Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu, korona virüsü salgınına ilişkin yedinci ay değerlendirme raporu hazırladı.

Rapora ilişkin TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile TTB Merkez Konseyi üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt ile TTB Covid-19 İzlem grubu üyeleri Prof. Dr. Kayıhan Pala, Prof. Dr. Özlem Kurt Azap ve Doç. Dr. Osman Elbek’in katılımıyla online açıklama yapıldı.

Covid-19’un sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul edilmesi hekimler tarafından vurgulanırken, bakanlığın grip aşısı sayısını artırması istendi.

‘DURUMUN NE OLDUĞUNU ANLAMAMIZ ZORLAŞIYOR’

Duvar’dan Serkan Alan’ın haberine göre, Covid- 19 pandemisinin epidemiyolojik özelliklerini tartışabilmek ve alınan önlemlerin etkinliğini değerlendirebilmek için yalnızca ayrıntılı verilere değil, doğru ve güvenilir verilere ihtiyaç duyulduğunu belirten TTB, “Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan günlük ve haftalık verilerin güvenilirliği olmadığından TTB 7.ay pandemi değerlendirmesinde maalesef doğru ve güvenilir epidemiyolojik bir analiz yapmakta da yetersiz kalıyoruz” dedi.

Verilerin şeffaf bir şekilde açıklanmadığını belirten TTB Covid-19 İzlem grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Türkiye’de PCR pozitif olan doğrulanmış tüm vakaları açıklamadığını kabul etti. Böyle bir durumdan büyük üzüntü duyuyoruz. Bir ülke düşünün, bırakın bu olası ve kuşkulu sayılarını PCR testi yapılmış pozitif olan vakaları bile herhangi bir gerekçeyle açıklamıyor. Böyle olunca da durumun ne olduğunu anlamamız zorlaşıyor” diye konuştu.

‘NİSAN AYINDA 81 BİN 570 OLGU AÇIKLANMADI'

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, "Bizim ülkemizde nisan ayında PCR testi yapılanlarda pozitiflik oranı yüzde 20’ydi” sözünü hatırlatan Pala sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz nisan ayındaki tepe noktasına çıkma ve salgın eğrisinin bükülmesiyle ilgili yorumlarımızı yaparken bakanlığın çok az bildirdiği vakalar üzerinden bu yorumları yapmak durumunda kalmışız. Bakanın ifadelerinden yola çıktığımızda nisan ayında 81 bin 570 olgunun pozitif olduğu halde topluma açıklanmadığını görüyoruz. Biz aynı zamanda hem DSÖ hem de Avrupa Birliği Hastalıkları Önleme Kontrol Merkezi’nin veri tabanlarına girerek, ‘Sağlık Bakanlığı bunu topluma açıklamazken buralara bildirdi mi’ diye araştırdık. Hayır. Veri tabanlarına baktığımızda sadece açıklanan verileri bildirdiği açık olarak görüldü.”

 ‘TÜRKİYE EN ÇOK VAKA GÖSTEREN ÜLKELERDEN BİRİ’

“Sayın bakanın PCR test pozitif yüzde 10’a düştü açıklamasını eylül ayı için varsayarsak. O zaman da eylül ayındaki vakalara baktığımızda 275 bin 647 doğrulanmış vakanın topluma açıklanmamış olduğunu gördük ki bu vakaları üst üste toplayıp dünyadaki diğer doğrulanmış vaka bildiren ülkelerle bir araya getirsek Türkiye nüfus başına en fazla doğrulanmış vaka gösteren ülkelerden biri konumuna birden bire yükselmek durumunda kalacaktır. Nisan ve eylül ayı söz konusu olduğunda 350 binden fazla doğrulanmış olgunun topluma bildirilmediği açık olarak görülüyor. Mayıs, haziran, temmuz, ağustos ve şimdi ekimi de buna katacak olursak Türkiye’de doğrulanmış olgu sayısının bakanlığın bildirdiğinden çok daha yüksek olduğu, doğrulanmış ölüm sayılarındaki tartışmanın ise sürdüğü açık olarak karşımızda duruyor.”

‘SALGIN KONTROL ALTINA ALINMALI VE OKULLAR AÇILMALI’

TTB’nin altıncı ay değerlendirmesinde pandemi döneminde ikinci temel sorunun okulların açılması olduğu ifade edildi.

Okul konusunun sağlığın ardından ikinci önemli konu olduğunu belirten Prof. Dr. Özlem Azap Kurt, “Biz okulların kapalı kalmasının mümkün olmadığını düşünüyoruz. Yüz yüze eğitimin yerini uzaktan eğitimin alamayacağı çok açık. Bunu yaşayarak da gördük. Okullar açılmak zorunda ama okullar açılırken bu salgının kontrol altına alınmış olması gerekiyor. Yani salgın kontrol altına alınmalı ve okullar açılmalı. Burada da kullanılması gereken kriterler tarih ya da zaman ölçütü değil. Örneğin günlük yüz binde yeni olgu sayısının binin altına düştüğü durum güvenlidir, bu zaman açılabilir denebilir. Henüz biz olgu sayısını bilmiyoruz ki öyle bir noktaya gelelim gibi bir duruma geliyoruz. Sonuçta okullar salgın kontrol altına alınarak açılmalı, açıldıktan sonra da çocukların, okul çalışanlarının ve öğretmenlerin sağlığı yakın takibe alınmalı. Sınıfta bir olgu çıktığında ne yapılacağı açık bir şekilde ortaya konmalı” ifadelerini kullandı.

‘AŞILAMA GRUBUNU GENİŞLETMEMİZ GEREKİYOR’

Mevsim değişiklikleriyle birlikte farklı acil koşullar olduğunu belirten TTB Merkez Konseyi üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt, “Influenza grip mevsimine girdik. Influenza belirtileriyle Covid belirtileri arasında semptomlarda çok farklılık yok” dedi.

Influenzaya ilişkin değerlendirme yapan Prof. Dr. Özlem Azap Kurt ise şunları kaydetti:

“Risk grubu başta olmak üzere aşılama grubunu genişletmemiz gerekiyor. Dünya böyle yaklaşıyor. Örneğin İngiltere Amerika, temmuz ayından sonra şu kadar aşı alacağız diye açıklama yaptılar. İnfluenzayla Covid-19’un birlikteliğinin ağır bir tabloya yol açacağı açık. Bildiğimiz kadarıyla 1,5 milyon girip aşı gelecek ve bu resmi bir açıklama değil. Kulaktan kulağa duyma bilgilerden gelen sağlık çalışanları için ayrı bir aşı temin edileceği ama onun da çok yakın dönemde olmayabileceği söyleniyor. Bizim ekimin 12’sine gelmiş, ınfluenzaya adım atmış ülke olarak hazırlıklarımızın yeterli olmadığını söyleyebiliriz.”

TTB’NİN ÖNERİLERİ

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın verilerin paylaşımına ilişkin ‘Ulusal çıkar’ sözünü hatırlatan TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “Ulusal çıkarımızın halk sağlığı olduğunu da unutmamak gerekiyor” dedi.

Sağlık çalışanları ve toplum açısından kış mevsiminin uzun ve zor geçeceğini söyleyen Fincancı, TTB’nin önümüzdeki döneme ilişkin pandemiye ilişkin taleplerini şu başlıklar altında sıraladı:

‘TEST STRATEJİLERİ DEĞİŞTİRİLMELİ’

Türkiye'de bilimsel olmayan TEST Stratejisi değiştirilmelidir. Şu ana kadar yapıldığı şekliyle sadece semptom gösteren yakın temaslılar değil tüm temaslılara ve yüksek risk grubunda olanlara (sağlık çalışanları, toplu taşımada görevli olanlar vb.) test yapılmalıdır. Son bilim kurulunda alınan “asemptomatik kişilere yönelik test kapasitesinin arttırılması” kararı olumlu olup, bir an önce yaşama geçirilmesi gerekmektedir.

‘İZOLASYONU BOZAN DURUMLAR İNCELENMELİ’

İzolasyon ve karantinada olan yurttaşların uyumu sağlanmalıdır. Yoksulluk, ev koşullarının uygun olmaması vb. nedenlerle izolasyon ve karantina uyumunu bozan durumlar incelenmeli, dışlayıcı, polisiye tedbirlerle değil sosyal destek sağlanarak uyum artırılmalıdır.

FİLYASYONUN ÖNEMİ

Pandemi ile mücadelede filyasyonun önemi yadsınamaz. Ülkemizde şimdiye kadar filyasyon diye yapılan uygulamanın “temaslı taraması” olduğu; gerçek filyasyonun “geriye dönük sıfırıncı vaka” filyasyonu olduğu gerçeği artık kabul edilmeli, pandemiyle tam bir mücadelede bilimsel bilgi ışığında yol alınmalıdır. Filyasyon ekiplerinin sayısı artırılarak araç, şoför, lojistik, filyasyonun önemine ilişkin eğitim ve özlük haklarında iyileşme sağlanmalıdır.

PCR TESTİ NEGATİF OLUP SEMPTOMU OLANLARA İLİŞKİN TALEPLER

Diğer önemli bir konu da PCR testi negatif semptomlu, tomografide Covid-19 zatürreesi olan olguların durumudur. Bunların temaslılarının filyasyon taramalarının son bulmasının hiçbir bilimsel mantığı yoktur. Bu kişiler virüsün akciğerlere kadar inip ağır zatürree yaptığı insanlardır; geriye dönük 10 gün öncesine kadar virüsü yaydıkları düşünüldüğünde, taramadan çıkartılmaları toplumda enfeksiyon zincirini kırma girişimlerimizi başarısızlıkla sonuçlandıracaktır.

İLAÇLARA DAİR ÖNERİLER

Tedavi algoritması gözden geçirilmeli, yapılan araştırmalarda tedavide yeri olmadığı belirtilen ve ciddi yan etkileri bilinen hidroksiklorokin tedaviden çıkarılarak, hafif olgularda favipiravir, orta-ağır olgularda remdesivir antiviral tedavi olarak rehbere alınmalıdır.