Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Diyarbakır-Mardin karayolunda bulunan tarihi Zerzevan Kalesi’ndeki su sarnıcından çıkartılan çok sayıda insan kemiği ve kafataslarına ilişkin açıklamada bulunarak, kemiklere dair incelemenin tamamlandığını duyurdu.

Konuya ilişkin İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda, mevcut kemiklerin en az 18’inin erkek olmak üzere en az 28 farklı kişiye ait olduğu ifade edildi.

DNA İNCELEMESİ YAPILMADI

7 Şubat 2014’te askerler tarafından bulunduğu yerden çıkarılan ve incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilen kemiklere ilişkin DNA incelemesi yapılamadığı kaydedilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Diyarbakır Valiliği, İl Kültür Turizm Müdürlüğü ve Müze Müdürlüğü’nün raporu ile birlikte değerlendirildiğinde, kemiklerin arkeolojik özellikte oldukları, kafataslarının bir kısmında kılıç veya benzeri özellikte alet ile husulü mümkün kesilerin tespit edildiği, kemiklerin birden fazla kişiye ait, çok eski ve karışık halde olmaları sebebiyle DNA incelemesi yapılmadığının belirtildiği görülmektedir.”

“ARAŞTIRILACAK BİR HUSUS KALMADI” DENİLEREK DOSYA KAPATILDI

Açıklamada, “Zerzevan Kalesi’nin Roma dönemine ait garnizon kalesi konumunda olduğunun belirtildiği, yöre halkından bilgi sahibi olarak alınan ifadelerde eski tarihli yerleşim yeri olduğu, bölgelerinde faili meçhul şüpheli ölüm olmadığının beyan edildiği, olayda suç veya suçlu olduğuna dair delil bulunmadığı ve bu aşamadan sonra araştırılacak bir husus kalmadığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir” denildi.

Çınar Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma neticesinde ise, Adli Tıp Kurumu raporunda belirtilenler esas alınarak bulunan insan kemiklerinin “çok eski arkeolojik özellikteki kemikler” olduğu ve Çınar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 09/07/2014 tarih ve 2014/193 sayılı karar ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği açıklandı.

“KEMİKLER 90’LI YILLARA AİT DEĞİL”

1990’lı yıllarda bölgede meydana gelen faili meçhul cinayet ve kayıp olaylarıyla ilgili çok sayıda kayıp aileleri, kemiklerin bulunması üzerine DNA incelemesi yapılması amacıyla insan hakları örgütlerine ve Cumhuriyet savcılıklarına başvuruda bulunmuştu. Bölgede inceleme yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Sekreteri Abdusellam İnceören, söz konusu kemiklerin 90’lı yıllardan daha eski bir döneme ait olduğunu düşündüklerini söylemişti. İHD Diyarbakır Şubesi’nin 90’lardaki faili meçhul cinayetlerle ilgili hazırladığı toplu mezar haritasında da Zerzevan Kalesi’nin bulunmadığı ifade ediliyor.

Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçen, kemiklerin Cumhuriyet öncesine ait olduğunun tespit edilmesi halinde Savcılığın takipsizlik kararı vererek dosyayı kapatabileceğini söylemişti. Biçen, faili meçhul, kaybedilme ve soykırım gibi konularda zaman aşımı sorunu olduğunu, bu kapsama giren suçlarda zaman aşımı uygulamasının kaldırılması gerektiğini ifade etmişti.

KAYITLAR 1915’İ İŞARET EDİYOR

Cumhuriyet Başsavcılığı, “olayda suç veya suçlu olduğuna dair delil bulunmadığı ve bu aşamadan sonra araştırılacak bir husus kalmadığını” öne sürerek dosyayı kapatmış olsa da, Mardin ve Diyarbakır hakkındaki kayıt ve tanıklıklar, kemiklerin 1915 Ermeni Soykırımı sürecinde katledilen Mardin Ermenilerine ait olabileceğini gösteriyor.

Ermeni ve Süryani tanıkların Mardin anlatılarında Zerzevan Kalesi’nin adı sık sık geçiyor ve Mardin Ermenilerinin katledildiği noktalardan biri olarak gösteriliyor. Peri Yayınları tarafından yayımlanan “1915, Bir Papazın Günlüğü” başlıklı kitapta, Ermenilerin Memduh Bey adlı kişinin yönetimindeki bir grup tarafından gruplara ayrıldığı, daha sonra Zerzevan Kalesi denen yere götürülerek orada taş, hançer, pala ve topuz darbeleriyle katledildikleri ve cesetlerinin kuyulara atıldığı kaydediliyor.

Holokost araştırmaları üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan tarihçi Dr. Yves Ternon da, Belge Yayınları’ndan çıkan “Mardin 1915, Bir Yıkımın Patolojik Anatomisi” isimli kitabında Zerzevan Kalesi’nde yaşananları benzer şekilde anlatıyor.