Serdar Korucu / Agos

Hristiyan inancında Mesih İsa’nın çarmıha gerilişinden üç gün sonra dirilişini simgeleyen Paskalya Bayramı, 100 yıl önce bu topraklarda geniş bir nüfus tarafından kutlanıyordu. Sözlü tarih çalışmaları Van, Muş, Sasun gibi Ermenilerin yoğun yaşadığı bölgelerde 1915 öncesi Paskalya adetlerini bugüne taşıyor.

Prof. Dr. Verjine Svazlian’ın derlediği Ermeni Soykırımı'ndan kurtulanların hatıraları, 20. yüzyılın başında Ermenilerin Paskalya kutlama adetleri ve gelenekleriyle ilgili bilgi veriyor. Anlatılar 100 yıl önce Ermenilerin pek çok şehirde Paskalya’yı coşkuyla kutladıklarını ortaya koyuyor.

MUŞ’TA PASKALYA

1908 yılında Muş’un Gümgüm köyünde doğan Satenik Nazar Petrosyan, bayram günlerinin neşesini şöyle anlatıyordu: “Bayram günlerini, Paskalya'yı, Noel'i kutlardık. Kırk gün perhiz tutar; cevizli, zeytinyağlı yemekler yerdik. Paskalya'da yumurta boyar, komşulara dağıtırdık. Noel'de babam tepside büyük bir hamur yoğururdu; o hamur pişirilir; babam onu keserdi. İçine herkesin, hayvanların dahi, kendi ismiyle talihi konmuş olurdu.”

Aynı şehrin Arınckus köyünde 1904 yılında doğan Sedrak Abraham Harutyunyan da Paskalya’da balık yeme geleneğinin yaygın olduğunu söylüyordu: “Süphan Dağı'ndan bir nehir iniyor, 25 değirmeni döndürüyordu. Ne kadar buğday öğüttüklerini biliyor musun? Deri hastalıklarına tutulduğumuzda, Van Gölü'ne girip yıkanıyor ve iyileşiyorduk. Yeni Yıl ve Paskalya'da ringa balığı yiyorduk; içinde de kılçığı olmuyordu.”

VAN’DA PASKALYA

Van’ın Narek köyünde Paskalya kutlamalarınıysa 1905 doğumlu Sımbat Davit Davityan aktarıyor: “Paskalya'dan önce oruç tutuyorduk. Paskalya'da yumurta boyuyorduk; yumurta tokuştururken kim diğerinin yumurtasını kırarsa kazanıyordu. Kilise hep inananlarla doluydu.”

Van’ın bir başka bölgesi, Arcak’ta, Kharakonis köyünde 1908’de doğan Azniv Aslanyan yumurta boyamanın bölgeye özgü adetlerinin olduğunu belirtiyor: “Bayramlarda, mesela Paskalya'da yumurta haşlıyorduk; durum isimli bir ot vardı; onunla yumurtaları kırmızıya boyuyorduk. Birbirimizin evine gidiyor, birbirimizi tebrik ediyorduk. Zenginler yeni elbiselerini giyiyorlardı…”

SASUN’DA PASKALYA

Bugün Batman’ın ilçesi olan Sasun’da da Paskalya neşeyle kutlanıyordu. 1903 doğumlu Hakob Manuk Grigoryan'ın anlatımına göre tamamı Ermeni olan Talvorik köyünde de Paskalya’ya büyük önem veriliyordu: “Paskalya'da yumurta boyar, yeşil-kırmızı renkli yumurtalar tokuştururduk. Vardavar'ı, Tırındez'i kutlardık. Tarlalarda ateş yakardık.”

‘PASKALYA’DAN BİR HAFTA ÖNCE ERKEKLERİ TUTUKLADILAR'

Paskalya, 1915 ve sonrasında soykırımdan kurtulanlar için acı hatıraları çağrıştırmaya başladı. Tıpkı 1910 yılında Baberd, yani Bayburt’ta doğan Masis Nikoğos Kocoyan gibi: “1915 yılının Nisan ayında, Paskalya yortusundan bir hafta önce, önde gelen bütün erkekleri hapse attılar; bunların arasında babam da vardı. Hapsedilişinin ikinci günü annem yanına yiyecek aldı ve hapishaneye gittik. Orda babam solgun görünüyordu ve bizi şaşkın bakışlarla karşıladı. Dışarda üstümüzü aradılar; ondan sonra içeri girmemize izin verdiler.”

PASKALYA’DA HAMURSUZ EKMEĞİN İÇİNE SAKLANAN ŞANS DÜĞMESİ

Erkeklerin tutuklanmasıyla başlayan soykırım süreci daha sonrasında Ermeni nüfusunu yüzyıllarca yaşadığı topraklardaki yoğun nüfusunu yok edecekti. 1893 yılında Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Hamzaşeyh köyünde doğan Tonakan Abraham Tonoyan ise bu sürecin sonunda bile hala memleketini ve Paskalya günlerini unutamayanlar arasında olacaktı:

“Bazen Muş aklıma geliyor... Vatanımızdaki evimizi, yakınlarımızı, yüksek kavak ağaçlarıyla çevrili büyük avlumuzu, avlunun kavaklarının üstüne her ilkbaharda gelip yuva kuran leylekleri hatırladığımda delireceğimi düşünüyorum...

***

Paskalya'da ya da benim doğum günümde annemin hamursuz ekmeğin içine sakladığı şans düğmesini... teker teker, isimleriyle gömülmemiş ölülerimizi, mezarsız kalmış yakınlarımızı, kaybolan ağabeylerimi, onların eşlerini ve çocuklarını acıdan ağlayarak hatırlıyorum. Hayvanlaşan askerlerden kaçan ve kendilerini Murad Irmağı'nın soğuk sularına atan masum kız kardeşlerimden, genç gelinlerden hangi birini hatırlayayım, hangisi için yas tutayım...”