 40 ilde yapılan eş zamanlı operasyonlarda bir günde 718 kişinin gözaltına alındığını gururla duyurması oldu. 

KAVALA VE DEMİRTAŞ KARARI

Hukuka aykırı tutuklamalar devam ederken AİHM tarafından derhal serbest bırakılmaları yönünde karar verilen Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala, iktidarın vesayeti altındaki yargıçların hukuk tanımaz tutumu nedeniyle 2021 yılını da cezaevinde geçirdiler. Binlerce muhalife de yargılandıkları mahkemelerce akıl almaz cezalar verildi. HDP milletvekili Leyla Güven’e siyasi faaliyetlerinden dolayı verilen 22 Yıl 3 Ay, TJA sözcüsü Ayşe Gökkan’a kadın mücadelesi faaliyetlerinden dolayı verilen 30 yıl ceza ve tutuklama kararı verilirken, Siirt’te 18 yaşındaki İpek Er’i nitelikli cinsel saldırıya maruz bırakarak intihara sürükleyen Uzman Çavuş Musa Orhan’a 10 yıl hapis cezası verildi ve tutuklanmasına ilişkin talep mahkeme tarafından reddedildi. Elbette Cumhur İttifakı yargısının adaletinden milletvekilleri de nasibini aldı. 27’nci dönemde Meclis'e toplam bin 467 fezleke gönderildi. Belediye başkanı seçilenlerin dosyaları ilgili başsavcılıklara iade edildiğinden şu anda 1392 fezleke mevcut. Bu bin 392 fezlekenin bin 41'i ise 56 HDP'li milletvekiline ait.

CEZAEVLERİ

Yıl boyunca hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı alan cezaevleri oldu. Pandemiyi de ‘Allah'ın lütfu' olarak değerlendiren 7242 sayılı yasada yapılan değişiklikler ve Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan yönetmelikteki düzenlemelerle cezaevlerini özellikle siyasi tutsaklar açısından işkence ve kötü muamelenin kesintisiz sürdürüldüğü mekanlar haline getirdi. Çete liderlerinin yüzü suyu hürmetine topluma karşı suç işleyenler ödüllendirilerek salıverilirken, siyasi tutsaklar en temel hakları olan sosyal, sportif etkinlikleri, havalandırma imkanı, sağlığa erişim hakkı, aile ve avukat görüş hakkı gibi temel haklarından yararlanamaz hale geldi. Ailelerinden yüzlerce kilometre uzaktaki cezaevlerine sürgün edilen siyasi tutsaklar daha cezaevi girişinde çıplak arama dayatması ve işkence ile karşılanıp, keyfi disi

plin cezaları verilerek kısıtlı sosyal imkanlardan ve iletişim imkanlarından mahrum bırakılmış, hücre cezası rutin haline getirilmiş ve bu disiplin cezaları bahane edilerek tutsakların infazları yakılmış, denetimli serbestlik kurumundan yararlanmaları engellenerek ceza içinde ceza uygulaması devam ettirilmiştir. Yaşadıkları hak ihlallerine ilişkin dilekçeler kayda alınmayan tutsaklara ayrıca bu dilekçeleri yazmış olmaları sebebiyle disiplin cezaları verildi. Muhalif yayınlara erişebilme ve radyo kullanma olanakları ellerinden alınan tutsaklara Kürtçe kitaplar verilmedi, ailesi ile anadilinde konuşan mahpusların telefonları kesildi. Batman Cezaevinde tutuklu oğlunun görüşüne giden ve başka bir tutukluya Kürtçe selam veren Fatime Demir’e, 6 aylık görüş yasağı verildi.

 HASTA TUTUKLULAR

2021 yılında cezaevlerinde hak ihlallerinden en çok zarar gören kesim yine hasta tutsaklar oldu. Hastalıkları ağırlaşmasına ve yaşları ilerlemesine rağmen Adalet Bakanlığı ya da cezaevi yönetimleri hasta tutsakların cezaevlerinden tahliye edilmesine, yakınlarıyla vedalaşma hakkı tanınmasına müsaade etmedi. Mide kanseri olan ve ‘cezaevinde kalamaz’ raporu verilen Hadi Yalçın ile akciğer kanseri olan 65 yaşındaki Hayrettin Yılmaz 2021 yılında kaybettiğimiz hasta tutsaklardan sadece ikisi olurken, 26 yıldır haksız yere cezaevinde tutulan, 10 farklı ağır hastalığı olmasına rağmen bugüne kadar Adli Tıp Kurumuna sevk edilmemiş olan M. Emin Özkan pandemi koşullarında gerekli tedbirler alınmadığı için korona virüse yakalandı ve şimdi yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. DTP Eş Genel Başkan yardımcılığı, HDP Eş Genel Başkan Yardımcılığı ve milletvekilliği görevlerini yürütmüş olan Aysel Tuğluk Kacaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurumunun, cezaevinde tedavi olamaz ve tek başına yaşamını idame ettiremez raporu verilmiş olmasına karşın, iktidarın vesayeti altındaki İstanbul Adli Tıp Kurumunun cezaevinde kalabilir raporu vermesi sebebiyle cezaevinden tahliye edilmedi. 

ÇÖKTÜRME PLANI

Önceki yıllarda olduğu gibi 2021 yılında da hak ihlallerinin katlanarak artması ile iktidarın 5 yıldır sürdürdüğü güvenlikçi politikalar doğrudan bağlantılıdır. Unutulmamalıdır ki 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulunca planlanan ve 2015 yılında uygulamaya geçilen adına 'Çöktürme planı' denilen planın devreye sokulması ve başta Kürt sorunu olmak üzere toplumsal sorunların çözümünde barışın tesis edildiği, demokratik çözüm ve diyaloğun esas alındığı yöntemin terk edilmesi bugün yaşadığımız tablonun temel sebebidir. Buradan hareketle 22 yıldır İmralı ada hapishanesinde neredeyse hiçbir haktan yararlandırılmayan Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridi hem hukuki hem de siyasi yönüyle doğru anlamak ve tanımlamak gerekir.

İMRALI CEZAEVİ

Son 5 yıldır başta cezaevleri olmak üzere tüm ülkede uygulanan hukuksuzluğun, hak gasplarının üretildiği bir laboratuvar niteliğindedir İmralı cezaevi. Sayın Öcalan üzerinde uygulanan, aile görüş yasağı, avukat görüş yasağı, avukat görüşünün yapılabildiği dönemlerde uygulanan görüşme yöntemi, iletişim ve yayın yasakları, keyfi disiplin cezası uygulamaları, AİHM kararının uygulanmaması, toplamda hiçbir hukuki dayanak olmaksızın yasaların, Anayasa'nın ve Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan hakların uygulanmadığı bu özel sistemin dalga dalga önce diğer cezaevlerine ve giderek tüm topluma yayıldığını görmek gerekir. 

ÇÖZÜMÜN ANAHTARI İMRALI ADASI

Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin hukuki ve siyasal sebeplerinin ve sonuçlarının Avukatları, hak savunucuları ve biz siyasetçiler tarafından ayrıntılı olarak topluma anlatılıyor olmasından kaynaklı burada çok ayrıntıya girmeyeceğim. Ancak ‘Bir şey nerede kaybedilmişse orada bulunur' sözünden hareketle kalıcı bir barışın tesis edildiği, başta Kürt sorunu olmak üzere tüm toplumsal sorunların diyalog ve müzakere yöntemiyle çözümünün ve böylece hukukun üstünlüğünü esas alan demokratik bir Cumhuriyeti kurabilme umudunun kaybedildiği yerdir İmralı adası.
 
Dolayısıyla ‘fırsat verilirse bir haftada çözerim’ diyen Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kendisi ve birlikte kaldığı arkadaşları açısından kabul edilemez düzeyde bir hukuksuzluğa tekabül ediyor olmasının ve yukarıda özetle sıraladığımız hak ihlalleriyle de doğrudan bağlantılı olmasının yanı sıra toplumun büyük özlemi tüm toplumsal sorunların çözümünün anahtarı olan barış umudunun bulunduğu yerdir İmralı Ada Cezaevi’dir. 2021 yılında burada anlatılamayacak kadar hak ihlaline imza atan AKP iktidarı Türkiye’yi cezaevine dönüştürüldü. İmralı’dan başlayarak bütün toplumu sardığı tecride karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.”