HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Bingöl, Kars, Muş gibi kentleri kazanma şansımız daha da artmış durumda. AKP’ye oy veren Kürt seçmenin yüzde 6’sı bize kaydı” dedi.

Mezopotamya Ajansı'ndan Yasin Kobulan'ın haberine göre, ellerinde iller ve Türkiye bazında yapılan anketler olduğunu ifade eden Temelli, Kars, Ardahan, Iğdır, Ağrı, Bitlis, Bingöl ve Elazığ’ı kapsayan gezi boyunca edindiği izlenimlerini şu sözlerle paylaştı:

“Tabloya dönüp baktığımızda AKP’deki oy kaybı devam ediyor. 24 Haziran’da başlayan oy kaybı devam ediyor. 5-7 arasında bir kaybı olduğu görülüyor. Diğer partilerin oy değişiminde de ciddi bir değişim yok. HDP’de bir değişim söz konusu. Bir diğer önemli nokta ise atmış olduğumuz güçlü adım ve seçenek yaratmayla kararsız seçmen azaldı. Özellikle AKP-MHP ittifakına karşı bir yükseliş artıyor. Diğer bir önemli nokta ise AKP’ye oy veren Kürt seçmen içerisinde yüzde 6 gibi kayma söz konusu. Bingöl, Kars, Muş gibi kentleri kazanma şansımız daha da artmış durumda. Ama bizler çalışmaya devam edeceğiz, hiçbir şeyi şansa bırakmayacağız.”

‘BÜYÜK BİR COŞKU İLE KARŞILAŞIYORUZ’

Seçim çalışmalarına başladıkları ilk günden bu yana gittikleri her yerde büyük bir coşkuyla karşılaştıklarını dile getiren Temelli, “Her şeyden önce seçim kampanyasını aşan bir çalışmayı hem biz, hem halkımızı yürütüyor. Halkın beklentisi de bu yönde. Birkaç ayağı var bizim çalışmamızın. Her şeyden önce diyoruz ki bu tecrit sonlansın. Bu tecridin sonlanmasıyla beraber açlık grevi eylemleri bitecektir ve arkadaşlarımız sağlığına yeniden kavuşacaktır. Kimsenin hayatını yitirmesini istemiyoruz, ölümlerin olmasını istemiyoruz. İkincisi Türkiye’de uzun yıllardır süren bir savaş politikası, yıkım politikası var. Bu savaşın, bu savaş dilinin sonlanması, bu savaş politikalarının son bulması. Bir ayağı da seçim çalışmaları. Yani kentimizi biz yönetmek istiyoruz. Kayyumlardan, kayyumcu zihniyetten, tekçi anlayıştan, faşizmden kurtulmak istiyoruz. Demokrasi, barış istiyoruz. Bu çerçevede çalışmalarımız yoğunlaştı ve kampanyamızı böyle bir stratejiyle yürütmekteyiz. Ama görüyoruz ki, bu üçayakta halkın biricik gündemi. Halkta böyle bütünlüklü yaklaşıyor. Hem kentine, hem ülkesine hem de geleceğine sahip çıkıyor. Barış istiyor, demokrasi istiyor. Tecridin sonlanmasını ve hukukla adaletin işletilmesini istiyor. Bunlar biri birinden ayrılacak konular değil, bunların hepsi bütünlüklü ele alıyor. Bu mücadelenin coşkusu var ama bugüne kadar tecritle, savaşlar, adaletsizlik ve hukuksuzlukla kendisine yaklaşan bu iktidara karşı da bir öfkesi var. Bu öfkesi çoğu zaman sessiz bir öfke, içe atılmış bir öfke ama sandığa giderek kendi tepkisini çok güçlü bir şekilde vereceğini söyleyebilirim” dedi.

‘17 YILIN SONUNDA AYNI YANLIŞTA ISRAR EDİYOR’

Temelli, her gittikleri yerde polis ve asker ablukasına maruz kaldıklarını ve buna rağmen halkın alanlara aktığını dile getirerek, “Bunca yıldır uygulamış olduğu abluka siyaseti, bunca yıldır uygulamış olduğu şiddet, baskı, zulüm politikalarında Türkiye’yi nereye sürüklediğinin oturup bir değerlendirmesini yapmak zorunda. Devlet bunu yapar, devlet politikası uygulanan politikaları değerlendirir, hatalıysa düzeltmeye gider, yanlışsa doğrusunu arar. Fakat, Türkiye’de ne devlet, ne iktidar, ki bu iktidar 17 yıldır Türkiye’de iş başında. Bu 17 yılın sonunda bakıyorsunuz aynı yanlışta ısrar ediyor, aynı suçta ısrar ediyor. Bu ablukalara baktığımda bunu görüyorum. Hala aynı anlayışla yaklaşıyorlar. İnsanları tedirgin etmek, insanları korkutmak, kaygılandırmak, HDP’den uzak tutmak, sandıktan uzak tutmak, özellikle Kürt halkının iradesini yok saymak, Kürt düşmanlığı üzerinden siyasetlerini var etmek anlayışıyla yaklaşıyorlar. Zaten bunun belki de en belirgin hali kayyumlar.

Şimdi 96 belediyemizde kayyum var. Baktığınız zaman bu 96 yerleşim yerindeki kayyumun çok daha ötesinde bu zihniyete karşı Türkiye’nin her yerinde insanlar tepkilerini dile getiriyorlar, örgütlüyorlar, seçim çalışmalarını yürütüyorlar. Çünkü, insanlar artık 17 yılın sonunda bu anlayışa, zihniyete isyan ediyorlar. Bıçak kemiğe dayanmış durumda. Yoksulluk, işsizlik, hiçbir sorunlarının bugüne kadar çözülmemiş olması, onların en temel değerlerine saldırılıyor olması, dillerinin yasaklanması, kültürlerinin yok sayılması, günlük hayatı kolaylaştıracak çok olağan şeylerin bile hayatlarından çıkartılması, seyrettiği televizyonun kapatılması, ellerinden alınması, gasp edilmesi kızgınlık, öfke uyandıran bir şey. Buna rağmen kimse umudunu yitirmiş değil. Herkes şunun farkında; maden biz bütün bu süreç boyunca bütün bu hoşgörü, toleransla 17 yıl boyunca bu saldırılar ortaya konulduğu halde biz bu vakurlu, erdemli davranışımızı sergiledik ama bu iktidar anlamadı, o zaman artık bu iktidarla bizim hiçbir duygusal bağımız kalmamıştır diyor. Bunu kim söylüyor, bunu bugüne kadar AKP’ye oy vermiş Kürt seçmen söylüyor. HDP’ye oy veren seçmenler zaten uzun süredir demokrasi ve özgürlük mücadelesinde buluşmuş ve bunda kararlı olan seçmen. Seçim çalışması kapsamında bugüne kadar gittiğimiz yerlerde karşılaştığımız olan HDP’ye oy vermemiş olanlar çeşitli nedenlerle, kendince siyaset anlayışı nedeniyle HDP’ye oy vermemiş olan insanların bile artık AKP’den uzaklaştığını, HDP’de birleştiğini söyleyebilirim” diye konuştu.

‘HİÇBİR KARŞILIĞI YOK’

 AKP’nin kayyum politikalarının hukuki olmadığını, OHAL ürünü olduğunu ifade eden Temelli, “İktidar kayyum politikalarının yanlışlarından dersler çıkarmak yerine kayyum politikalarında ısrar etmek üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor ki bu siyaset değil. Bu siyasetsizlik, bu aslında bir acze düşmektir. Neden siyasetsizlik? OHAL zaten siyaseti askıya alan bir ara dönem uygulaması. Siz ara dönem uygulamaları ile adı üzerinde, OHAL uygulamalarıyla siyaset yapacağınızı söylüyorsanız ilk başta kendinizi siyaseten tasfiye ediyorsunuz demektir. Kendinizi zaten demokratik siyaset içerisinde konumlandıramamışsınız demektir. Şimdi kendisini demokratik siyaset içerisinde konumlandıramamış bir özne seçimlere niye gidiyor o zaman. Seçimlere gidiyorsa sonuçlarına rıza gösterecek. Seçimle gelen seçimle gidecek. Kayyumla gelip bunu burada olağan siyasetmiş gibi halka dayatmak ne demokrasilerde ne de her hangi bir demokratik siyasette var. Kayyumlar gidecek. Kayyumlar gittikten sonra da bir daha oralara kayyum gelmeyecek, bir daha oralara kayyumun gelmesi demek zaten Türkiye’de demokratik siyasetin sonlanması anlamına gelir. Bu ancak demokrasi değil, diktatörlük hevesiyle hareket edenlerin yapacağı bir şey olabilir. Dolasıyla halkı tehdit etmesi ya da böyle söylemlerde bulunması şu an için seçimleri kaybetmenin telaşıyla, kaygısıyla konuşmuş olduğu şeylerdir. Hiçbir karşılığı yoktur” diye konuştu.

‘TEK DİYE DİYE TEK KALDI’

Erdoğan’ın HDP’yi hedefe koyduktan sonra “Ben HDP seçmenine terörist demedim” sözlerini değerlendiren Temelli, şöyle devam etti:

“Şimdi ‘dedim’, ‘demedim’, ‘onu dedim’, ‘enayi miyim’… Bir ülkenin cumhurbaşkanısın, HDP’yi düşmanlaştırmak, HDP’nin başındaki insanları düşmanlaştırmak hedef haline getirmek gibi bir seçim kampanyası, bir seçim stratejisi sürdürüyorlar. Bu oylarını bu yöntemlerle toparlayamayacaklarını 24 Haziran’da yaşadılar. Bundan da ders çıkarmamışlar. Bir kere şöyle bir sorunları var; bunlar ders çıkartamıyorlar. Yaşanan siyasal sürecin yansımaları, etkileri üzerinden bir sağlıklı okuma yapamıyorlar. Bu tekçi anlayışın sürüklendiği bir yer. Tek diye diye tek kaldı. Kendi halkını, toplumunu dinlemez bir halde.

71 kişiyle parti kurmuş 3 kişi kalmışlar kimseyi dinlemeye dinlemeye. O iki kişi de seçimlerden sonra gider. Böylesi bir süreçte içe kapanma halinin yansımalarını görüyoruz. Esas ne söyledi biliyor musunuz? Dedi ki, o iç sesini kontrol edememenin sonucu ‘millete efendi lazım’ dedi. Mesela, Kürtleri bu ülkeden kovmak istiyor. Neden? Çünkü Kürtler yıllardır bu ülkenin demokrasi mücadelesine soyulmuş bir halk. Uzun süredir hem kültürel hem siyasi haklar konusunda mücadele veriyorlar. Bir arada nasıl yaşanılıra dair aslında bir tezleri, yaklaşımları var. Siyaseten çok önemli bir yaklaşımları var. Biz HDP olarak radikal demokrasi anlayışımızla Kürt siyasetinden önemli ölçüde etkilenmemizin nedeni budur. Özellikle bir arada yaşamanın formülünü yakalamış durumdayız. ‘Nasıl bir arada yaşayabilirizin’ formülünü biliyor. Kalkıp 20 milyon Kürt’e ‘defol git’ diyor. Sadece HDP’lilere terörist demedi. Her kese terörist dedi. Herkesi terörist ilan etmiş. Neden böyle yapıyor. Kendi anlayışlarının tek hukuk olduğuna inanıyor. Bunun dışında toplumun tüm hak arayışları onun gözünde bir suç.”

‘EN KOLAY AYRIŞTIRMA YOLU AYRIMCILIK’

Türkiye’den en kolay ayrıştırmanın yolunun ayrımcılık olduğunu ifade eden Temelli, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

“Onun içinde Kürt düşmanlığını yapıyor ve bu sözcükleri çok rahat kullanabiliyor. AKP Genel Başkanı gibi davranıp, Cumhurbaşkanlığı etiketi taşımak Türkiye’de çok ciddi sorunlara yol açıyor. Ciddi bir ırkçı dil söz konusu. Üç çocuk doğurun diye sabah akşam konuşuyor, sonra diyor ki ‘15 çocuk doğuran teröristler’. Bununla üçten fazla çocuk doğuran anaları da terörist anası olarak gösteriyor. Bu akıl alır bir şey değil. Üçten fazla çocuğu olanlar dönüp bakıyor, ‘bizi nereye koyuyor’ diye. Toplum bunu kabul etmez. Türkiye’nin sosyolojisini iyi bilmek gerekir. Bu sosyolojinin nasıl bir sosyo-psikolojiyle hareket ettiğini iyi bilmek gerekir. Türkiye’de Kürt sadece bir bölgede değil, her bölgesinde var. Van’a gidiyorsunuz Lazlar, Karadenizliler var, Iğdır’da Azeriler, Terekemeler var, Karadeniz’de Kürtler var. Türkiye’nin tarihini, kültürünü, sosyolojisini bilmeyen biri bu ayrımcılıkla yaklaştığında sadece Kürtler değil, herkes bu ayrımcılığa karşı öfkeleniyor. Türkiye bu anlamıyla melezleşmiş bir toplum. Artık bu melezleşmeyi görmezden gelerek, ayrımcılıkla yol almaya çalışmanın sonu Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir yere sürüklüyor.”

‘AMEDSPOR BU LİGİN TAKIMI’

Amedspor’un sürekli hedefte gösterilmesi ve son olarak takım kaptanı Mahsur Çalar’ın PDFK kararıyla ömür boyu futboldan men edilmesine de değinen Temelli, şunları ifade etti:

“Amedspor ile Sakarya arasında yaşanan şeyler spor adına da, kültür adına da kabul edilir şeyler değil. Peki, neden bunlar yaşanıyor? Siz topluma sürekli bu ayrımcılığı empoze ederseniz Amedspor deplasmana gittiğinde insanlar kendileriyle maç yapmış bir takım değil, bir düşman gelmiş gibi yaklaşıyor. Marşlar çalarak, tankların görüntüsünü göstererek, küfür ederek, sahaya girerek şeklinde şiddetin her türlüsünü orada sahneliyorlar. Bu olacak bir şey değil, olmamalı. Devlet sporu olması gerektiği kulvara çekmesi gerekirken, bir de bakıyorsunuz yangına körükle gidiyor. Senin vazifen bu ülkede ayrımcılık, bölücülük mü yapmak, yoksa spor, sanat yoluyla insanların bir arada yaşamasına katkı mı sağlamak.

Her şey o kadar alt üst olmuş ki, bir arada yaşayalım diyenler bölücü, vatan haini. Bugün Amedspor’un Türkiye liglerinde mücadele etmesi tam olarak bir arada yaşama iradesini ortaya koymasıdır. Aynen Cizrespor gibi. Cizrespor deplasmana gidiyor, başka bir yere gitmiyor. Amedspor bu ligin takımı. Sen bu ligi kabul etmiyorsan sen bölücüsün. Sakarya ahalisi sen neyin milliyetçiliğini yapıyorsun. Sakarya diye bir devlet mi var? Sonra bütün bunlar tüm çıplaklığı ile ortadayken, ‘Defolun Irak’ta Kürdistan var oraya gidin’ diyor. 17 yıl iktidarda kalmak çürütür. Hem kendilerini çürüttüler, hem bu ülkeyi çürütüyorlar. Demokrasi, insan hakları kavramlarından o kadar uzaklaşmışız ki, kimse bunları konuşmuyor. Bunları savunan bir yerden bu ülkeye sahip çıkmalıyız.”

‘SİYASİ OTORİTE SİNYALİZASYONU DÜZELTEMİYOR’

Türkiye’nin siyasi durumunu sıkışan trafiğe benzeten Temelli, şunları dile getirdi:

“Bugün Türkiye’de siyasi otorite sinyalizasyonu düzeltemiyor. Her şey kavşakta tıkanmış durumda. Siyasi otorite ısrarla bu çözmek yerine bunu görmezden gelerek diğer yolların açılacağını sanıyor. Mümkün değil. Açılmaz. O yüzden siyasi otorite bu Kürt sorunu denilen meseleyi çözecek ki diğer yollar, yani demokrasinin, barışın yolu açılmalı. Siyasi irade bunu denedi. Nasıl denedi? Sayın Öcalan’la görüşmüşler. Hani bize sürekli bir mesafeden bahsediyorlar ya, ‘mesafe koyun aranıza, mesafe koyun aranıza’ diye. Nereye gideceğiz. Mesafe bizim değil, mesafe siyasi otoritenin meselesi. Denemiş, mesafeyi kaldırmış, Sayın Öcalan’la konuşmaya başlamış ve trafik rahatlamaya başlamış, demokrasi, hukuk konuşmaya başlamış. Sonra kalkıp masayı devirmiş. Top mesafesine gelmiş. Ne demokrasi, ne hukuk, ne insan hakları kalmış.”

‘AÇLIK GREVLERİNİ ANLAMAK KÜRT MESELESİNİ ANLAMAKTIR’

Açlık grevlerini anlamanın Kürt meselesini anlamak olduğunu, Kürt meselesini anlamanın tecridi anlamak olduğunu sözlerine ekleyen Temelli, “Türkiye kamuoyu bunu anlamalıdır. Bunu anlamadığı sürece bu trafik açılmaz. Her gün yeni sorunlar geliyor. Bitmiyor. Hepimiz sıkıştık kaldık. Siyasi otorite üzerine düşeni yapmalı. Ama bugün var olan siyasi otorite bunu yapamadığı için bugün yaşananlara tanıklık ediyoruz” dedi.

‘AKP’DEN KOPAN YÜZDE 6’LIK KÜRT SEÇMEN VAR’

Ellerinde iller ve Türkiye bazında yapılan anketler olduğunu vurgulayan Temelli, gezi boyunca edindiği izlenimlerini dikkate alarak şunları söyledi:

“Tabloya dönüp baktığımızda AKP’deki oy kaybı devam ediyor. 24 Haziran’da başlayan oy kaybı devam ediyor. 5-7 arasında bir kaybı olduğu görülüyor. Diğer partilerin oy değişiminde de ciddi bir değişim yok. HDP’de bir değişim söz konusu. Bir diğer önemli nokta ise atmış olduğumuz güçlü adım ve seçenek yaratmayla kararsız seçmen azaldı. Özellikle AKP-MHP ittifakına karşı bir yükseliş artıyor. Diğer bir önemli nokta ise AKP’ye oy veren Kürt seçmen içerisinde yüzde 6 gibi kayma söz konusu. Bingöl, Kars, Muş gibi kentleri kazanma şansımız daha da artmış durumda. Ama bizler çalışmaya devam edeceğiz, hiçbir şeyi şansa bırakmayacağız.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı