Merhaba; sürüden ayrıldığını sanarken aynı sürüyle gidenler,

Ey Gezi Parkı’ndaki ruh birlikteliğini anlamayıp ayrı kıtada özgürlük adı altında sol gösterip sağ ezber sallayanlar bilmelisiniz ki; Hükümet anladı, halk anladı bir siz anlamadınız bu halkın derdini… Merakım şudur ki yada budur ki veya nasıl anlarsanız; ortada bir şey yokken neyin festini yaptınız… yalnız bu fest çok fast oldu… (“ fast “İngiliz dilinde hızlı manasındadır). Ayrıca İngilizlerin konu ile ilgili bir atasözü var mıdır? Bilmiyorum…

“Niye bütün bileşenler yok” sorusunu sorma öngörüsüne sahip olmayanlar ve alandaki tablodan sonra çekildiği açıklayan ve daha sonra başka bir telde aynı türküyü söylemeye gidenler de bir acayip kardeşim..

Neyse canım herkesin politik duruşu kendisine… Çok klişe ve gereksiz bir özne yüklem ilişkisi oldu farkındayım , ma ne yapayım ha… Bu memleketin kederini, geçmişin başrolde oynadığı olay örgüsünü görmeden gidip ulusolcu üslup ile kitleyi kendi rüzgarı ile politik dertlerine kurban edenler bilmelidir ki; bugün bu memleket  ve dünya böyle ise sizin bu aceleci ve  okuduğunuz kitaplardan sadece kelime bazlı anlam çıkarmanızdandır.. Kısacası insanların iyi niyetini kendi argümanlarına kurban etmekten başka bir şey değildir sizin yapmaya çalıştığınız… hele bir sor sizin bu festivalinizden uzak kaçanlar niye kaçtı diye.. hayır yani sizi anlamaya çalışmak için soruyorum…

Sevgili her acıyı yüreğinde  gezdiren kardeşlerim  yukarıdaki meseleye kısaca gönderimden sonra cılız kelimelerimizle devam edelim.. Zira bilinir ki bizde coğrafya acıyla pekiştirilir belleklere…

Hey gidi teşkale düşkünü eşkaller….

Yasa ile kurulmuş bir kurumdan “örgüt “ çıkarmak herkesin harcı değil….

Gece vardiyasında; Doğa talanına dur demek için mücadele eden  TMMOB‘u bertaraf etmeyi demokrasi kazanımı olarak görenlerin bilmesi gerekir ki; demokrasi  sadece çoğunluğun zikri ise o zaman 12 Eylül Anayasası bu zamana kadar en sağlam oy almış şeydir işte şey yani şeydir ha…

Bi bilemediniz karşıki köyler hep cenderme cenderme..

Faiz lobisini arama motorlarında arayan zihniyet kendi hesaplarına bakma tenezzülünde bulunmazken, her geçen gün daha da zenginleşirken insan hayatını ucuzlaştırmak için elinden geleni jöleyle meşrulaştırma peşinde. Yeni Başdanışmanın “Kürtler Gezi olaylarına destek verirse açılım biter” demesi şuanki ileri demokrasinin ne halde olduğunu, tehdittin nasıl resmiyet kazandığının göstergesidir.

Fail-i meçhuller de gömlek değiştirmiştir ; sevgili izdivaç programları izleyicisi kardeşlerim.

Ali İsmail Korkmaz’ı sokak ortasında döverek ölmesine sebep olanlar bulunmaz, Ethem’i vuran serbest kalır, Medeni sırtından vurulur, 2 çocuk halen yoğun bakımda can çekişir ve nice hak ihlalleri orada burada insan evlatlarına çarpar, sonra sen kalkar hiçbir şey olmamış gibi Mısır’da olanlara akıl  satarsın…

Belirteyim Darbenin her türlüsü bir hak gaspıdır …

Onu geç Derebeylerin utançtan uzak, kutsal aya yakışmayan beyanatları da çabası… İnsani hiçbir duyguya, yoruma yakışmayan bu duruma Hipokrat’a selam çakmış bir meslek erbabın yaptığı rezalet  eklenince  kurumsal işleyişin insan üzerindeki zorbalığını tescillemiş oluyor.

Anaların biriken gözyaşlarında, hiçbir dua hiçbir güç sizi boğulmaktan kurtaramayacaktır.

Canın bir değeri yok; malı değerli sayan lobici “aramatörler” için… Demem odur ki; Türkiye’de olması gereken birçok şey sadece cümle içinde kullanılır; misal “barış”, “demokrasi”, “insan hakları”… yani öyle “niyet ettim cümle içinde kullanmaya”  ile olmuyor zikir olayı…

Basına söyleyecek kelime kalmadı lügatta  onu es geçiyorum..

Taciz ve tecavüz vakalarındaki suskunluk hangi değer yargısı ile paklanıyor, açıklanıyor bilmek istiyorum. Neden bu tip olaylarda faillerden çok mağdurlar üzerinden bir yorumlama getirilir. Ahbap çavuş ilişkisi bu pislikleri görmezden gelmeye mazeret midir yoksa hukuk kişiselleşmiş midir?

Cop, mermi ve  gaz seferberliği ilan edilen mahsus mahallerde keyfiyete uygun ne çok performans yaşanıyor  ve ne çok görmezden gelme gözümüze sokuluyor..

Aşırı kapital ve tokluktan terbiye olamamışın açlıktan çıkaracağı sadece şovdur…

Ricamdır fikriniz ve zikriniz bir değilse konuşmayın anlatmayın biz sizi anlıyoruz zaten..

Tabir-i caize müsait söylemle diyecek olursak “siz” ve “biz“ uzaklığı hiç bu kadar aşikarlaşmamıştı.

Yeşilin suç, dayanışmanın örgüt sayıldığı, yalakanın terfi edildiği   bu güzide  yönetim şeklinde toplum mühendisliğinden toplum müteahhitliğine geçişin yaşanması  topluma dayatmanın verdiği haz mı desem gaz mı desem çıkar mı desem hepsini birden  ortaya karışık mı sersem bilemedim kısacası menü ile halkın siparişi birbirini tutmuyor tutmayacak, tutmayacak dedim tutmadı….

Bacak arası tehdidiyle memlekete yön veren çok değerli büyüklerimin önünde belirtmek isterim ki ;   Haydi eller havaya şiarıyla yasa çıkarmak trajedinin komediye, komedinin trajediye  göz kırpmasıdır. Gerçi “tomakrosilerde”  su tükenmez…

Sürç-i lisan ettiysek bilerek etmişizdir…

Bu suskunluk bu sessizlik bu tepkisizlik bu halden anlamazlık ile hiçbir sandık bizi paklamaz, aklamaz….

Demokrasi dedikleri şey olsa olsa herkesin kendini yaşayıp, fikrini, derdini anlatabilme alanına sahip olup; olanı olduğu gibi kabul etmesi olsa gerek.. Çoğunluğun azınlığa artistliği olmaması gerek..

Not:  Suskunluk sıra şaşırtıyor… Sıra bekleme!!! Sesini kat ezileninin ötekinin sesine…

Kişisel not:  Belirteyim Gezi olaylarını kullanmak isteyen birileri olmuştur, bilemem, lakin hiçbir neden hukuk sisteminin olduğu yerde bu ölümleri meşrulaştıramaz..