MHP’nin kesinleşmiş cezalardan 5 yıl indirim içeren yasa teklifi bir başka deyimle iyi hallilik şartı önermediği için anayasa mahkemesi kararına göre dolaylı af teklifi, toplumsal barışa hizmet yerine, tam tersine toplumsal kaosa yol açacak bir tekliftir. Başta mafyatik suçlar olmak üzere sadece adli suçlar için önerilen düzenleme teklifi anayasanın 10. maddesinde teminat altına alınan eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesinde teminat altına alınan ayrımcılığı yasaklayan düzenlemeye de aykırıdır.

Keza Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına İlişkin Kanun’un 1. Maddesine de aykırıdır. Söz konusu madde de aynen şöyle denmektedir: "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar, hükümlünün ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç ile sosyal köken ve siyasi ve diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal koşulları yönünden ayrım yapılmaksızın ve hiç kimseye ayrımcılık tanınmaksızın uygulanır".

Bu madde ceza infaz hukukunun temel bir ilkesini yansıtan maddedir. Ceza infaz hukukunun en temel ilkesi ceza kesinleştikten sonra suç ne olursa olsun, ceza ne olursa olsun kişinin suçla ilişkisinin kesilmiş olmasıdır. Dolayısıyla infaz hukuku kuralları karşısında artık kesinleşen cezası olanların eşit bireyler olarak muamele görmesidir. Dolayısıyla MHP’nin önerisi bu kurala aykırı olduğu gibi, hakkaniyet, adalet ilkelerine de aykırıdır. MHP sol ve Kürt düşmanlığı ile böyle bir öneri getirmektedir. Şu anda koalisyonun büyük ayağı AKP yolsuzlukların, küçük ayağı MHP ise mafyanın hamisi durumundadır.

Mevcut koşullarda toplumsal barış açısından af konusuna nasıl yaklaşılmalı? Toplumların zaman zaman geçirdiği olağanüstü dönemlerden sonra, bu dönemlerden sorumlu görülenler için af yasaları çıkarılması uluslararası alanda, tüm ülkelerde bir gelenek haline gelmiştir. Bunun siyasal, toplumsal ve hukuksal nedenleri vardır. Yani af siyasal bunalım dönemlerinden sonra normale dönüşün koşulu olarak kabul edilir. Afla bazı vakalar unutulmaya çalışılır. Fransızlar genel affa "amnistie", İngilizler "amnesty" derler. Bu sözlerin kökeni Latince "amnestia" sözcüğünden kaynaklanır", geçmişin unutulması" anlamına gelir. Ünlü hukukuçu Jeering affı hukukun emniyet sübabı olarak değerlendirir. İlk yazılı af M.Ö. 404 yılında Atinalı General Thrioaybule tarafından ilan edilmiştir. Bu affa geçmiş şeyleri unutma yasası denmiştir, Avrupa tarihinde derebeyleri, krallar, imparatorlar ve papalar af kurumunu sık sık kullanmışlardır. Fransa’da genel af öteden beri uygulanmaktadır.

Ülkemizde de imparatorluktan bu yana, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerinde çok sayıda genel af ilan edilmiştir. Genel af tüm ülkelerde "kamu yararı" saikiyle ele alınır. Özellikle siyasi suçlar nazara alınır. Tarihte ve özellikle orta çağlarda, uzun bir süre siyasal suçlar, adi suçlardan daha ağır ve tehlikeli sayılmıştır. Bu suçları işleyenler Crimen Majestatis adı altında özel mahkemelerde yargılanıyordu. Bu tür suçları işleyenlere verilen cezalar, suçluların çocuklarını, torunlarını da etkiliyordu. Fransız devriminden sonra bu durum değişti. Siyasi suçlu artık toplum düşmanı olarak görülmemeye başladı. Hukuk doktrinine göre siyasal suçlar ülkeden ülkeye, dönemden döneme değişen, toplumsal düzene yönelik geçici suçlardır. Siyasal iktidarlar değiştikçe siyasal suçlar da değişir. Değişken ve göreli suçlardır. Bu suçları işleyenler kişisel çıkarlar gözetmeden, yurt çıkarlarını gerçekleşmesini istedikleri düzende gören inanç sahibi kişilerdir. Çağdaş ceza hukukunda bu özellikten dolayı af konusunda siyasal suçlar özellik ve öncelik kazanır. Aslında hukuk filozofları siyasi suçları toplumsal gelişim ve dönüşüm için faydalı görürler. Siyasal suçlar sistemin aksaklıklarına ayna tutar. Dolayısıyla toplumsal deprem dönemlerinden sonra başta siyasal suçlar olmak üzere genel af çıkartılır.

MHP’nin tasarısının makbul bir felsefesi yoktur. Peki ne olmalı? Yıllardır özel mahkemelerde uygulanan "düşmanla savaş hukuku"ndan dolayı çok sayıda insan salt düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde bulunmakta. Özellikle son 10 yılda AKP’ye muhalif olan herkes adil olmayan yargılamalarla cezaevlerine tıkıldı. Birçok ülkede kaldırılmış olan "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan dolayı binlerce soruşturma, kovuşturma var. AİHM kararlarına göre de kanuni dahi sayılmayan "örgüte üye olmamakla birlikte üyelik" suçundan binlerce insan içerde. AKP iktidara geldiğinde cezaevlerinin nüfusu 50 binin altındaydı. Şimdi 260 bine yaklaşıyor. 400 civarında cezaevine onlarca yenileri ekleniyor. Türkiye cezaevi nüfusunun genel nüfusa oranı açısından büyüklük itibariyle dünyada ikinci. Coğrafya cezaevi cumhuriyetine dönüştü. Sosyo ekonomik sistemin bozukluğundan dolayı adli suçlarda patlama var. Aslında bu suçlar da dolaylı olarak siyasetle bağlantılı. Bu nedenle şahıslara karşı işlenmiş suçları devlet af edemez görüşü bilimsel olmayan sığ, yanlış bir görüş. Laik hukuk anlayışından yoksun bir görüş. Toplumsal barış açısından ve demokratikleşme açısından, insanlığa karşı suç ve işkence suçu hariç ayrımsız bir genel affa ihtiyaç var. Bu konuda HDP ve CHP’nin net olması gerekir. Politikasızlıktan arınıp toplum gündemine özgürlükçü politikaların taşınması gerekir.

Her ne kadar Can Baba (Yücel) "Affın şartı nedamettir, nedamet ise hıyanettir" demişse de nedamet ve hıyanete düşmeden de sistemin bozukluğundan ve iktidarın totaliter şiddetinden içerde olanların ve yakınlarının ayrımsız bir genel affa ekmek, su gibi gereksinimleri var. Toplumsal barış için bir adımdır genel af. Dolayısıyla Toplumsal barışa değil, toplumsal kaosa hizmet edecek MHP tasarısını değil, felsefesi olan bir çözümü toplum gündemine sokmak gerekir.