Tarihçi Ayşe Hür, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), ÖSO gruplarıyla 20 Ocak'ta başlattığı ve 58 günün ardından girdiği Afrin'de yaşananları değerlendirdi. 

Mazopotamya Ajansı'ndan Bilal Seçkin'e konuşan Hür, hem siyasi iktidar hem de medya tarafından Efrin’e girmenin "zafer" olarak lanse edilmesini, Kıbrıs Harekatı üzerinden verdiği örnekle değerlendirdi.

Hür, "Kıbrıs Harekatı’nda 20 Temmuz 1974 saat 05.05’te ilk savaş jeti havalanmış, 22 Temmuz 1974 günü saat 17.00'de Lefkoşa-Girne hattı birleşmiş. 14 Ağustos 1974 sabahı 06.30'da başlayan ikinci harekât,16 Ağustos'ta 14.30'da bittiğinde Kıbrıs'ın 3’te biri TSK tarafından işgal edilmiş. Afrin'de ise 57 gün sürdü 'hedefe ulaşmak'. Bu sürenin uzun olduğunu TSK da kabul etmiş olmalı ki, sürekli 'sivillere zarar verilmesin diye çok titiz davranıyoruz, o yüzden yavaş ilerliyoruz' şeklinde açıklamalar yapılıyordu” diye aktardı. 
 
‘ŞEHRE GİRMEK SAVAŞI KAZANMAK DEMEK DEĞİL’
 
Hür, şöyle devam etti: “Şehre girilmesi 'savaşın kazanıldığı' anlamına gelmiyor. Bunu da yine iktidara yakın asker emeklilerinin, gazetecilerin yorumlarından anlıyoruz. Bir kısmı endişesini saklayamadan konuşuyor. Afrin’i elde tutmanın zorluğundan, şehri yönetmenin, geri götürülecek olana mültecileri yerleştirmenin, onlara orada bir hayat kurmanın zorluklarından söz ediyorlar. Tarihi 'kazananlar' yazar. Bu açıdan Suriye Savaşı’nın başından beri barış içinde yaşamayı başarmış bir şehri imha etmenin, sivil halkını öldürmenin, yaralamanın, mültecileştirmenin tarih tarafından 'zafer' olarak yazılmaması için, 'kazanmak' gerekiyor."
 
'ÖSO’NUN HUKUK DIŞILIKLARI TÜRKİYE’Yİ BAĞLAR'
 
Afrin’e Türk bayrağı dikmeyi ve bu olayın videosunun TSK’nın resmi sitesinde paylaşılmasının harekatın "işgal amacıyla yapılmadığı" iddiasını boşa çıkardığını söyleyen Hür, "Çünkü uluslararası hukuka göre bir devletin bir başka devletin toprağını sahiplenmesi ancak 3 yolla olur. Birincisi o toprak parçasına sahip olan devlet, o parça üzerindeki egemenlik hakkını gönüllü olarak diğer devlete bırakmıştır. İkincisi, o toprak parçasına sahip olan devlet o parçayı diğer devlete kiralamıştır. Üçüncüsü ise, o toprak parçası sahipsizdir, yani herhangi bir devletin parçası değildir, bir diğer devlet tarafından işgal edilmiştir. Bizim olayımızda, bu 3 durum da söz konusu değildir. Afrin sahipsiz değildir, Suriye toprağıdır. Suriye tarafından devredilmemiştir, kiralanmamıştır. Dolayısıyla uluslararası hukuka göre işgal edilmiştir. Türkiye bu suçlamayı savuşturmak için, Suriye’nin artık meşru, egemen bir devlet olmadığını iddia ediyor. Ancak bu iddiası, uluslararası sistem tarafından onaylanmıyor. Sonuç olarak ÖSO’nun yaptığı ve yapacağı hukuk dışı eylemlerin sorumluluğu Türkiye’nin üstündedir. Bu eylemler suç niteliği taşıdığında, Türkiye de suçlu olur" şeklinde konuştu.