Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Artı Gerçek TV’de yayınlanan “Ya Sorulmasaydı?” programında gazeteci Canan Kaya’nın sorularını yanıtladı.

Programda, Kaya’nın “Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) neden ayrıldınız? sorusuna “İdeolojim değişti” ifadesiyle yanıt veren Kadıgil, “Mecliste, Kürt siyasetine bakışım çok değişti. Kendimi çok eşitlikçi ve özgürlükçü biri zannederdim ama Meclis’e girdiğimde bazı konularda ne kadar kapalı ve ezbere dayalı baktığımı gördüm” dedi.

‘BÜTÜN PARTİLER VE ÜST YÖNETİMLER PATRONLARA AİT’          

Kadıgil, CHP’den ayrılma kararına ilişkin açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Geldiğimiz noktada bakıyorum; bu tarafta AKP-MHP var, diğer tarafta CHP var ama yanında da Saadet, İyi Parti, DEVA ve Gelecek gibi partiler var. Peki ben neredeyim? Benim gibi düşünen insanlar nerede? Biz nasıl temsil edileceğiz? CHP, günün sonunda sosyal demokrat bir parti ve sosyal demokrat partinin ödevi de sınıflar arası adaleti sağlamaktır. Bizim geldiğimiz Türkiye’de işçi sınıfını temsil eden kim var? Kitlesel olarak bu göreve talip kim var? Bütün partiler, bütün üst yönetimler patronlara ait. Gerçek bir sosyal demokrat partinin dahi aradaki bu dengeyi sağlayabilmesi için solda bir ağırlık merkezi yaratmak zorundasınız.“

CHP’nin 6 muhalefet partisiyle görüştüğü Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem toplantısında TİP’in neden yer almadığı sorusuna “Davet gelmedi” şeklinde yanıt veren Kadıgil, “Eğer davet edilseydik katılırdık” dedi.

‘GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM GÖRÜŞMELERİNE DAVET EDİLMEDİK’

Kadıgil, CHP’nin ittifak görüşmelerine yönelik görüşlerini şu sözlerle dile getirdi:

“Açıkçası bu görüşmelerle ilgili bize davet gelmediği için bir değerlendirme yapmadık. Ancak sanıyorum orada zaten mevcut Millet İttifakı’nı genişletme çabası üzerinden birtakım görüşmeler yürüyor. Şu anda gördüğümüz tabloda neredeyse temsiliyet sıkıntısı yaşadığımız bir duruma düştük. Ortada milliyetçi-muhafazakâr bir Cumhur İttifakı bloku var, ona karşı alternatif olarak bir araya gelen ve yadsınamaz bir şekilde en güçlü iktidarı geri alma opsiyonu olan ekibe baktığınızda ise yine milliyetçi-muhafazakâr hassasiyetleri yüksek partileri görüyorsunuz. Burada o zaman bir temsiliyet sorunu ortaya çıkıyor. Kürtlerin ve sol sosyalist grupların temsil edilmesi sağlanmadan ne doğru düzgün bir kurtuluş yaşanabilir, ne de doğru düzgün bir kuruluş yaşanabilir. Açıkçası ikinci kısmı da çok önemsiyoruz. O görüşmelere davet edilseydik katılırdık. Bu benim kişisel görüşüm, arkadaşlarımızla değerlendirme fırsatımız olmadı henüz ama Saray rejimi sonrası restorasyon düzenini konuşacaksak elbette katılmak, dinlemek ve görüş sunmak isterdik.“