Eskişehirspor Beşiktaş maçına gelene kadar ligde altı maçta 1 galibiyet, 1 beraberlik almış. Ligde 17. sıradalar ve 4 haftadır puanları yok. Beşiktaş ile bu hafta evlerinde oynayacaklar. Beşiktaş ise önce Fenerbahçe ile karşılaşmış ardından Sporting Lizbon ile hafta içinde UEFA kupası oynamış ve Eskişehirspor ile deplasmanda oynayacaklar. Maç öncesi bu şekilde baktığınızda Beşiktaş için işlerin hiç de kolay olmayacağını düşünüyorsunuz.

Gerçekten de kolay olmuyor son beş dakika için bile olsa, maç olması gereken fabrika ayarlarına dönüyor ve bir heyecan fırtınası yaratıyor.

İlk yarının ilk 30 dakikasında oyun Beşiktaş’ın hakimiyetinde olsa da tek pozisyon göremiyoruz. 32. dakikaya geldiğimizde ise siyah-beyazlılar savunmadan kaptıkları topta basit, dikine ve pas yapmayı hatırlıyorlar ve topu Mario Gomez ile buluşturuyorlar. Bu Mario Gomez’in o ana kadar Türkiye ligi maçlarında attığı 9. şutu sonucu kaydettiği 5. gol oluyor. Quaresma’nın ise ilk asisti… Basit oynadığında her şey daha güzel oluyor. Hem Quaresma için hem Beşiktaş için. Bu arada Güneş’in golden iki dakika önce Gökhan Töre ve Quaresma’nın kanatlarını değiştirdiğini unutmayalım.

Şenol Güneş’in küçük rötuşlar hariç ideal bir 11’i olduğunu ve bu 11’i kolay kolay bozmak istemeyeceğini artık rahatlıkla söyleyebiliriz. Atiba – Oğuzhan, Quaresma-Sosa-Töre ya da Olcay ve pek tabi Gomez… Şenol Güneş topu mümkün olduğunca ileride oynatmak istiyor… Ve defansif özellikleri zayıf ancak hücum gücü yüksek bu takımı sahada tercih ediyor. Ancak bu takımın en büyük problemi ısrarla ayağında top tutmasını çok seven oyunculardan kurulması… Bu oyuncular oyun içinde ne zaman bu oyundan vazgeçiyor basit ve işlevsel oynamaya karar veriyorsa Beşiktaş o zaman golü buluyor, bulabiliyor yahut etkili olabiliyor. Dolayısıyla siyah-beyazlılar en olmadık bir zamanda etkili bir atakla karşınıza çıkabiliyor ve golü bulabiliyor. Zira bu basit aklın devreye girmesi tümüyle iç güdüsel bir iradeyle söz konusu.

Bu basit aklın temenni ettiğimiz kadar devreye girmemesinin bir nedeni de saydığımız altı oyuncu içerisinde sadece Atiba’nın savunma konusu ile ilgili olması. Kalan beş oyuncu ise tümüyle Şenol Güneş’in savunmadan yana iknası üzerine sahada mevcut. Ancak ilk golden 2 dakika sonra Sosa’nın kaptırdığı top Eskişehirspor’un ilk organize atağını doğuracak neyse ki bu pozisyonda Tolga kalesini iyi kapatacaktı. Yani bu beş oyuncu arasında iyi niyetle savunma yapmaya çalışanlar olduğu gibi yeterince ikna olmayanlar da mevcut.

İkinci yarı Quaresma ve Necip değişikliği ile başladı Beşiktaş… Ve çok daha rahat pozisyon bulmaya başladı siyah-beyazlılar. Beck’in pasında Gomez 49’da fena kaçırdı ancak ikinci golde Oğuzhan’ın pasında Beşiktaş’ı rahatlatan golü bulacaktı.

Tasarlanmış Mükemmel Ürün, Mario Gomez…

Beşiktaşlılar için Alemdia’dan sonra Demba Ba gerçekten harikaydı… Beşiktaş uzun zaman sonra golcüsü olduğunu hissetmişti. Ancak Demba Ba’dan sonra Gomez tasarım harikası gibi duruyor. İspanyol-Alman karışımından Almanların en iyisini bulup, işleyip hazırladığı ve önümüze sunduğu tasarlanmış mükemmel bir ürün gibi duruyor Mario Gomez…

İkinci golden sonra aslında yalnız Beşiktaş değil, Eskişehir de oyun disiplininden koptu… Beşiktaş Necip’ten sonra Olcay ve Cenk’i de sahaya sürdü net pozisyonlar da buldu ancak Fenerbahçe ve Sporting Lizbon yorgunluğu oyunu bireysel gol atma çabasına götürünce 3. golü bulamadı Beşiktaş. Bu bireysel çabalar gol atmaktan yana hiç de niyeti olmayan Eskişehirspor’u 86.dakikada oyuna ortak etti. Bu gol Rhodolfo’nun bireysel hatasından değil takım halinde oyun disiplininden kopuştan gelmişti. Son beş dakika Beşiktaş’ın maç boyunca baskın oynadığı bir maçta, maç öncesi beklediğimiz oyun heyecanına dönüştü. Son dakikada direkten dönen top gol değeri kazansaydı muhtemelen yazımızın kimyası farklı olacak ve oyun disiplininden dem vuracak yazımızın sonunda yer alan cümlelerimiz başında yer alacaktı.

Disiplinden Kimseye Zarar Gelmez…

Bu maçın son 10 dakikası bize Gordon Milne ile öğrendiğimiz oyun disiplini kavramını ve maçın 90 dakika olduğunu yeniden hatırlatacaktı. Gordon Milne bu kavramı bize disiplinden kimseye zarar gelmez cümlesi ile özetleyecekti…!

Şenol Güneş ise maç sonunda açıklaması ile daha anlayışlı davranacaktı “3 maç üst üste oynayan oyuncularıma eleştiri yapamam. Sadece daha dikkatli olmalarını söyleyebilirim.” Diyecekti…

Son olarak maçın hakkı konusunda Atiba’ya ayrı bir not düşmek gerekiyor. Oğuzhan’ın verimini bir taraftan yükseltirken diğer taraftan top kapma ve pozisyon alma savaşında başı çekiyor. Tosiç’e de bir not düşecek olursak idmanlarda orta yapmaya çalışsa harika olur. Biraz Rıza’yı izlerse kafi gelecektir. Geldiğinden bu yana bir ortası dahi yerini bulmaz mı bir oyuncunun?