1915’te Osmanlı hükümetinin tehcir kararıyla başlayan kırımdan Türkler sayesinde kurtulan Ermenilerin hikayeleri “Beni Kurtaran Türk” projesi kapsamında bir araya getirildi.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı ve İngiliz Milletler Topluluğu Ofisi’nin desteklediği “100 yıl… Gerçek Hikayeler” başlığıyla yayınlanan kitap , Ermenistan merkezli Armedia Ajans ve Avrupa Entegrasyonu kuruluşu sayesinde hayata geçirildi.

47 gerçek hikayenin yer aldığı proje, İngilizce, Ermenice ve Türkçe olarak Ermeni Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından basıldı. Kitabın Türkiye koordinatörlüğünü gazeteci Aris Nalcı üstlendi.

Kitapta yer almayan, Serdar Korucu imzalı haberle sadece Radikal’de yayınlanan iki hikaye ise şöyle:

“HARUTYUN DEDE, KÖYÜNÜN YOK EDİLDİĞİNİ GÖRÜNCE TARİF EDİLMEZ BİR ACI YAŞADI”

Harutyun Berberyan anlatıyor...

Adını ve soyadını taşıdığım Harutyun Berberyan, annemin dedesidir. Dedesinin hikâyesi çok trajik ve bir o kadar duygusal. Kökleri Van’a uzanıyormuş ama sonradan Ankara’ya bağlı bir kasabaya taşınmışlar. Soyadlarının neden değiştiğini bilmiyorum, sonradan Berberyan olmuş ama eskiden Ter-Gabrielyan’mış. Harutyun dedenin amcası bir zamanlar İstanbul’da berber olarak çalışırmış, belki de Berberyan buradan geliyordur.

Harutyun Berberyan gençlik yıllarında İstanbul’a okumaya gitmiş. Çok eğitimli biriymiş. Birkaç lisan konuşurmuş ve çok iyi de matematik bilirmiş. Ermenistan’a göç ettikten sonra okulda çalışmış, meşhur ve saygıdeğer insan olmuş.

Okul yıllarında, yani soykırım zamanında, bir Türk, Harutyun dedeyi katliam olacak diye uyarmış. Harutyun dede bu şekilde askere alınmadan kaçabilmiş, kardeşlerini ve anne-babasını uyarmak için hemen Yozgat’a gitmiş. Tabii, Türklerin yardımı olmasaydı İstanbul'dan sağ salim çıkamazdı. Türkler Harutyun dede için sahte belgeler hazırlamış. Harutyun dede köyünün yok edildiğini görünce tarif edilmez bir acı ve umutsuzluk yaşamış. Köyde ailesi dâhil hiç kimse hayatta kalmayı başaramamış. Harutyun dede ne yapacağını bilemeyip babasının arkadaşının yaşadığı yan köye gitmiş. Ailesini orada bulmayı ümit ediyormuş. Yan köye girince vahşet dolu bir sahneyle karşılaşmış. Evler tamamen harabeye dönmüş, sokaklar ceset doluymuş.

Kadın cesetlerinin yanında 12-14 yaşlarında yaşama işaretleri veren bir kız görmüş. Çocuğu kucağına alıp yara veya kan izleri göremeyince kızın zehir içtiğini düşünmüş. En yakın ahıra götürüp yoğurt içirip içtiği zehir midesinden çıkana kadar uğraşmış.

Harutyun dede çocuğun hayatını kurtarıp yanına almış ve kızla beraber yakınlarını aramaya devam etmiş. Yolda ona kardeşlerinden birinin Erzurum'da olduğunu söylemişler. Harutyun dede ve küçük kız Mariam Erzurum'a doğru yola çıkmış. Ama nafile… Harutyun dede sadece yıllar sonra önce Nahcivan'a sonra oradan Lübnan'a kaçmayı başaran kardeşini bulabilmiş.

Harutuyun dede umudunu kaybedip kızla beraber sınırı geçerek Yerevan'a oradan da Vardenis'e gitmiş. Birkaç yıl sonra Mariam büyüyünce Harutyun Dede onla evlenmiş, beş kızları olmuş. Berberyan soyadını korumak ve devam ettirmek adına ben doğduğumda anne-babamdan adımı Harutyun soyadımıysa Berberyan koymalarını istemişler.

“TÜRK HİZMETÇİLER, ZIRVANDYANLARIN HAYATINI KURTARMIŞ”

Astrolog Anna Hakhverdyan anlatıyor...

Annemin dedesinin yani Zırvandyan ailesinin hikâyesini anlatacağım. Van’da yaşamışlar ve şehrin savunmasında aktif rol almışlar. Annemin dedesi Tigran Zırvandyan, Arsaluys Ercyan’la evliymiş. Zırvandyan ailesi Van’ın saygıdeğer ailelerindenmiş. Tigran’ın babası varlıklı bir tüccarmış ve aynı zamanda belediye başkanın danışmanıymış. Avrupa’dan gelen delegasyonları kendisi ağırlamış. Zırvandyanların Van’ın merkezinde üç katlı bir evleri varmış ve hizmetçileri arasında Türkler de varmış.

Tam da bu Türk hizmetçiler aileyi katliam olacak diye uyarmış. Gerçi o dönem Van’da katliamın çalkantıları başlamıştı. Tigran, eşi Arsaluys ve üç çocuğuyla beraber 1914’te Doğu Ermenistan’a göç etmiş. Tigran’ın anne babası çok yaşlı oldukları için Van’ı terk etmeyi reddetmişler ve orada kalmışlar. Hatta Van’ın savunmasına katılmışlar ve çatışmalardan birinde kurban gitmişler.

Tigran ve ailesi göç yolunda birçok mahrumiyet yaşamış. Yanlarına sadece ilk ihtiyaç duydukları şeyleri ve altın almışlar. İlk zamanlarda da aldıkları altınların sayesinde geçinebilmişler. Göç yolunda çocuklarını kaybetmişler. Annemin babası, Tigran ve ailesi Doğu Ermenistan’a yerleştikten dört yıl sonra doğmuş.