HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, tecridi protesto etmek amacıyla hayatına son veren ve cenazesi dün gece yakınlarından kaçırılarak defnedilen Zülküf Gezen’in mezarını ziyaret etti.

Polisin kitlenin mezarlığa girişini engellemesi ve kitleye dönük sert müdahalesi sonrasında Temelli ve beraberindeki HDP milletvekilleri, Zülküf Gezen'in taziyesine katıldı.

Temelli, “İnsanların inançları ve dinleri vardır. Bu dinden ve inançtan gelen hakları vardır. İnsanlar aile fertlerinden birini yitirdikleri zaman onu dini vecibelere uygun olarak defnetmek isterler. Bu en temel insan haklarından biridir. Bugün bu hak burada, herkesin gözü önünde gasp edilmiştir. Biz de buradayız ve bunu teşhir ediyoruz. Sabah akşam meydanlarda siyaset yaparken sürekli olarak dini siyasete alet edenler burada bir kez daha dini istismar etmişlerdir” dedi.

Temelli, burada yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

Bugün burada, çifte hukuksuzluğu ve adaletsizliği bir arada yaşıyoruz. Sayın Leyla Güven çok uzun zamandır Türkiye’ye sesleniyor; bugün 131 gün oldu. Büyük bir adaletsizliğe hukuksuzluğa dikkat çekiyor. Tecrit denen bu hukuksuzluk, bu adaletsizlik son bulsun diye 131 gündür bedenini açlığa yatırarak sesini duyurmaya çalışıyor.

Cezaevlerinde binlerce tutsak açlık grevinde, 335 tutsak çok ağır koşullarda. Dünyanın her yerinde birçok insan açlık grevi eylemleriyle bu büyük hukuksuzluğa dikkat çekiyor. Biz de HDP olarak açlık grevlerinin başladığı günden bugüne, bu hukuksuzluk son bulsun diye Türkiye’ye, uluslararası kamuoyuna, başta da Adalet Bakanlığı'na seslendik. Dedik ki "Gelin yasaların gereği ne ise onu yapın, hukukun gereği neyse onu yapın. Sizden talep edilen şey hukukidir, yasaldır, meşru bir taleptir".

‘ADALET BAKANLIĞI SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRSEYDİ ARKADAŞIMIZ YAŞIYOR OLACAKTI’

Bu meşru talebi görmeyerek, yasaları ihlal ederek suç işliyorsunuz. Açlık grevindeki insanlar bu barışçıl eylemle seslerini size duyurmaya çalışırken, biz de "Kimse yaşamını yitirsin istemiyoruz" dedik. Ama maalesef dün bir hükümlü cezaevinde yaşamını yitirdi. Eğer Adalet Bakanlığı üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirseydi, arkadaşımız yaşıyor olacaktı.

‘BİR BAŞKA İNSANI DAHA CEZAEVİNDE YİTİRMEK İSTEMİYORUZ’

Şimdi başka ölümlerin olmaması için bir an önce Adalet Bakanlığı üzerine düşeni yapmak zorundadır. Bugün 800’e yakın defadır avukatlar İmralı’ya gitmek için, Sayın Öcalan’la görüşmek için başvuruyorlar. Her seferinde hiçbir haklı gerekçeye dayanmayan bir şekilde bu başvuru reddediliyor. Her seferinde bir bahane uyduruluyor. Artık bahane uydurulmasın. Artık bir başka insanı daha cezaevinde yitirmek istemiyoruz. Leyla Güven'i kaybetmek istemiyoruz.

‘İNSAN CANINDAN KIYMETLİ BİR ŞEY YOKTUR, İNSAN CANI ÜZERİNDEN SİYASİ HESAP YAPMAYIN’

Bu ölümden, bu kayıptan çıkarılacak çok önemli dersler var. Tecrit, adalet ve hukuk meselesi siyasete malzeme edilemez, seçimlere malzeme edilemez. Her gün Kürtlere HDP'lilere nefretle yaklaşan bu siyasi iktidarı buradan bir kez daha uyarıyoruz. İnsan canından daha kıymetli bir şey yoktur. İnsan canı üzerinden siyasi hesap yapmayın. Hukukun, adaletin çağrısına kulak verin ve tecridi sonlandırmak için gerekli adımları atın.

‘SABAH AKŞAM DİNİ SİYASETE ALET EDENLER DEFİN HAKKINI GASP ETTİ’

Ailenin, dostların acısı büyüktür. Bu acıyı paylaşıyoruz, rahmet diliyoruz. Ama bugün burada, bu hukuksuzluğun üzerine başka bir hukuksuzluk daha binmiştir. İnsanların inançları ve dinleri vardır. Bu dinden ve inançtan gelen hakları vardır. İnsanlar aile fertlerinden birini yitirdikleri zaman onu dini vecibelere uygun olarak defnetmek isterler. Bu en temel insan haklarından biridir. Bugün bu hak burada, herkesin gözü önünde gasp edilmiştir. Biz de buradayız ve bunu teşhir ediyoruz. Sabah akşam meydanlarda siyaset yaparken sürekli olarak dini siyasete alet edenler burada bir kez daha dini istismar etmişlerdir.

‘BÜTÜN BİR HALKI TECRİT ETTİNİZ, YETMEDİ ŞİMDİ DE MEZARLIKLARI KUŞATIYORSUNUZ’

İnsanların dini duyguları ile oynamışlardır. Aileyi ve yakınlarını mağdur etmişlerdir. Gidin o mezarlığın haline bakın. Gidin o mezarlığın fotoğrafını çekin. Nerede görülmüştür bir mezarlığın TOMA’larla, polislerle kuşatıldığı, tecrit altına alındığı? Artık bu dinin de bu iktidar tarafından ne denli çarpıtıldığının en açık fotoğrafıdır. İnsanları tecrit ettiniz bütün bir halkı tecrit ettiniz, yetmedi şimdi de mezarlıkları kuşatıyorsunuz.

‘İNSANLAR CENAZESİNİ DEFNEDEMİYOR, BU NASIL BİR AYRIMCILIK’

İnsanlar ne yitirdiklerinin cenazelerini defnedebiliyor ne de sonrasında gidip mezarları başında fatiha okuyabiliyorlar. Bu reva mıdır? Bu hukuk mudur? Bu nasıl bir ayrımcılıktır? Nasıl bir nefret suçudur? Herkes en temiz duygularla, artık şirazesinden çıkmış bu iktidar anlayışına dur demelidir. Bugün buraya aile ile dayanışmaya gelen binlerce insanın önü kesildi.

Onlara taciz uygulandı, onlara şiddet uygulandı. Neden? İnsanlar tabi ki taziyelere gelecek, tabi ki birbirinin acısını paylaşacak. Bundan daha doğal ne olabilir? Hak vaki olmuş hüküm kalkmış insanların cenazesini kaldırmaktan daha doğal ne olabilir! Bu en temel vecibelerden biri. Bırakın insanlar dini vecibelerini yerine getirebilsinler. Cenazelerini bari kaldırabilsinler, Fatihalarını okuyabilsinler.

‘BU TOPRAKLAR ÖLÜME DOYDU, ARTIK KİMSE ÖLMESİN’

Bu anlayıştan dolayı bu iktidarı da, tecridi kaldırmayarak insanların ölümüne sebep olan Adalet Bakanlığını da kınıyoruz. Bu uygulamaya bir an önce son verilsin. Sayın Öcalan ailesi ve avukatlarıyla düzenli olarak görüşebilsin. Başka kimseyi yitirmek istemiyoruz. Her can bizim için kıymetlidir. Bu topraklar ölüme doydu. Artık kimse ölmesin istiyoruz.