Yabancılara olan arkadaş canlılıklarıyla bilinen bonobolar, bilim insanlarnın, insanlar açısından son derece önemli bir kavramı açıklamasına yardım edebilir: bizlerin fedakar (özgeci, altruistik) doğası... Bu araştırmada kullanılan bonoboların anneleri ne yazık ki ölmüş. Bir ironi duymak ister misiniz? Bilin bakalım fedakarlık gibi bir konuyu açıklamaya çalışırken yardım aldığımız bu bonoboların annelerini kim öldürdü? Doğru tahmin! İnsanlar...

Orta Afrika’da yasal olmayan yollarla annesiz bırakılan bu bonobolar, ABD'nin Kuzey Karolina eyaletindeki Duke Üniversitesi'nden evrimsel antropologlar Brian Hare ve Jingzhi Tan'ın ilgi alanı. Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kinshasa şehri Lola Ya Bonobo sığınağında kurtarılmış kuyruksuz maymunlarla çalışan Hare ve Tan bonoboların önceden yalnızca insanlara özgü sanılan sosyal yönünü açığa çıkardı.

Yaşayan en yakın akrabalarımız olan şempanzeler dahil diğer insan olmayan primatların aksine barışçıl bonobolar yabancılara karşı hoşgörülüler, tanımadıkları bonobolarla kaynaklarını paylaşıyorlar ve bir çeşit empati olan bulaşıcı esneme gösteriyorlar. Bu bulgular , insanların yakın akrabası dışındaki insanlara karşı neden yardım ve nezaket gösterdiği evrimsel bulmacasını çözmekte yardımcı olabilir: Bu durum, biyolojik bir temele dayanıyor olabilir. Tan şöyle anlatıyor:

“Elbette kültür ve eğitim de insan fedakarlığında önemli rol oynar; fakat bonobo bulgusu insan toleransının ve fedakarlığının en uç şekillerinin bile kısmen genlerimizden geldiğini söylüyor”.

Ekip bonoboların paylaşmaya olan isteklerini test etmek için bir takım deney düzenekleri kurdular. 2013'te yayımlanan bir paylaşma deneyinde; 14 bonobo bir kafese konuldu. Kafesin bir yanına içinde tanıdık bonobolar ve yiyecek olmayan bir kafes, diğer yanına ise yine yemek olmayan ancak yabancı bir bonobo olan birer kafes konuldu. Yemeği olan bonoboların bütün yemeği kendileri yemek ya da komşu kafesi açıp onları davet ederek paylaşma seçenekleri vardı. 14 bonobodan 9’u yemeğini önce yabancıyla paylaştı. Tan, bunu şöyle anlatıyor:

“Bonobolar yemeklerinin bir kısmını kendileri bir şey kazanmayacak olsa bile hatta bedel ödemeleri gerekse bile paylaşıyorlar”.

Başka bir deneyde Hare ve Tan bonoboların insana benzer şekilde bulaşıcı esneme gösterdikleri gördü. Bu davranışın görüldüğü, insan haricindeki tek primatlar onlar... Yabancılarla paylaşmak gibi bulaşıcı esneme de empatinin bir gösterilme şekli sayılabilir. 

Fakat bizim “fedakarlığımız” en yakın primat kuzenimize kadar uzanamamış. İnsan aktiviteleri yüzünden şu an doğal ortamı Kongo Havzasında 20 binden az bonobonun kaldığı tahmin ediliyor ve sayıları giderek azalıyor. Uluslarası Doğa koruma Birliği, Bonoboları da soyu tehlike altında olan türler arasına aldı. Büyük kuyruksuz maymunların (insanlar, şempanzeler, bonobolar, goriller ve orangutanlar) hayatta kalmalarına karşı bir tehdit de Asya’ya yasal olmayan şekillerde satışları. Hare bunu şöyle açıklıyor:

“Hayvanlar 50 bin ila 300 bin dolar arası fiyatlara hayvanat bahçelerine, sirklere ve Çin’de bireylere satılıyor. Afrika’da yaşayan Çinlilerin vahşi hayvan eti yediklerine, evde şempanze beslediklerine ve yasal olmayan ape ticaretinde bulunduklarına dair raporlar var”.

Demokratik Çin Cumhuriyeti'nde bulunan Lukuru Vahşi Hayvan Araştırma Derneği’nden Terese Hart  bir elektronik postasında Asya’dan bonobo talebi olduğunu ve en büyük tehlikenin de yerel yaban-hayvan eti marketi olduğunu belirtti. Hart şöyle söylüyor:

“Ölü bir bonobo 50 dolara satılıyor ve büyük bir aileyi bir kaç gün doyurabilir. Lola Ya Bonobo yetim kalmış bonoboları alsa da genelde anne öldürülünce yavru da ya öldürülüyor, ya da ölüyor”.

Kinshasa’daki Lukuru Doğal Hayat Araştırma Derneği Başkanı Jo Thompsonda bu görüşe katılıyor:  

“Bu yaygın tehdidin en büyük sebebi yaban hayvan eti talebidir”.

Ekip bu sonbaharda doğu Çin’deki Duke Kunshan Üniversitesi’nde ders vermeye giderek bonoboların korunmasını bizzat teşvik edecekler. Tan son olarak şöyle söylüyor:

“Büyük koruma çabalarının, halkın bir tür hakkındaki bilimsel buluşların ne kadar şaşırtıcı olduğunu öğrenmeleriyle başladığına dair bir çok örnek vardır”.

Çeviren: Beril Dursunkaya (Evrim Ağacı)

Kaynak: NatGeo